BAZEN DE KUŞ TAŞA VURUR

D. Ali TAŞÇI

 

                Birey, bazı zamanlarda, çeşitli problemleri yaşayarak davranış bozukluğu gösterir. Çevresinde geçimsiz olur, yüzü gülmez ve yalnızlığa sürüklenir. Bu her zaman devam etmez, sonra tedavi görür ve eski sağlıklı haline kavuşarak bu bunalımlı günlerinden de kendine ders çıkarır.

                Devletler de birey gibi bunalıma girebilir. Bu kriz günleri uzayabilir, asırları tutabilir. Bu durumda geçmişle birlikte hali ve geleceği okuyabilen liderler çıkar da devletin başına geçerlerse, zaten bunalımlı günlerden bıkmış olan halk, bu liderlere “kurtarıcı” gözüyle bakarak onu bağrına basar, çok sever.

                Devletin krize girmesi, en çok bu devletin varlığından rahatsız olan, kendi çıkarlarına ters düştüğü inancında olan diğer devlet veya devletleri sevindirir. Bireyler arasındaki kavga gibi, devletler arasındaki savaşlar da asla bitmez. İnsanın cimriliği ve sahip olma duygusu devam ettikçe bu savaşlar da devam edecektir. Bu durumda, muarız devletler, bütün istihbaratlarını sözü edilen devlet üzerinde yoğunlaştırırlar. Onun ayağa kalkmasını asla istemezler ve her türlü entrikalarla, itibarsızlaştırma oyunlarıyla o devleti dünyanın gözünden düşürmeye ve halkını da aşağılık komplekslerine müptela ederek kendi geçmişlerine karşı adeta düşman ederler.

                Ülkemizde gelişen olaylara bakınca, yukarıda değindiğimiz durum ve davranışların çok canlı bir biçimde yaşanmakta olduğunu anlamak için müneccim olmaya gerek yoktur. Çağımızda artık savaşlar zor ve kazanımsız olduğundan, ülkeler, kendi içlerinden köpürtülerek buharlaştırılmak istenmektedir. Bunun için de zaaf sömürücüleri çok yoğun mesai sarfetmektedir. Öncelikle o ülkenin en güvenilir insan veya cemaatinin içine sızılmakta ve halkının tevecühünü almış olan o cemaat veya cemiyet, uluslar arası arenada cilalanmakta, kendi ülkesinde popüler duruma getirilerek içi boşaltılmakta ve zamanı gelince de piyasaya sürülmektedir.

                Ülkenin içindeki “anafikir” ne ise ona karşı çıkmak değil, bilakis onun paralelinde hareket ederek, fakat zaman içinde onu sulandırarak varmak istediği yerden onu başka yerlere sürüklemektir, asıl amaç. Mesela, ülkemizin kahır ekseriyeti Sünni ise, Sünniliği bulandırarak, insanların tasavvufa karşı bir meyli varsa, bunu sulandırarak; yani sağlam olanı kokuşturarak, çürüterek işlevsel hale getirmek bu yabanilerin en belirgin özellikleridir. Bu durumu siyasi olarak da düşünmek mümkündür.

                Bütün bunları yapabilmeleri için, o toplumda uzun vadeli bir planı yürürlüğe sokarlar. “Alim” veya “lider” görünümlü insanların üzerinde yoğunlaşırlar. Ya da ta başından beri bu tip insanları yetiştirmek için sabırla yollarına devam ederler. Onların zaaflarını iyi tesbit ederler ve boşluklarını kayda alırlar; zaman içinde yan çizerlerse bu kayıtlarla onları tehdit ederler. Sonunda, kuruluş amacı  “iyi niyet”le de olsa, bu “teşkilat” amansız bir “düşman” konumuna düşer. Buradaki amaç, bu teşkilatın deşifresinden çok, bununla birkaç kuşu birden vurmaktır. Artık o ülke insanları her iyi oluşuma karşı da şüpheyle ve güvensizlikle yaklaşacaklardır ve birlikte hareket etmekten uzak düşeceklerdir.

                Oysa her zaman taş kuşa vurmaz, bazen de kuş taşa vurabilir. Mevsim hep kış olarak geçmez, bunun baharı da vardır. Ağaçlar çiçek açacak ve kuşlar cıvıldaşacaktır. Toprak kokusu her yanı kuşatacaktır. O toprak kokusu ki, yüz yıldan çok, atalarının ruhunun kokusunu verememekten kendisi de bunalmış ve meyve vermemeye durmuştu. Bahar gelince de siz ne kadar buzdolabınızı meydanlara çıkarsanız, kışı geri getiremezsiniz; güneşin kararlılığı vardır.

                İleride güzel, çok güzel günler vardır. Sabır ve sükünle hareket edenleri bu güzel günler karşılayacaktır.