Laiklik elden gidiyor Müslümanlar yasta
Sayın Cumhurbaşkanımızın kadınlar günü programında işaret fişeğini attığı gündem, adeta bir dönüm noktası fakat ve ne yazık ki kara haber kadar tez duyulmuyor, görülmüyor, anlaşılamıyor ve hissedilemiyor.
Konunun önüne bir bakmak gerek evvela;
Hayvan takvimine göre bu yıl Türkiye ‘erkek yılında(!)’ olmalı, nitekim sene başından beri medyanın (haberler, diziler vs.) ana gündemini taciz, tecavüz, darp ve kadın cinayetleri ile işgal etmiş durumda ve fail erkekler.
Tabi arada gündemin tırmanabilmesi için serpiştirilen kadının evlilik yaşı 9 dur, çok eşlilik mevzuları, eşitlik, müstehcen sahneleri ve şovları olan hocamsılar ve göze batırmadan dahaları.
28 Şubat-irtica, 8 Mart kadınlar günü derken yaranın kanatılma zamanları geldi.
En son hareketi kazandırmak için videoları kullanılan hocanın adı konu için önemli değil, söylediklerini değerlendirmeye almak da haddim değil.
Ama lütfen dikkat ne gündeme taşınan videolar dün çekildi, ne diyaneti tenkit etmelerine yol açan yazılar yeni ne de gündeme gelen diğerleri. Birileri bunları toplayıp başta kadınlarımızı ve milletimizi bir yerlere kanalize etmek isterken bir ses yükseldi:
‘Var oluş gayesi sadece istismar olan, milletin ve bu noktada bütün dinimizin değerleriyle hesaplaşmaktan başka hiçbir hedefi olmayan marjinalleri asla dikkate almayız.’
MarjinaLLERi şöyle bir kenara yazalım. Tabi konuşmanın devamında fırsatçıların eline nasıl düşersin diye azıcık hoca efendi de tartaklanıyor. Devlet babadır olur o kadar. J
Konuşmadaki ses getiren bölüm:
‘Yani bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada, farklı bir asırda, zamanda yaşıyorlar, çünkü İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. İslam’ın hükümlerinin güncellenmesi vardır. Siz İslam’ı 14 asır, 15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız, böyle bir şey yok.. ...
Şimdi birçok hoca efendi tabi beni tefe koyup çalacak, o ayrı mesele. Rabbim bizi tefe koymasın, mesele orada...’
Tam metinleri almıyorum; tamamını görmek isteyen metni ve konuşma videosunu internetten zaten bulur.
Tekrar:
İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. İslam’ın hükümlerinin güncellenmesi vardır.
Tekrar:
İslam’ın hükümlerinin güncellenmesi vardır.
Bir tekrara daha gerek var mı bilemedim!! Bizim gibi cahillerin rahatça görebileceği bir örnek: Enfal süresi 60. Ayette Allah(cc) cihat için at hazırlayın buyuruyor. (bugün at ile mi savaşıyoruz) İlmi teferruata girip haddimi aşmaktan Allaha sığınırım, sadece anlaşılabilir olma gayesinde bir örnek vermek istedim.
Şimdi gelelim halimize:
Reis yalnız, Müslümanlar çapsız:
Gerek devlet kuruluşları, gerek özel girişimlerle yüzlerce İslam yuvası kurulmasına, ilmi yapıların temsilcilerine protokollerde yer açılmasına. Vakıflar, dernekler, kurslara. Külliyenin camisindeki zikir halkasına hiç mi bakmadınız. Selasını, ezanını, şehid evinde kıratını hiç mi duymadınız. İslam’ın yaşandığı ülkelere gidip gelmesinde hiç mi mana aramadınız.
Bunların hiçbiri olmamışçasına ‘tam mana veremediğiniz bir cümle ile Recep Tayyip ERDOĞAN’ı neredeyse topyekûn eleştirmeye, tekvire kalktınız’
Elbet masum olamaz peygamber değil ve dahi birçok hata içinde de olabilir. Lakin şu yaptıklarının, İslam’ın ve milletinin adına hayallerinin hatrına ‘hiç mi hüsnü zan edemezdiniz?’
Bu adam dini diyaneti bilen adamdır. Bu cümleler ayaküstü söylenmiyor, programlı bir toplantı içeriği; illaki bir şey düşünülerek söylenmiştir. ‘hiç mi düşünemediniz.’
Bir an sabretmeden, bir gün beklemeden herkes hüküm peşinde.
Serzeniştekiler bir yandan, sosyal medyadan üstü kapalı ayet hadis paylaşıp mesaj verenler diğer yandan.
‘-Reis yanlış yolda gidiyor’ diye reisin iradesi ile bir yerlere gelenlerin afraları öte yandan. Rahmetli Erbakan Hoca’nın videoları ile olayı kehanetleştirenler de cabası.
Erbakan Hocamızı anınca hatırlatmak isterim: 28Şubat ile bugün arasına bakarsak sadece Recep Tayyip Erdoğan faktörü vardır.
Belli ki dönüp mabadımıza bakmayalı çok olmuş! Yanlışta olanı doğruya çekmek ile mükellef olan Ümmeti Muhammed. Hangi doğru hata etse diye kulak kesilmişiz, ah birinin ayağı kaysa da ‘yerden yere vursak’ diye bekler olmuşuz. Belki de farkında olmadan.
Ey iman edenler, iman edelim. Gafletten kurtulalım. Cumhurbaşkanına, partiye ya da başka bir metaya değil. Hoşgörüye, sahip çıkmaya, kardeşliğe, doğruya yönelmeye ve yöneltmeye... Yani İslam’a.
Ve unutmayın bugün İslam(kurumları) çatısı altında ayağınıza taş değmeden, rahatça ahkâm kesmenizin/mizin vesilesi Recep Tayyip ERDOĞAN’dır. Müslüman kimliğiniz artık sizi devletle çatıştırmıyorsa; yine bunun vesilesi de büyük ölçüde Sayın Cumhurbaşkanımızdır.
Gel gelelim varoluş gayesi istismar ve dinimizle hesaplaşma derdindeki marjinallere:
Herkes Sayın Cumhurbaşkanımızın sadece birkaç videoya kızmışça yorumlaşırken, ilk işaret ettiği marjinaller asıl mevzu olmalıydı.
Malzemeyi biriktirdiler, tuzunu biberini ektiler 28 Şubata kadar pişirip 8 Marta masaya servis ettiler. Menüde kadın düşmanı, kimin ne dediği belli olmayan tehlikeli ve hayatımızda olması anlamsız, sapkın bir din. En azından hedeflenen algı bu.
Bunu yaparken kimi muteber hocaların açıklamalarını kırparak budayarak, kimi kendilerine ayakçılık yapan düzenbazları sahaya sürerek irtica naraları atmaya çalışmalarındalar. Dışarıda islamafobi içeride irtica.
Ama bu sefer baltayı taşa vurdular.
Cumhurbaşkanı çıkıp dedi ki: Devlet Diyanet İşleri Başkanlığı, Devlet Din İşleri Yüksek Kurulumuz ortamı boş bırakmasınlar.
Hayda! Daha ifrat-tefrit çıkaracaklardı. Samimi alimlerle kendi beslemelerinin konuştuklarını harman edip milletin kafasını karıştırmaya devam edeceklerdi. Arada birkaç tv züppesine de dalga geçmesini söyleyip iyice suyu bulandıracaklardı ki. Devlet Başkanı, Devlet Diyanet işlerini sahaya sürdü. Velhasıl gündemi irtica ile boğalım derken, evdeki bulguru eksilttiler.
Son olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın konuya açıklık getirmek amacı ile yaptığı konuşmasında altı derince çizilmesi gereken hususlar olduğunu düşünüyorum:
‘Sadece ilmi bir zeminde, teorik bir tartışmanın konusu olacak hususların toplum önünde alelade bir meseleymiş gibi konuşulmasını içeriğinin ötesinde yöntem olarak da doğru bulmuyoruz. Ülkemizde pek çok örneğini gördüğümüz bir ifrat-tefrit ortamında insanlar kime kulak vereceğini, neye itimat edeceğini elbette şaşırıyorlar. Bu konularda konuşma yetkisi benim değil, ben Diyanet İşleri Başkanı değilim, ben Cumhurbaşkanıyım. Ama Cumhurbaşkanı olarak, bir Müslüman olarak, üzerinde sorumluluğu olan bir insan olarak dinime getirilen bu zafiyete de bizim tahammülümüz yok, burada bildiğimizi, inandığımızı da söylemek zorundayız.’
Demem o ki:‘Üzerinde sorumluluğu olan, Müslüman olan Cumhur(devlet)başkanına.’
Uymak icap eder, dinlemek icap eder, her daim yanında olmak icap eder.
Ve Cumhurbaşkanımız diyor ki: Kuran, Sünnet ve muteber alimler eşliğinde Devlet Diyanet İşleri Başkanlığı Dinimizi muhafaza ve müdafa edeceğini temenni ediyorum.
YAZIYA YORUM KAT