Trafik Şube Müdürü Ali Rıza Akkuş, yaptığı yazılı açıklamada ilde yaşanan trafik sıkıntılarına farklı bir açıdan yaklaştı.
Şehirde bir trafik sorunu olduğunu herkesin söylediğini belirten Müdür Akkuş, şehrin sorunlarını çözüme kavuşturma konusunda adım atma yerine birilerinin bu sorunu çözmesini bekleme gibi bir durum olduğunu kaydederek, “Bu şehirde trafik sorunu değil, trafik kurallarına uymama sorunu var” dedi.
Trafik Şube Müdürü Ali Rıza Akkuş’un yaptığı açıklamayı noktasından virgülüne dokunmadan yayınlıyoruz:
“Sabah uyandığınızda işinize, okulunuza ya da alışverişe giderken her gün gelip geçtiğiniz yollardan veya kaldırımlardan, yeniden geçeceğiniz için içinizde bir mutluluk, bir sevinç duyabiliyor musunuz? Yoksa daha yatağınızı bile terk etmeden moraliniz bozuluyor, yarım saat sonra şehir trafiğine çıkacağınız için koyu bir karamsarlığa mı düşüyorsunuz?
Hepimiz biliyoruz ki; trafik birbirimize karşı saygılı ve anlayışlı olmaktır. Yola çıktığımızda empatik iletişimin bir gereği olarak; kendimizi bizimle aynı şehri paylaşan yaşlı, hasta, bedensel engelli, çocuk, çocuklu kadınlarımız ve şehrimizi gezmeye gelen misafirlerimizin yerine koymalıyız. Evet, kendimizi onların yerine koymalıyız ki; şehirde gereksiz yere korna çalmayalım, hele havalı kornayı hiç kullanmayalım. Eğer aracımızda müzik dinleyecek isek sesini iki üç mahallenin duyacağı şekilde değil de, bizim duyabileceğimiz kadar açalım. Yolda araç kullanırken yaya veya aracı ile giden bir dostumuzu gördüğümüzde onu ilk gördüğümüz yerde aniden durup arkamızdan gelmekte olan sürücüleri tehlikeye atıp trafiği de kilitleyerek yol ortası muhabbeti yapmak yerine; aracımızı uygun bir yere çekerek gönül gönüle verip söyleşelim.
Eğer bu şehirde esnaf olarak yaşıyorsak halkımızın ortak kullanım alanlarını işgal edip etmediğimizi yani mağazamızın önünü şöyle bir kontrol edelim. Çünkü bu alanlar hepimizin ortak malıdır ve yaya kaldırımlarına, yaya geçitlerine satılık eşya, kum, çakıl, tuğla, inşaat demiri ve kamyon, otobüs, taksi gibi her türlü motorlu aracı bıraktığımızda bu davranışımız başka birinin bahçesindeki çayını toplamaktan farksızdır. Eğer bizim bu davranışımız yüzünden bir çocuk dolu olan yaya kaldırımından yola iner ve bir araç tarafından ezilerek ölürse en az çarpan sürücü kadar biz de sorumlu oluruz. Kaldı ki birkaç hafta önce engelli bir vatandaşımız yaya kaldırımı dolu olduğu için tekerlekli sandalyesi ile yola inmek zorunda kaldı bir aracın kendisini görememesi nedeniyle çarpması sonucu yaralandı ve hala mağduriyeti devam ediyor.
Şehrimizde ön koltukta yolculuk eden büyüklerin, çocuklarını ya da torunlarını da kucaklarına aldıklarını üzülerek görüyorum. 30 ya da 40 kilometrelik bir hızda bile bu araç kaza yapsa, kucaktaki çocuk, canımız, ciğerparemiz tost arasında sıkışıp kalmış peynire dönmez mi? Onu en çok seven ile araba arasında ezilerek can vermez mi? Böyle bir ölüme hangi ananın hangi dedenin yüreği dayanır? Bu ölüme ya da sakatlanmaya neden olmanın vicdan azabı bizleri yiyip bitirmez mi?
Yolun karşısına geçmeye çalışan insanlarımıza hiç dikkat ettik mi? Onları dakikalarca yolun ortasında niçin bekletelim? Onlara yol vermekten dolayı gideceğimiz yere 5 dakika geç gitsek ne kaybederiz? Ne kazanırız hiç düşündük mü?
Ayrıca küçük bir şehirde evin tam önünden iş yerimizin tam önüne aracımız ile gelmeye çalışmak yerine; hiç düşündük mü ki bir insanın sağlıklı kalabilmesi için günde on bin adım yürümesi gerekir.
Şehrimizde trafik sorunun olduğunu hepimiz söylüyoruz ancak bu şehirde trafik sorunu değil, trafik kurallarına uymama sorunu var, şehrin sorunlarını çözüme kavuşturmak için adım atmayıp birilerinin bu sorunu çözmesini bekleme var. Şu an trafik ekipleri şehirdeki kural ihlallerine yetişemiyor, bu personel sayısı ile yetişebilmek zaten mümkün değil. Ancak sizler bize destek olur, yaya kaldırımında, yaya geçidinde bulunan ve trafiği engelleyen unsurları belediye başkanlığına, emniyet müdürlüğüne ve il çevre müdürlüğüne bildirirseniz; biz sizlerin hayatını daha güvenli ve kolay kılmada hedeflenen başarıyı yakalarız. Kazasız ve mutlu günler diliyorum.