1. HABERLER

  2. YURT VE DÜNYA

  3. Erdoğan’ın açıkladığı son anket
Erdoğan’ın açıkladığı son anket

Erdoğan’ın açıkladığı son anket

Erdoğan, Beyaz TV'de yayınlanan ''Başbakan Özel'' programında gazetecilerin sorularını cevapladı...

A+A-

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anketin en güvenilir olanının 12 Eylül pazar günü yaşanacağını belirterek, yaptırdıkları anketlerin 45-55, 46-54 gibi sonuçlar verdiğini bildirdi.

Referanduma ''evet'' mitinglerinde sıcak havaya rağmen halkın kendilerini yalnız bırakmadığını ifade eden Erdoğan, bunun, bir inancın gereği olduğunu, Diyarbakır'da adeta zirve yaşandığını, İstanbul'da yaklaşık 450 bin kişinin yağmura rağmen konuşması bitene kadar meydandan ayrılmadığını anlattı.

Vatandaşın demokrasi ve özgürlükler noktasında susamışlığı olduğunu dile getiren Erdoğan, halkın milli iradeye ipotek koymak isteyenlere karşı ayağa kalktığını, yollara düştüğünü gördüğünü söyledi.

''İnsanüstü bir performans ortaya koydunuz. Bunu nasıl başarıyorsunuz?'' sorusunu Erdoğan, ''Gönülden gönüle bir yol var. Bir de elektriklenme meselesi var. Halkınızın, milletinizin enerjisini alırsanız, yüklediğiniz enerjiyle dağları bile delersiniz. Bizim milletimize, milletin de bize aşkı var. Ben halkıma, halkım da bana inanıyor. O zaman yorgunluk unutuluyor'' diye yanıtladı.

Erdoğan, ''Referanduma 5 gün kaldı. Heyecanlı mısınız?'' sorusu üzerine, ''Heyecanlı değilim. Biz onları aştık, ama heyecanlı olanlar var, o ayrı mesele'' dedi.

Ayaklarında takılı halkalar, prangalar olduğunu, bunları kırmak için bu adımları attıklarını anlatan Erdoğan, herkesin darbe anayasasından kurtulmak istediğini ama bunu teklif ettiklerinde bir kısmının ''Seçimden sonraya bırakalım'', bir kısmının ''Kahve içer dönersin'' dediğini bir kısmının da akıl almayacak bazı teklifler sunduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, ''Kampanya neden bu kadar sertleşti?'' sorusunu şöyle yanıtladı:

''Şahıs olarak konuşuyorum, anamuhalefet partisi lideri, bu ülkenin başbakanına ne diye hitap etti? Bu, beni rahatsız ediyor mu? Etmez. Umurumda bile değil. O, milletimin nezdinde o şahsın kalitesini gösterir. Hiç önemli değil, ama ortada bir gerçek var. Bir insanın karakteri, kimliği, cibilliyeti çok önemlidir. Çünkü bizde bir söz var 'Üslubu beyan, ayniyle insandır.' Yani bir insanın beyanındaki üslup onun insan olarak yapısını gösterir. Bunda böyle bir şey yok. Beyefendi genel başkan oldu, ben kendisini meclisteki grup odasında ziyaret ettim. Biz onur, gurur meselesi yapmayız.

Sayın Bahçeli'ye 3 kez talebim oldu, hiç bir olumlu yanıt alamadım. Düşünün bu ülkenin cumhurbaşkanı bile davetler yaptı.''

Cumhurbaşkanı TBMM'nin açılışında genel kurul salonuna girdiğinde anamuhalefet partisi grubunun ayağa kalkmadığını belirten Erdoğan, ''Cumhurbaşkanı parlamentoya girdiğinde anamuhalefet partisinin grubunun ayağa kalkmadığı bir ülkede siz gerilimi neyle izah edeceksiniz? Beğenirsin veya beğenmezsin. Tüm meclis ayakta, onlar ayakta değil. Bu insanlara 'Uzlaşmacı, gerilim yaratmıyor' denilir mi? Böyle bir tablonun içinde siyaset yapıyorsunuz. Sayın Sezer'le çalıştığımız sürede Sezer'e bir saygısızlığımı duydunuz mu? Ben Sezer'in şahsına değil, makama saygı gösteriyorum. Türkiye'nin anamuhalefet partisinin 'Türkiye'nin kurumlarına veya makamlarına saygı nedir?' diye bir anlayışı yok. Lafa gelince Atatürk'ün makamıdır. O makama cumhurbaşkanı seçilmiş. Beğenirsin, beğenmezsin, saygı duyacaksın arkadaş. Duymuyorlar. Bu insanlara buna rağmen ilgi gösterdik, gittik, geldik'' diye konuştu.

-''BİZİMLE KAVGAYA GELİYORLAR''
Muhalefet partilerinin meydanlarda söylediklerini anlamakta zorlandığını ifade eden Erdoğan, ''Bulunduğum makamın da bir haysiyeti, onuru var. Bu ülkenin bir numarası da ben değilim, cumhurbaşkanıdır ve cumhurbaşkanı hepimizin cumhurbaşkanıdır. Ama bunlar ona da saygı göstermemişlerdir. Cumhurbaşkanı davet etmiş, görüşmüşlerdir ama bu görüşmelerden de bir şey çıkmamıştır. Neden? Çünkü ön yargı ile gidiyorlar ve bunlar herhangi bir şeyde görüşmeye değil, adeta bizimle kavgaya geliyorlar'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, ''Muhalefet liderlerinin şahsınızı hedef alan ifadeleri var. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna şu karşılığı verdi:

''Cibilliyet, karakter meselesi. O cibilliyetinin gereğini yapıyor. Akrep suya düşmüş, balığı görmüş, balığa yalvarmış, 'Balık kardeş ne olur beni kurtar.' Balık demiş ki, 'Akrep senin kötü huyların var, bana yanlış yapmayasın.' Akrep 'Beni kurtaracaksın, nasıl sana yanlış yaparım' demiş. Balık, akrebi sırtına almış taşıyor. Balık bir şeyler olunca dalmış, akrep boşlukta kalmış ve tekrar yalvarmış. Balık tekrar akrebi sırtına almış. Tam nehrin kıyısına gelmişler. Akrep o görevini yapmış, kıyıya geçmiş. Balık 'Yazıklar olsun sana' diye feryat ediyor, bir yandan da can çekişiyor. Akrep diyor ki 'Ah balık kardeş, böyle olsun istemezdim, ama ne yapayım cibilliyetimin gereği bu.' Bunların yaptığı bu. O cibilliyetinin gereğini yapacak, biz de aynı şekilde. Bizimki,  Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş anlayışıyla yetiştik, taviz veremeyiz. Mümkün olduğunca dayanarak, şartları zorlayarak, bizim de sapmalarımız olmuyor değil, ama biz de insanız.''

''HİÇ BİRİNDE ALTIN MUSLUK YOK''
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun televizyon programına çıkma teklifine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, ''Birlikte çıkıp da neyi başaracağız? Önceki liderleriyle birlikte çıktım. Sonra yaptıkları karşısında 'Bir daha bunlarla çıkılmaz' dedim. Çıkmanın bir anlamı yok. Biliyorsunuz 'ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbei aklı eserinde', Burada sen eserini ortaya koy, biz de koyuyoruz. Bu üslupla çağrıldığınız yere gider misiniz?'' diye konuştu.

Erdoğan, oturduğu villaya ilişkin eleştirilere de şöyle yanıt verdi:

''Günlerdir villa villa konuşup duruyor. Destek kıtaları da var. Onlar da zaten malum tipler. Hiç konuşmaya gerek yok. Çok açık ve net söylüyorum. Şurada bir tane gazetede resimler çekmişler. İnanır mısınız sadece dış kapı doğru, dış kapının dışındaki resimlerin hiç birinin oturduğum evin içiyle uzaktan yakından alakası yok. Ortak kullanılan havuzdan görüntüler almışlar. Kardeşimin oturduğu evden görüntü almış. Bunların hepsi getirilmiş, 'Erdoğan'ın oturduğu ev' diye verildi. Onların da hiçbirinde altın musluk yok. Şu anda sizleri alsam, getirsem, oturduğum evi gezdirsem. Memnuniyetle gezdiririm. Gezdiğiniz zaman göreceksiniz normal evlerden farkı yok, sadece villa.''

Evin 7 milyar dolar olduğu yönündeki iddialara da Erdoğan, ''Bu konuda bu kadar iddialıysalar, kardeşlerime söyleyeyim, yüzde 50'si ile istedikleri villayı rahatlıkla bunlara verir. Ben zaten kiradayım. Ama ben de ev sahibine söyleyeyim, o da o fiyatla rahatlıkla verir. Eğer dürüstseler, namusluysalar, mertseler 7'ye gerek yok, 3,5 milyon doları versinler, kardeşlerim havada karada verirler. Ama bunlarda o yok. Bunlar sadece iftira atarlar. Bunlar 70'li yılların politikası. Bunlarda haysiyet, onur, gurur yok. Ama biz bunları önemsemiyoruz, bu ülkenin meselesi bunlar değil'' yanıtını verdi.

REFERANDUM TAHMİNİ

Anket sonuçlarına ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, şu andaki anketlerin güvenilir olmadığını ifade ederek şöyle konuştu:

''Anketin en güvenilir olanını pazar günü yaşayacağız. Şu andaki anketlerin bazıları 'ne kadar köfte o kadar ekmek' mantığıyla yapılıyor. Meydanlar bize her şeyi söylüyor. Bizim de yaptırdığımız anketler var, onlar daha farklı. Bu anketler aynen siparişle devam eden anketlerdir, biz huzurlu ve rahatız. Aradaki fark anlattıkları gibi değil, arada şu anda 8-10 puan bandında bir fark görüyoruz. Yani 45-55, 46-54 gibi... Bunlar bir değil, bir kaç araştırma firmasının. Bunun en doğrusu pazar günü ortaya çıkacak. Fazla heyecanlanmaya gerek yok. Pazar günü yalancılar da yalan rakamlar da ortada kalmış olacak.''

''HER TÜRLÜ ÖNLEM ALINDI''
Erdoğan, vatandaşın milli iradesini ortaya koyabilmesini kimsenin ipotek altına almaya hakkı olmadığını belirterek, ''Her sandığın başına şu kadar adam koyacağız, kim gelmiş, kim gelmemiş tespit edeceğiz'' söylemlerine karşılık ''Bunu nasıl yaparsın, böyle bir şey olur mu? Kim ne oy kullanmış kullanmamış, senin bunu tespit etme yetkin ve hakkın yok'' dedi.

Diyarbakır mitingine gelenlerin adeta meydan okuduklarını, sivil toplum kuruluşlarının demokratik tavırlarını ortaya koyduklarını anlatan Erdoğan, CHP'nin 1946'da benzerini yaptığını ve faturasını 1950'de ödediğini, şimdi bunların bedelini ödeyeceğini söyledi. Erdoğan, Diyarbakır'da meydana gelenlerin ''Biz sandığa gideceğiz'' dediğini ifade etti.

Başbakan Erdoğan, Diyarbakır'da vatandaşın çeşitli baskı ve korku nedeniyle sandığa gidemeyeni olduğunu, köylerin ve muhtarların  ''eğer oy kullanacak olursanız, köyü yakarız'' şeklinde tehdit edildiğini belirterek, hükümet olarak gerekli tedbirleri aldıklarını, vatandaşların herhangi bir korkuya ve ürkekliğe kapılmadan oylarını kullanmasını istedi.

Demokrasiye inanmış bir partinin sandık üzerine çarpı koyan pankartlar asmaması gerektiğini anlatan Erdoğan, ''Boykot ederek sen Kürt'ü seçmen olarak süreçten düşürüyorsun. Bununla sen neyin hesabını yapıyorsun? Şimdi de diyor ki 'Kürtler süreçten düşürülüyor?' BDP dışında Kürt kökenli milletvekili yok mu? Benim partim ve diğer partide yer alan Kürt kökenli milletvekilleri sürecin içinde. Senin gibi düşünmüyorsa dışında, senin gibi düşünüyorsa içinde. Böyle saçmalık olur mu? Bunun adı demokrasi değil, bambaşka bir şey.

Burada bir şeyi daha anlamıyorum. CHP ve MHP'nin duruşu çok önemli. MHP ve CHP'nin yan yana gelerek, BDP ile örtüşmesi... Miks olmuş, karışmış birbirine, net bir şey yok ortada'' diye konuştu.

''AĞZIMA ALMAYI BİLE LÜZUMSUZ GÖRÜYORUM''
DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk'un ''12 Eylül sonrası 'evet' çıkarsa Erdoğan ülkeyi diktaya götürecek'' şeklindeki açıklamalarının anımsatılması üzerine Erdoğan, bunların üzerinde durmaya gerek olmadığını ifade ederek, ''DP diyorsunuz. Ben şu anda ağzıma almayı bile lüzumsuz görüyorum. Hayatı çelişki ve zikzaklarla dolu bir insan. Bunların ne özgürlüklere ne demokrasiye saygıları var. Bunlar 28 Şubatçı, ulusalcıdır. Bunlardan bir şey olmaz, bunların üzerinde durmaya gerek yok. Bunlar bu ülkenin temeline ne koymuşlar ve geleceği için neyin yatırımını yapmışlar?'' diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye'de bir şeylerin birbirine karıştırıldığını ifade ederek, şöyle devam etti:

''Bunların yaklaşım tarzı bu 'Eğer siz dindarsanız, laik devletin koruyucusu olamazsınız. Dindar olmamanız gerekiyor.' Laik olmak kişilerin şahsıyla alakalı bir konu değildir. İnsanlar laik olmaz, devlet laik olur. Şu anda ben demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanıyım. Hasbelkader dindar olmaya da çalışıyorum. Dindarlığımın gereğini de yerine getiriyorum. Şu ana kadar bu noktada geçmişten bu yana bakılır, AK Parti iktidarı bu ülkeye ne kattı, ne eksiltti? Bunu da 13 Eylülden itibaren konuşalım.''

HABERE YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız