1. YAZARLAR

  2. D. Ali TAŞÇI

  3. Cemiyete girince rahatlatan, cemiyetten çıkınca ağlatan ‘güzel insan’
D. Ali TAŞÇI

D. Ali TAŞÇI

Yazarın Tüm Yazıları >

Cemiyete girince rahatlatan, cemiyetten çıkınca ağlatan ‘güzel insan’

A+A-

 

 

            9 Aralık Cumartesi günü, İKDER (İstanbul İktisatçılar Derneği) tarafından, “Sabahaddin Zaim’i Anma ve Anlama” temasıyla “9. İslam ve Ekonomi Sempozyumu” İstanbul Üniversitesi Rektörlük binasında düzenlendi. Bugün hemen hepsi profesör olan Zaim’in öğrencileri tarafından Hocaları anlatıldı. Nezih davetlilerin katıldığı sempozyum gayet verimli geçti. Ben, Sempozyum’a katılan ilim adamlarının isimlerini tek tek sıralayacak değilim; onların söyledikleriyle, benim tanıdığım Sabahaddin Zaim Hoca’nın birkaç özelliğine değineceğim.

            1980 öncesi Müslümanların kaynaklardan yoksun yaşamasının getirdiği sıkıntıları yaşarken, birgün MTTB’nin basmış olduğu küçük bir risale elime geçti: “Modern İktisat ve İslam”; yazarı Sabahaddin Zaim. İslam’ın ekonomisi de olabilir miydi? O güne kadar böyle bir şeyin olabileceğini duymamış, okumamıştık. Hararetle kitapçığı okudum. En dikkatimi çeken bölüm şu idi:

            “Paranızı harcarsınız; bu durumda israf etmek haramdır. Stoklarsınız; zekât vereceksiniz, bu da paranızı azaltır. Borç verebilirsiniz; faiz alamazsınız, haramdır. Geriye tek şık kalıyor; yatırım yapacaksınız, ortaklık kuracaksınız. Bu, iş alanlarının çoğalması, işsizliğin azalması, insanların refahının yükselmesi demektir.”

            Hoca’ya bir buluşmamız esnasında bu kitapçığından söz ettim, gülümsedi ve bakışları derinlere daldı. Ardından şunları söyledi:

            “1951’de İlim Yayma Cemiyeti’ni kurduk. Ramazanda bir iftar verelim ve Cemiyet’imizi tanıtalım diye düşündük. Fatih’te elli kişilik bir iftar düzenledik. Elli kişiye iftar yaptıracak yemeği Fatih esnafından toplayamadık! Hayat bu kadar kıt ve kısırdı!”

            Sempozyum’da konuşmacıların hemen hepsi, Hoca’nın “Güzel İnsan” vurgusunu öne çıkardı. Yapmadıklarını söylemeyen, yaşadıklarını paylaşan biriydi. “Bazı insanlar cemiyete (topluma) girdiklerinde cemiyet rahatlar, bazıları da cemiyetten çıktıklarında toplum rahatlar. Allah, bizi birincilerden eylesin.” diye dua ettiğini de konuşmacılardan olan Dr. İsmet Uçma Bey’den öğrenmiş olduk.

            Kültür ve Turizm Bakanı ve aynı zamanda Hoca’nın talebesi olan Prof. Dr. Numan Kurtulmuş’un hanımı Prof. Dr. Sevgi Kurtulmuş da onun talebesi. Sevgi Hanım, Hocasını çok içten duygularla anlatmaya çalıştı: “Üniversite ikinci sınıftayım. Başörtülü iki kişiyiz. Diğer hocalarımız bize mesafeli dururken, Sabahaddin Hoca bize karşı çok müşfik davranıyordu. O zaman anladım ki, bu insan derinden Mü’mindir.”

            Hoca daima bardağın dolu tarafını görür ve ona göre yorum yapardı. Hoca, Makedonya’nın İştip şehrinde doğmuş. Sekiz yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul’a gelmiş. Balkan bozgununu yaşamış bir ailenin çocuğu. Balkan insanları çok duyarlı idiler; çünkü onların “son kalesi Anadolu” idi. Hoca’da bu duyarlığı görmek mümkündü.

            “Üç şey birlikte olursa toplumun sırtı yere gelmez: Ulema (alimler), Umera (yöneticiler), Ağniya (zenginler). Galip medeniyetler, mağlup medeniyetlere literatür dayatır. Siz de ömür boyunca onların size dayattığı kavramlarla düşünür, konuşursunuz ve bir türlü kendiniz olamazsınız.”

            “Ülkeleri münevverler (aydın) yönetir, bunların da topluma oranı % 3’tür. Batı’daki münevverler toplumlarıyla uyum içinde, bizdeyse tam tersi bir durum söz konusudur.” Hoca’nın bu duruma verdiği somut bir örneği var ki, dikkate değer. İsim vermeden şunları söyler:

            “Önemli bir uluslararası toplantıdayız. Ramazan ayı ve katılımcılarının büyük çoğunluğu Müslüman ve hep beraber iftarı bekliyoruz. İftara bir iki dakika kala, ‘çak’ diye bir ses duyuluyor ve hepimiz irkiliyoruz. Birisi çakmağını çakarak sigarasını tüttürüyor.” Bu adam dönemin Dışişleri Bakanı! Sonradan Başbakanlık da yaptı!

            Zaim Hoca yaşayan “Güzel İnsan”lardan biriydi. Onun “Hayr’ul Halefim” dediği öğrencisi ve bugün İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sedat Murat, beş sene çalışarak, Hoca’nın hatıralarını kaydedip kaleme aldı: “Bir Ömrün Hikâyesi.” Gerçekten büyük bir emek verilmiş bir kitap. Bu kitap sadece Zaim’i anlatmıyor, Cumhuriyet tarihine de ışık tutuyor, hem de en yetkili bir ağızdan.

            Üniversite giriş sınavlarında, hangi mesleği seçmesi gerektiğini bir hocasına sorar ve aldığı cevap bugün de geçerli olduğu için onu naklediyorum:

            “ Evladım! Hayatta her mesleğe ihtiyaç vardır. Mesleğin iyisi kötüsü olmaz. Her insan iyi yapabileceği mesleği seçmelidir. Onun da şartı sevebileceğin mesleği seçmendir. Çünkü seversen çalışırsın, çalışırsan muvaffak olursun. Üstelik sevdiğin meslekte çalıştığın için mutlu da olursun. Bu sebeple sana tavsiyem, iç dünyanı dinle, hangisini seviyorsan ona git.”

            Ölümünden kısa süre önce oğlumla birlikte evine ziyaretine gitmiştik. Oğlum, onun kürsüsünde yeni asistan olmuştu. Çok şeyler söyledi, biz dinledik. En son oğluma dedikleri hâlâ kulaklarımda çınlamaktadır: “ Evladım, hocalarından fazla bilme!” İnsanı anlamakla ilgili ölçüsü de netti: “Bizim insanı anlama kaynağımız psikoloji değil, ilmihaldir.”

            Allah rahmet eylesin.

 

NOT: İsminin “Sabahattin” değil de “d” ile “Sabahaddin” olarak yazılması ve zikredilmesini istediğini bildiğim için, Hoca’nın ismini yazımda “Sabahaddin” olarak aktardım… Ruhuna el-Fatiha.

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız