
Etkili ve yetkililere ince bir sitem!
Muzaffer Arıcı, ömrünü Rize tarihine vakfetmişti. Yaşarken değeri bilinemedi. Ölünce ise ne etkilisi ne de yetkilisinden ufak bir açıklama bile duyulmadı!
Rize Kültür dünyası büyük bir değerini kaybetti; Muzaffer Arıcı artık eserleriyle yaşayacak.
Muzaffer Arıcı, ömrünü Rize tarihine vakfetmişti. Yaşarken değeri bilinemedi. Ölümünün ardından da Rize Kültürü ile ilgili etkili ve yetkili büyüklerimizin de en ufak bir açıklama duyarlılığını göremedik. Kendisini rahmetle anıyorum. (Fatih Sultan Kar)
O bir Rize sevdalısıydı. Ömrünü Rize tarihi araştırmalarına adamıştı. Muzaffer Arıcı 7 Ekim 2011 tarihinde aramızdan ayrıldı.

Çarıklı ayaklar ve yaşam mücadelesi
Muzaffer Arıcı 1932 yılında Rize'nin Pazar İlçesi'ne bağlı Akbucak Köyü'nde doğdu. Zeliha Hanım ve Abdülkadir Bey'in ilk çocuğudur. Bölgenin doğal koşullarının zorluğu ve ilkokulunun da uzak olması nedeniyle ancak sekiz yaşında eğitimine başlaması mümkün olabildi. Bir saat uzaklıktaki komşu köyün okuluna yağmur,çamur demeden zorluklarla çarıklı ayaklarıyla yürüyerek gitmek zorundaydı. Annesi,çağına göre aydın sayılabilirdi. Çünkü hayırsever bir insan olan Kaymakam Cemil Aytimur Bey'den yeni alfabeyi öğrenmişti, okuma yazmayı biliyordu. Bu nedenle Muzaffer altı yaşında iken annesinden okuma yazma öğrenmişti. İlkokul dördüncü sınıfa kadar bu okulda yani Uğrak Köyü İlkokulu'nda okuduktan sonra babasının gurbetçilik yaptığı Ankara'ya Kayaş İlkokulu'na nakli yapıldı ve 1945-1946 ders yılında Kayaş İlkokulu'ndan mezun oldu.
Karadeniz tarihine ilgisi lise yıllarında başladı
Kaymakam Cemil Bey ve ünlü bir öğretmen olan Mustafa Sabuncu Bey tarafından kendisine okuma açlığını dindirsin diye verilen pek çok kitabı hızla okuduğu için Hemşin şivesini de geride bırakmış yeni çevresine kolaylıkla uyum sağlamıştı. Ortaokulu başarıyla bitirerek Türkçe Öğretmeni Hamiyet Demirağ Hanımefendi'nin destek ve önerisi ile 1948-1949 ders yılında Ankara Atatürk Lisesi'ne kaydoldu. Tarih Öğretmeni Hakem Belen'den Doğu Karadeniz ile ilgili birçok tarihi eseri alarak defalarca okudu. Aynı zamanda hocasının (muhakkak okumalısın dediği) tarihi eserleri kütüphanelerde temin etti ve okudu.
Lise son sınıf öğrencisi iken baba oldu
Ailevi gelenekler onu genç yaşta evliliğe götürmüş Amcasının Kızı Fikriye Hanım'la hayatını birleştirmiş, öyle ki lise son sınıfta iki çocuk sahibi olmuştu. Okul hayatı, aile hayatı, çocuk sahibi olmak, yaşam koşulları derken ağır bir zatürre hastalığı nedeniyle okula 1 yıl ara vermek zorunda kaldı. Eğitimine devam etmekte istekliydi. O sene lise eğitimi 4 yıla çıkarılmıştı. Okula gittiğinde son sınıf olmadığını öğrendi, raporlarla Bakanlığa müracaat ederek bitirme ve olgunluk sınavlarını verdi. Bu arada babasının yakalandığı amansız hastalık nedeniyle ekonomik sıkıntılar başladı. Yedek öğretmenlik yaparak ufak da olsa gelir temin etmeye çalıştı.
Okumadan hiç vazgeçmedi
Bu arada babasının hastalığı dayanılmaz ağrılarla devam ediyordu, morfin kullanarak birkaç saat rahat edebiliyordu. Babasının isteği doğrultusunda Tıp Fakültesi'ne girmiş olan Muzaffer Arıcı maddi sıkıntılarından dolayı Askeri Tıp Fakültesi'ne geçti. Babasının doktorları aynı zamanda ünlü Hocaları Prof. Kamil Sokullu,Prof. Hilmi Akın'ın izni ile (15 gün) babasını Rize'ye götürdü. Ancak morfin temini ve enfeksiyonunu bu ücra köyde yapacak kimse yoktu. Enfeksiyonsiyonlardan sonra ağrısı geçen Baba "yarın Ankara'ya dön, okulunu ihmal etme" diye yalvarıyordu. İlaç yemini ise son derece sondu bu sıkıntılı devre 18 ay sürdü. Babası vefat edince üniversiteye döndüğünde kaydı silinmişti. Üniversite eğitimi özlemi devam ettiği için devam zorunluluğu olmayan, hem çalışıp hem okuyabileceği Hukuk Fakültesi'ne kayıt yaptırdı. Fakat asker kaçağı durumunda olduğundan mecburen yedek subay olarak, asker oldu. Düzenli maaş aldığı için Rize'nin dağ köyündeki çocuklarını Ankara'ya getirdi. Kura çekiminde Kars Kağızman'da vatani görevini yapmak seçimine karşılık Topçu Motor Bölümü birincisi olduğu için Güvencinlik'teki Havacılık Okulunun tercihi ile orda vatani görevine devam etti. Okuldaki başarısı nedeniyle komutanı Cahit Arın teskere bırakmasını tavsiye etti. Ancak gelişen olaylar sonucunda gerginleşen ortam nedeniyle çok sevdiği ve geçim kaynağı olan askerliği bırakmak zorunda kaldı. Uzun süre ticaretle uğraşan yazarımız fırsat buldukça kitaplar okudu kütüphaneleri taradı. Beş kız bir erkek çocuğu olan Muzaffer Arıcı'nın evliliği hayatın meşakkatli yollarında Fikriye Hanım'ın çalışkanlığı ve özverileriyle devam etti. Çocuklarının hepsi onun gösterdiği doğrultuda üniversite eğitimi aldılar. On tane torunu var ve yedisi üniversite mezunudur.
Eserleriyle yaşayacak
7 Ekim 2011 tarihinde aramızdan ayrılan Muzaffer Arıcı, Her Yönüyle Rize ( Üç ayrı baskı yaptı), Rize Şiveleri, Prof. Karl Koch'un 1843-1844 Yıllarındaki Seyahatnamesinin Rize Bölümü (Derleme), Kaçkarların son çobanı (Şiir Kitabı), Rize Tarihi ve Peygamberler tarihi.
kitaplarını yayınladı
Muzaffer Aracı’nın kaleminden kitapları:
Her Yönüyle Rize: Dünyaya ilk defa gözlerini açtığı, üzerinde koşup büyüdüğü, havasını teneffüs ettiği yeri, atalarının buralara nerelerden geldiğini sorup öğrenme merakı vardır. Bu merak, bende giderek dayanılmaz bir kuvvet kazandı. Lise çağlarımda dahi bu merakımdan ötürü tarih derslerimizde bizim ilimize tarihi coğrafi yönden hocalarımızın ne zaman değinecekler diye sabırsızlıkla beklerdim. Okul kitaplarımızda, fazla bir malümat bulamıyordum. Tarih dersini de çok seviyordum. Bu sevgide, Ankara Atatürk Lisesi ndeki Tarih hocamız, Sayın Hakem Belen Beyefendi’nin etkisi de büyük olmuştur. O baba tavrıyla, sevilmeyen bölümleri öyle güzel anlatırdı ki huşu içinde dinler elli dakikanın nasıl geçtiğini bilemezdik. Ezilerek, teneffüsler de yolunu keser, 'Hocam Doğu Karadeniz ile ilgili bilgi nasıl bulurum' diye sorunca elini omzuma koyar; kütüphane ve ilgilileri bul derdi.
Rize Şiveleri: Dil, insanların duygu ve düşüncelerini anlatmak için bir takım sesler çıkararak yaptıkları anlatım şeklidir.İnsanlar meramlarını bildirmek için , bir takım işaret ve hareketler kullanmışlarsa da dilin oluşmasında gerekli kuralları zaman içinde geliştirerek kendi ihtiyaçlarına uygun şekilde dil kavramına kısmen de olsa varmışlardı. Komşu veya iç içe yaşayan milletler , kendilerinde olmayan bazı kelimeleri , kendileri üretmeden , kolayca , başka dilden alarak , dillerine adapte etmişlerdir. ATATÜRK, yabancı dillerin istilasından , dilimizi kurtarmak için ilk atılımı başlatmıştır.Tüm ulusumuza seslenerek “ÜLKESİNİ , YÜKSEK İSTİKLALINI KORUMASINI BİLEN TÜRK MİLLETİ , DİLİNİDE YABANCI DİLLER , BOYUNDURUĞUNDAN KURTARMALIDIR “ demiştir.
Prof. Karl Koch'un 1843-1844 Yıllarındaki Seyahatnamesinin Rize Bölümü: Her insan doğup büyüdüğü, koşup oynadığı toprakları, atalarının buralarda asırlarca evvel nasıl yaşadığını merak eder. Bu merak, bir tabiat harikası olan Rize ile ilgiliyse, vazgeçilmez bir arzuya dönüşür. İşte bu vazgeçilmez arzu ile 1950 senesinden beri şirin Rize’mize dair nerde bir belge bulduysam okudum, ismini duyduysam arayıp buldum. Okuyacağınız bu eser binbir meşakketle temin edilerek size sunuldu. Bir çok eserle dipnot olarak ( Waderungen, Prof.Dr. Karl Koch ) , ibaresi geçiyordu. Uzun zaman yılmadan, usanmadan tarih kurumlarımızı, kütüphanelerimizi aradım, bulamadım. Bazı ilgililer, “Belki Berlin’de bulunur” diyorlardı.
Kaçkarların son çobanı: Okumak zahmetine katlanacağınızı umduğum bu kitapçığı neden kaleme aldım? Neden şiirsel sundum? Yazılı eserler gerçek kaynaklara dayanıyorsa tarih, hayali anlatımla sunulmuşsa hikaye ismiyle literatürlere girerler. Her ikisi de coşkulu, daha vurucu ve bir nizam, bir ölçü dahilinde anlatılırsa şiir olur. Kitapçığımızda sunduğumuz şiirsel ifadelerde “hayal” in etkisi azdır. Çoğu yaşanmış, hayattan alınmıştır. Zamanın gelenek, göreneklerine, gençlik hatta çocukluk duygularına yaklaşır. Uhrevi, milli hislere teğet geçer. Uzun yıllar süresince dizelenmiş, zaman içinde serpilmiş şiirlerin toparlanmış kitapçığıdır bu eser. Buraya kadar olan sunuşu okumanız dahi beni memnun etmiştir. Teşekkürler.
İLGİLİ HABER:
Muzaffer Arıcı hayatını kaybetti


HABERE YORUM KAT