ARTVİN- KAFKASÖR BOĞA GÜREŞLERİ

D. Ali TAŞÇI

 

                34. Kafkasör Kültür Sanat ve Turizm Festivali’ne davet edildiğimde, doğrusu biraz ağırdan almıştım; çünkü beş günlük Artvin seyahati çekilebilir miydi? Yanıldığımı, Batum üzerinden Artvin’e gidince anladım; “Bir gül bahçesine girercesine” yeşilliklerin içine girmenin vermiş olduğu huzuru bütün ruhumda hissettim.

                Artvin, güzel yurdumuzun yeşil köşelerinden biri. Kartal bakışlı, rindane duygulu ve misafirperver insanların yaşadığı bir coğrafya. Coğrafyanın insan üzerindeki etkisini burada da görmek mümkün, modernizmin bozamadığı, mayası sağlam insanların diyarı, Artvin.

                İlk gün akşamüzeri Artvin’e vardık. Artvin merkezden 10 kilometre yukarıdaki Kafkasör’e çıktık. Bir doğa harikası olan bu yaylada Cumartesi ve Pazar günleri (21 ve 22 Haziran) boğa güreşleri yapılacak. Bu nedenle Artvin Valisi Sayın Kemal Cirit ve Artvin Belediye Başkanı Sayın Mehmet Kocatepe bizleri Kafkasör’de ağırlayarak bir basın toplantısı da düzenlediler.

                Boğa güreşlerinin bölgenin yaşam biçimini anlattığından, engebeli coğrafyada boğaların aslında barış için güreştirildiğinden; çünkü bu “kapışma” onların doğalarında olan bir eğilim olduğuna kadar, Belediye Başkanı bizleri bilgilendirdi. Yoksa İspanya’daki gibi “vahşi” görüntüleri seyretmek değil, güreşin sonunda amacın “lider”i belirlemek ve “barış” olduğunu da öğrenmiş olduk. Hem Vali Bey ve hem de Belediye Başkanı, bölgenin bir turizm bölgesi olduğu ve bunun bir biçimde ülke boyutunda duyurulması gerektiği vurgusunu da yaptılar.

                Ertesi gün (Perşembe) Borçka Belediye Başkanı Aslan Atan’ın mihmandarlığında, Artvin’e 55, Borçka’ya 27 km. uzaklıktaki turizm harikası Karagöl’e uzandık. İnsan gezmeden hayal bile edemiyor, memleketimizin ne de güzel yerleri varmış, dedirtecek düzeyde harika manzaralarla karşılaşıyor ve ruhunuzu dinlendiriyorsunuz. Gölleri hep, ana diyarlarından (deniz)  kopmuş ve dağ başlarında garip ve yalnız kalmış doğa yetimi olarak algılarım. Dalgasız, masum duruşları adeta bu yetimliğin bir simgesi gibi.

                Artvin barajlar ve madenler bölgesi. Uzun yıllar önce Artvin’e geldiğimde Çoruh Nehri hırçın ve bulanık akıp gidiyordu.  Şimdi kocaman Borçka ve Deriner barajlarıyla Artvin’in görünümü değişmiş. 160 civarında da HES bulunuyormuş bölgede.  Ne var ki HES’lere karşı halkta bir direniş söz konusu. Bunların dengeli bir biçimde, dereleri kurutmadan yapılması onların dilekleri.

                Bir de madenler bölgesi, Artvin. Murgul Bakır işletmeleri ve diğer maden çeşitleriyle de Artvin zengin, ancak bunun da doğayı tahrip etmemesi halkın isteği.

                Artvin’e geldiğinizde “şehir nerede?” diye sağa sola bakınırken, sağ tarafınızda yamaç boyu yeşillikler içerisinde kıvrılıp çıkan yol sizi, 7 kilometre sonra şehir merkezine götürür. Düz bir yer bulmak zordur burada, her bina adeta kartal yuvası görünümündedir.

                Belediye, Çoruh nehri kenarında 25 civarında turistik tesis yapmış. “Marina Turistik Tesisleri” “Serender” denilen butik evlerden oluşuyor. Biz de burada kaldık. Sabah ezan sesiyle pencerenizi açtığınızda, Çoruh’un haşmetli ve dingin görüntüsü sizi büyülerken, ruhunuz sonsuz ritmin nağmeleriyle aslını hatırlamasının huzur ve mutluluğunu yaşıyor.

                Bu “serender” evler, aslında bölgede eskiden mısırı kurutmak için yapılırdı. Rahmetli Erkan Ocaklı’nın bir türküsü de bunu dile getiriyordu:

                “ Mısırı kuruttun mi/ Ambarda duruttun mi/ Nenen çaruk giyerdi/ Bunları unuttun mi?”

                Şimdilerde turistik tesis olmuş. Zamanın değişimi, eşyayı başka amaçlara yönlendiriyor.

                Artvin Valisi Sayın Kemal Cirit ve Belediye başkanı Sayın Mehmet Kocatepe’yi çok gayretli ve heyecanlı gördüm. Bölgelerinin tanıtımı için her kapıyı çalıyor, güzellikleri bölüşmek için de her fedakârlığa hazır görüntüsü veriyorlar. Yöneticiler, halklarına sevgi ve güven verirlerse, bunun karşılığını mutlaka o halkın gönül dünyasına girerek alırlar. Bunu başarmak kolay bir iş de değildir.

                Son iki gün boğalarla yatıp kalktık, adeta. Onca boğa güreşine tanık olduk. Sonunda “Şimşek” boğa ipi göğüsledi ve şampiyon oldu. Her başarı zevkini, o başarı için günlerini, aylarını ve hatta yıllarını vermiş insanlara sormak lazım. Arenadaki son coşku bunun tipik bir örneği idi.

                Beş günlük gezimiz esnasında, bizi hiç yalnız bırakmayan ve rehberlik eden Artvin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sayın Tolga Gül, eşi ve ekibine, günlerce kahrımızı çeken kaptan Hasan’a ayrıca çok teşekkür ediyorum.

                Sayın Vali Kemal Cirit ve Sayın Belediye Başkanı Mehmet Kocatepe,  hiçbir problem ve aksaklığa meydan vermeden on binlerce insanla birlikte “34. Kafkasör Şenlikleri”ni başarıyla gerçekleştirdiler. Bizi en güzel şekilde ağırladılar. Onlara şükran duygularımı iletiyorum. Darısı gelecek yıllara!