1. YAZARLAR

  2. D. Ali TAŞÇI

  3. ENDİŞENİN VE KORKUNUN ZİRVELERİNDE YAŞAMAK!..
D. Ali TAŞÇI

D. Ali TAŞÇI

Yazarın Tüm Yazıları >

ENDİŞENİN VE KORKUNUN ZİRVELERİNDE YAŞAMAK!..

A+A-

 

            Dünya demek, endişe demekti. Kendi içinde büyüyen ya da büyüttüğü bütün endişelerden bir dünya kurmaya çalıştı; kurduğu dünyanın tanrılığına soyundu, fakat ölmemeyi beceremedi!

            Ölümlü olma düşüncesi aklına her gelişinde, kanı sanki damarlarından çekilmekteydi. Bu korkuyla yaşamanın adı ne olmalıydı? Dünyadaki bütün zenginlikler, karşı cinsin aklı uçurucu sarhoşluğu bir yana, ölüm korkusu aklına geldikçe, sahip olduğu bu “güzellikler”in elinden gideceğini düşündükçe, daha çok içiyor ve her şeyi unutmaya çalışıyordu. Şeytana minnettardı, ya bu uyuşturuculara arkadaşlık etmese hali nice olurdu?

            Ölüme karşı savaşmak mümkün olmadığına göre, ölümle birlikte yaşamak mümkün olamaz mıydı acaba? Ölüm karşısında pes etmeyi de kendisine yakıştıramıyordu, ama çare de bulamıyordu buna.

             “Bugüne kadar ölümü unutmak için elimden gele her şeyi yaptım. Ölüm aklıma geldikçe aklımı yele vermeyeyim diye onu gömdüm. Nereye gömdüm? İçime. İçimde ölüm maya tuttu, büyüdü büyüdü hayat oldu. Şimdi hayatımın adı ölüm! Kazancım, zenginliğim, sevgililerim ölüm rengine büründü. Ben içerek onu toprağa gömdüğümü zannederken, o bir anda korku gönderime bayrağını çekti ve beni esir aldı. Esaretimin adı, ölüm özgürlüğü! Veya özgürlüğümün adı ölüm tutsaklığı!

            Dünyadaki gelişmeleri yakından izliyor ve lüks ofisinde acı acı gülüyor:

            “İnsanlar nasıl oluyor da dünyada birinci problem bu, ikincisi şu diye kafa yorabiliyor, bunun için savaşlara, barışlara karar verebiliyorlar? Deli bu insanlar, megaloman, şarlatan! Oysa onların yapacak oldukları tek şey, evet tek şey; içlerinden ölüm korkusunu atabilmek için bütün ormanları kesip tahta yapmak ve bu tahtalardan tabutlar çakmak olmalıdır. İnsanlar tek tek tabutlara girip ölümle yaşamayı öğrenmelidirler; çünkü tabut son yoldaş. Aman ormanları yakmayın, tabutsuz kalırsınız!

            Doğum günümü kutlamak için neler yapıyorlar, neler! Be hey nadanlar; ölüme bir adım daha yaklaştığım günüme siz “doğum günü” diyerek benimle dalga mı geçiyorsunuz?

            Bir ara karar verdim; ölüm üzerine düşünmeyeceğim; fakat onu hiçbir zaman da gözden kaçırmayacağım. Göze hükmeden beyin olduğu için düşüncem gözüme indi, ben onu düşünmeyeceğim derken, o benim dünyamı karatmaya başladı; çünkü onun benden başka dünyada düşüncesi, hedefi yoktu.

            Rüya mı dersiniz?  Güzel bir rüya, masmavi bir denizde, sevgilinizle birlikte kayığa binmiş ve onun gözlerine bakarak kürek çekerken, bir anda peydahlanan köpek balığına yem olma korkusunun dehşetini hayal edebiliyor musunuz? Rüyadan uyanıp tavandaki avizede asılı duran ölümü görmek ve yatakta kendini tabutta hissetmek, ondan farklı mıdır?

            Yok yok, intiharı düşünmüyorum! Ondan kaçarken ona yakalanmak istemiyorum.

            Bu “ölüm bunalımı” benim için kaderimin bir armağanı olabilir mi?

            Çölde susuzluktan dudakları şerha şerha olmuş bir insan gibi, ölüm yorgunluğu üzerime binmişken;

            “Ölür ise tenler ölür, canlar ölesi değil.”

diyebilen bir güzel insandan, ölümü munisleştiren ve onu ebedi ölüme mahküm eden bir mısra okudum, ruhum güldü. Bunca zaman ruhumu zindana nasıl mahküm edebildiğime hayret ettim! Ben, yokluğu kabul edemeyen insan, ölümü “yokluk” kabul ettiğimden miydi bütün ızdıraplarım? Bir mısra beni çok sarstı, çok! Ve yıldırım gibi beynime indi Rabbimin kelamı:

            “Sonra siz bunun ardından mutlaka öleceksiniz. Sonra da kıyamet gününde mutlaka diriltileceksiniz.” (Mü’minûn, 15, 16)

            Ölümsüzlüğün bahar serinliği ve sevinci içimi boydan boya kapladı: Ebediyyen yaşama sevinci, var olma bilinci beni sarıp sarmaladı! Nimetlerin müntehasından izler taşıyan bu sevinç ve bilinç, bana insanlığımı muştuladı. O kadar var oldum ki, yokluğumu değil, hiçliğimi yaşadım. Hiç olmak, bir damla su gibi denize kavuşmaktır.

            Bir çocuk heyecanı ve diriliğiyle, usulca odamdaki pencerenin perdelerini çektim. Evimin hemen karşısındaki ağaçta yuva yapan kargayı gördüm. Anne karga, gagasıyla taşıdığı yemi yavrularına yedirirken, yaşamanın, var olmanın tadını, beyaz rengini ta içimde hissettim. İnanınız, karganın ağzından yavrularına sunulan solucanları, yavrularla birlikte ben de yuttum! Karga kardeşliği. Âlemle bütünleşemeyenin korkuları bitmez dostum, bitmez.

            Sokakta bir kedi av peşindeydi, köpek havlıyordu; bir şoför, ailesine rızık peşinde gaza basıyordu. Ve bir anne, yavrusuna kuytu bir köşede süt emziriyordu.

            Bütün bunlar bir yokluk uğruna feda edilemezdi. Evet, herkes var gücüyle ölüme koşuyordu, fakat ölüm tünelinden geçerek yeni bir dünyaya kavuşmak için. Ne yazık ki gidilecek dünyanın adresi herkeste yoktu. Ne mutlu, adresle yola çıkanlara! Bana adresi bildirene secde ediyorum, adresi bize ulaştırana da salât, selam ve teşekkür ediyorum.

            Ben ölüm korkusuyla kendimi gömmeye mi çalıştım? Kendimi gömdükçe kara kara filizler çıkıyordu ruhumun derinliklerinden. Ruhumun derinliklerinden fışkıran bu korku filizlerim, benim trajedim miydi yoksa kaderim mi? Her şeyin bir limiti olmalı, ben hayatımın limiti olan kaderimi seçtim, limitsiz yaşamın trajedisine teslim olmadım. Ölüm korkusu ve ölüm sonrası yokluk düşüncesi, limitsiz yaşamın trajedisi olarak çirkin yüzünü gösteredursun.

            Meğer ben, beni bir ceviz kabuğu içerisine sıkıştırmıştım; nefes alamayışım bundandı.

            Sonsuza ayarlı ve sevdalı ruhunu, dünya kabuğu içine sıkıştıranların en büyük trajedisi ölüm korkusudur. Ve bu korkunun dünyaya açılımının adı uygarlıktır.

            “Ölür ise tenler ölür, canlar ölesi değil.” Ohh!..

            Başkalarına bakıp har olma; sen, sende var ol gönül.

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) twitter:@DAliTasci

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız