1. YAZARLAR

  2. D. Ali TAŞÇI

  3. BEYNİN ZONKLADI MI HİÇ?
D. Ali TAŞÇI

D. Ali TAŞÇI

Yazarın Tüm Yazıları >

BEYNİN ZONKLADI MI HİÇ?

A+A-

 

Necip Fazıl, yakın arkadaşı ressam Abidin Dino’ya: “ Abidin, niçin inanmıyorsun? İnansana!” deyince, Abidin Dino’nun verdiği cevap yürek paralayıcıdır:

 

            “Necip, inan demek kolay; ama bir inanırsam, başımı ölene dek secdeden kaldıramam! Buna da cesaretim yok!”

 

            Eskiden inanmayanların bile cins kafa yapıları vardı ve sizi düşünceye sevk ederlerdi. Şimdi inkârın da cılkını çıkardılar. Be yavrum, hangi düşünce evrelerinden geçerek inançsızlığı seçtin? Çilesini çektin mi düşüncenin? Beynin kanar gibi zonkladı mı hiç? Varlığınla baş başa kalıp günlerce, aylarca hatta yıllarca ve belki bir ömür cedelleştin mi? Beynindeki kaç kelimeyle inkâr ediyorsun; sözlükleri tutuşturdun mu? Kelimeler, içinde yanıp kül oldu mu? Bu külleri havaya savurup yıldızları saydın mı?

 

            Existansialisme/ Varoluşçu felsefenin beyni alevlenmiş kurucularından J. Paul Sartre, düşüncenin Everest Tepesi’ne çıkarak “hayat abestir.” demişti. Senin sesini ne tepelerden duyabiliyorum, ne vadilerden. Notasız bağırıyorsun, bunun için de kulak tırmalayıcı oluyor.

           

             Özgürlük savaşçısı olduğunu söylüyorsun! Senin özgürlük dediğin şey, özünü tıkıyor, sen onun farkında mısın? Notalara karşı çıkıyorsun özgürlük adına, bağlayıcılıktır diye. Bilmelisin, notalar sınırlı, ama sesler ve tınılar sınırsız.

 

            Evet, notalar sınırlıdır, ama makamlar sınırsız. Her bestenin bir nota dizisi yok mudur? Öyle olmasa idi ona müzik eseri denilebilir miydi? Sen varlığın hangi notasısın? Yaradılış akordunu bozarsan ahengini kaybedersin.

 

            Sen kendine bir bak, kimin bestesisin? Beste olmadığını mı söylüyorsun. Sesin kulakları tırmalıyor, davranışların insanların yüreğini yakıyor, haberin var mı?

 

            Satranç oynarsın da onun üzerinde düşünmezsin. Şahı, fili, kalesi, piyonu… sınırlı taşları var satrancın. Ne var ki bu sınırlı taşlarla sınırsız oyun sergileyebilirsin, gücün varsa eğer.

 

            J. Paul Sartre ve arkadaşları düşünce Everest’inin tepesine çıktılar. Daha gidilecek yer yoktu. Orada donup kaldılar ve dehşete düştüler de hayatı anlamsız saydılar. Sesleri kesildi ve beste yapamaz oldular.

 

            Asıl hayat ondan sonra başlıyordu. Gazali de, Arabî de, Farabi de, İbni Sina’da… aynı yere çıktılar; ne var ki onlar “Hablullah/ Allah’ın ipi” ne tutunarak sonsuza yürüdüler. Helikopterin sarkıttığı ipe tutunarak hayatın abes olmadığını gördüler. Vahiy onları aydınlattı.

 

            İnsan yaratılış sırrıyla tanışamadığı sürece hem zavallı, hem zalimdir.

 

            İçinde kaynayan bu sırrın ateşi şiddetlidir. Bunun şiddetini durdurmak için en basitinden ya içecek, ya intihar edecek, ya çıldıracak! Yazık değil mi sana!

 

            İçkinin, uyuşturucunun iğreti bir sığınak olduğunu ve zavallıca bir şey olduğunu ne zamana dek anlayacaksın?

            Ya da secde edecek insan, Yaratıcısına!

 

            Abidin Dino’yu şimdi daha iyi anlamalısın. O, bunun farkında olarak secdeyi seçemedi de içkiye ve hayatın faniliğine sığındı. Ne diyebiliriz!

 

            İnsan (genç) kardeşim: (Genç; gömülü hazine demektir, Farsçada.) Sen bir hazinesin, bir değersin, bu hazineyi öyle olur olmaz yerlere nasıl harcarsın?

 

            İçine yolculuğunu başlat. Yolculuğun başlar, hasrete düşersin. Yolculuk bitmeden sen bitersin. Öyle yok olursun ki, varlık seni kuşatır, ebediyen dirilirsin.

 

            Yusuf’a, arkadaşı armağan olarak ayna götürmüştü; Yusuf’a ancak ayna sunulurdu. Sen, seni yaratana yokluk sun ki var olasın. Sancılardan kaçma, hangi varlık sancı çekmemiştir ki?

 

            Sevgili kardeşim, sevgilinin sana yaklaşması, senin duruşuna bağlı.

            Kendi adına bir şey yap ve güçlen. Kendin adına yapacak olduğun en önemli şey, Rabbine kulluktur. Kulluğun taçlandığı yer de secdedir. O’na secdede zorlanırsan, nice ipsiz sapsız tanrılara boyun eğersin, bir bilsen. Yorulursun, sevgili kardeşim, yorulursun ve de hayattan bıkarsın; çünkü tanrılar insana yorgunluk ve bıkkınlık verir. (Yoruldum hayat!)

 

            Hz. Mevlâna ne güzel diyor:

            “Bahar mevsimi, Hakk’ın fermanını getirmedikçe, toprak içindeki sırları açığa vurmaz.”

 

            Baharlar gelip geçiyor, hâlâ içindeki filizler patlamayacak mı?

            Arılar mahzun, konacak oldukları çiçeği arıyor!

            Baharlar gelip geçiyor, aç kardeşim aç içindeki hazineyi. Sen çiçekten de kıymetlisin!

          

            D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız