300 yıllık şimşir ağaçları yok olmak üzere

Rize’nin Çamlıhemşin ilçesindeki Şimşir Ormanları kelebek ve şimşir yanığı hastalığıyla savaşıyor

Dünyadaki koruma altındaki 100 ormandan Türkiye’deki ise birkaç ormandan biri olan Rize’nin Çamlıhemşin ilçesindeki şimşir ormanları hastalıklar ve şimşir kelebeği adı verilen zararlı nedeniyle kurumaya yüz tuttu.

Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinde bulunan ve çapları 32 santim ve boyları ise 8 metreyi bulan şimşir ağaçlarından oluşan Şimşir Ormanı dünyada tek olarak kabul edildiğinden koruma altındaki 100 ormandan bir tanesi.

300 yılı aşkın yaşları olduğu tahmin edilen şimşir ağaçlarından oluşan ormanın bu günlerde şimşir kelebeği ve şimşir hastalığı ile başı belada.

3 asırlık tarihleri olan ağaçların kuruyarak yıkılmaları yöre halkının yanında bölgeye turist olarak gelen vatandaşları da tedirgin ediyor.



Doğu Karadeniz’deki bir çok şimşir bitkisinin olduğu gibi Rize’deki Şimşir Ormanı’nın da tehdit altında olduğunu dile getiren Artvin Çoruh Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Temel Göktürk “Şimşir alanlarımız son yıllarda gerçekten tehdit altında. Şimşir bitkisinin dünyadaki azalışı konusundaki çalışmalarda 3 faktör üzerinde durulmakta. Bunlardan en büyük faktörlerden biri insan faktörü. İnsan baskısı altında şimşir bitkilerinin çok yoğun bir şekilde tahrip olduğu söyleniyor. 2.’si ise böcekler ve 3.’sü ise hastalık etmenleri. Baktığımız zaman ülkemizde son yıllarda birçok şimşir alanında bu 3 etmenin de ön plana çıkarak şimşirlerin kurumakta olduğunu görmekteyiz. Doğu Karadeniz bölgesi oldukça yoğun şimşir alanlarına sahip bölgemiz” dedi.



Dumansız yangın: Böcekler
2011 yılından bugüne istilası ‘dumansız yangın’ şeklinde dile getirilen şimşir kelebeği nedeniyle yoğun bir kuruma olduğunu kaydeden Göktürk “Baktığımızda 2011 yılından sonra bu şimşir alanlarında yoğun bir kuruma görülmüş. Bu kurumaların kaynağında ise öncelikle böcek faktörünün ön plana çıktığını görmekteyiz. Biz böcekleri dumansız yangın olarak nitelendiriyoruz. Bulundukları alanda bitkilere verdikleri tahribatlar belki de yangınlardan daha fazla zarara neden olabiliyorlar. Şimşir alanlarında 2011 yılından sonra böceklerin yoğun bir şekilde görülme nedeni istilacı tür olarak nitelendirdiğimiz, ‘Şimşir kelebeği’ dediğimiz böcek türü. Kafkasya bölgesinden Gürcistan’a, oradan da bölgemize geçiş yapıyor. Aynı tarihlerde de Avrupa’dan İstanbul bölgesine geldiği ve orada zarar yaptığını görüyoruz. 2020 yılına geldiğimizde tüm Doğu Karadeniz bölgesinde zararını arttırdığını, şimşir alanlarını kurumaya varırcasına tehdit ettiğini görmekteyiz” ifadelerini kullandı.



İkinci tehdit ‘Şimşir yanması’
Şimşir kelebeği denen zararlının daha sonra ‘Şimşir yanması’ isimli hastalığa neden olduğunun da altını çizen Göktürk “Bu zararlıların aynı zamanda şimşirlerde ‘şimşir yanması’ hastalığına da neden olduğunu “Şimşir kelebeğinin özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’nde 3-4 kere jenerasyon vermesi zararı daha da katlamakta. Bir kelebeğin meydana getirdiği 40 tane yumurtanın verdiği tahribatlar birleştiği zaman şimşir bitkileri yapraksız kalmakta, zayıflamakta, fizyolojik rahatsızlığa uğrayan bu şimşir bitkilerine 2. Bir musallat dediğimiz şimşir yanığı hastalığı da musallat olmakta. Özellikle şimşir kelebeği ve devamında da şimşir yanıklığı hastalığının aynı alanda, aynı şimşir bitkisi üzerinde görülmesi sonunda o şimşir bitkisinin kuruduğunu görmekteyiz” şeklinde konuştu.



"2 bela üst üste gelince orman kuruyor"
Şimşir kelebeği ve şimşir yanığının üst üste gelmesinin ardından ormanın kurumasının kaçınılmaz olduğunu dile getiren Prof. Dr. Göktürk, kuruyan şimşir bitkisinin bir daha yeşermeyeceğinin de altını çizerek şunları söyledi:
“Şimşir bitkilerinin kurumasından sonra tekrar yeşermesi mümkün değil. Şimşir kelebeğinin larvaları, bu hastalığın misallerini de taşıyarak hastalığında yayılmasına sebep oluyorlar. Hastalığın doğa yollarla yayılamadığı yerlere bu larvalarla yayılarak bir şekilde hastalığı da yaymış oluyorlar. Bunun üst üste gelmesi sonrasında Doğu Karadeniz Bölgesi’nde çok yoğun miktarda, yüzde 70’lere varırcasına şimşir alanlarında kuruma görmekteyiz. Rize’nin Ayder bölgesindeki şimşir alanlarında da bu durumu görmekteyiz. Kuruması halinde eko sistemin bozulması ve aynı zamanda bu bölgelerdeki ekolojik alanlarda tahribatta beklenebilir.”

Zararlı ve akabinde gelen hastalık tedirgin ediyor
Şimşirlerdeki kurumaların bölge halkını ve ormanı ziyarete gelenleri tedirgin ettiğini de hatırlatan Göktürk “Mesela Ayder bölgesinde Şimşir Ormanı olarak nitelendirdiğimiz belli bir alan söz konusu. Bu alandaki şimşir ağaçları 2011 yılından sonra bu böceğin tehdidi altında ama aynı zamanda bu şimşir yanıklığı dediğimiz hastalık da bölgede olduğu ikisinin birleşmesiyle kurumalar meydana gelmiş. Büyük bir alan olduğu için münferit olarak kurumalardan ziyade toplu kurumalar görmekteyiz. Gerek o bölgeyi ziyaret eden insanlar, gerekse göre halkında da tedirginlik oluşturmakta. Dünyada bu böceğe karşı ve bu hastalığa karşı yapılan mücadele yöntemleri nedir şeklinde bir düşüncemiz olduğu takdirde; şu an dünyada yapılan bütün mücadelede yöntemlerin hepsi ülkemizde uygulanmakta” ifadelerini kullandı.

Kelebeğe karşı mücadelede 3 farklı yöntem uygulanıyor
Prof. Dr. Temel Göktürk, şimşir kelebeğine karşı mücadelede 3 farklı yöntemin kullanıldığını ve bunlardan en çok tercih edilenin doğaya zarar vermeyen feromon tuzaklar olduğunu dile getirdi. Göktürk “Buna karşı bir feromon tuzağı dediğimiz yapışkan bir tuzak asıldığı taktirde bu şimşir kelebeğinin kelebek formu gelip bunun içerisine yapışıyor ve bir şekilde artık doğada bulunmuyor. İkinci yöntem olarak kullanılan yöntem Işık tuzakları. Şimşek kelebeğini bulunduğu alanlarda Işık tuzakları kurularak böceklerin bu ışık tuzaklarına düşmesi sağlanıyor. En son tercih edilen bir yöntem olarak kimyasal mücadele görmekteyiz. Ülkemizde bu 3 yöntemi de kullanabiliriz ama kimyasal mücadeleyi biraz daha az önem veriyoruz çünkü kimyasal mücadele doğaya bir etki bırakabilir düşüncesiyle kesinlikle en son kullandığınız bir mücadele tekniği. Kimyasal mücadelede kullandığımız ilaçlarda daha çok ya organik insektisitler, yani oradaki memeli hayvanlara, kuşlara, vesaire zarar vermeyen insektisitler. Bir diğeri de entomopatojen dediğimiz çeşitli bakteriler fungusları atarak böcekleri öldürmeye yönelik bir çalışma. Gerek Rize’de ki şimşir gerekse diğer bölgelerde ki şimşir alanlarında en yoğun kullanılan mücadele yöntemi ise tuzakla beraber, feromon tuzakları ile beraber yapılan mücadele teknikleri kullanıyoruz. Hem daha pratik hem doğaya da zararı olmayan yöntem bunlar. Doğada toplanan erkek kelebeklerle bir şekilde dişi kelebeklerin üremesini engelleyerek bir mücadele yöntemi gerçekleştirmiş oluyoruz”
dedi.

Öte yandan yöre sakinlerinden Sinan Usta ise önceleri ormandaki şimşir ağacı sayısının daha fazla olduğunu ve bir an önce hastalığın önüne geçilmesi gerektiğini dile getirerek “Şimşir ormanını çok beğeniyoruz ama bir hastalık var. Görünen o ki kurumaya başladı ve nesli tükenmeye başladı. Daha önceleri çok vardı ama ne yazık ki hastalık nedeniyle azaldı. Bir an önce el konulursa çok iyi olur çünkü nesli tükeniyor. Çok geç sürede büyüyen de bir ağaç” ifadelerini kullandı.

Rize Haberleri