B…K KOKUSU İLE MİS KOKUSU

D. Ali TAŞÇI

 

            Adamın biri, güzel koku satanların çarşısına varınca kendinden geçti, yere düştü, bayıldı. Halk başına toplandı ve adamın ayılması için çareler üretmeye başladılar.

            Biri elleriyle başını ovalıyor, bir diğeri, ıslanmış saman getirip göğsüne sürüyordu. Bir başkası da şarap mı içmiş, esrar mı çekmiş, afyon mu yutmuş anlamak istiyordu.

            Derken, filan kişi misk kokusu satan çarşıda bayılmış, diye yakınlarına haber saldılar. Düşüp bayılan kişinin kardeşi koşa koşa geldi. Kardeşinin o halini görünce, etraftan bir köpek pisliği buldu ve kardeşinin başucuna dikilerek:

             “Ben onun neden bayıldığını biliyorum; sebebini bilince iyileştirmek kolaydır.” dedi ve köpek pisliğini, kardeşinin burnuna dayadı. “Şu köpek pisliğinin kokusu, onun beynine, damarlarına, iliğine kadar kat kat işleyecektir; çünkü sabahtan akşama kadar pisliğe gömülmüş olarak, pis kokular içinde debbağlık (deri temizleyiciliği) yapmaktadır. Kardeşim de pislik çeke çeke pislik böceğine dönmüştür. Pislik böceği elbette gül suyundan bayılır. Onun ilacı köpek pisliğidir; çünkü o, ona alışmıştır, huy edinmiştir.

            Burnunun içine köpek pisliği konan baygın adam, biraz zaman geçince kımıldamaya başladı ve ayıldı.

            Mayası bozuk kişilerin kımıldanması, kötülükleri yüzündendir. Onlar zinadan, bakıştan, şaraptan, insan sömürüsünden.. harekete gelirler. Onlara namaz, oruç, varlığa karşı iyilik.. deyince komaya girerler.

            Bedeniyle yaşayan, duygularını tamamen beş duyuya hapseden insanların bütün davranışları pisliğe dönüktür. Üzerlerine güneş doğsa bile, kötü kokarlar; çünkü yapıları bozuktur. Oysa aynı güneş gülyağına vurunca mis gibi kokutuyor.

            Bugün dünyanın başı dönüyor. Bir virüs, bütün dünyayı yerlerde süründürüyor. İnsanların birçoğu çaresizce ölümü bekliyor. Bugüne kadar rastlanılmayan bir kuşatılmışlık, bütün dünya insanlarını kuşatmış bulunuyor. Hepimiz, yaşayarak bütün bu olup bitenlere şahit oluyoruz.

            Fakat hayatlarını debbağhanede, deri temizleyiciliği ile geçirenler, kısmi olarak insan dayanışmasını gördüklerinde dayanamıyor ve baygınlık geçiriyorlar. Buna çok üzülmemek gerek; çünkü onların yetişme tarzları böyledir. Nur serpintisi hiç üzerine düşmemişse, onun gözü de olsa, güneşin ışığından mahrumdur. Söyledikleri sözlere itibar etmemek gerek; çünkü el yordamıyla konuşup duruyorlar. Gece vakti bir ormanda en düz odunu toplayacağım diye kucaklarına aldıkları odun görüntüsünün, yılan olduğunun farkında değiller. Virüs gibi, onlardan uzak durmamız gerek. “Bu da geçer ya hu!” diyerek zamanın kuşatıcılığına ve temizleyiciliğine ve de Allah’ın gücüne inanmak gerek.

            “Ey iman edenler! Bilin ki Allah’a ortak koşanlar pisliğe batmışlardır…” (Tevbe, 28)

            Durumlarının farkında olsalar, yanlış yolda olduklarını bilselerdi, elbette bir çıkış yolu ararlardı. Ne var ki, hiçbir şeyin farkında değiller. Siz onları çok zeki, akıllı insanlar olarak görürsünüz; çünkü dünyayı ele geçirmesini biliyorlar, ama asıl görülmesi gerekeni görmüyorlar; nereye gittiklerinin farkında değiller.

            “Onlara şöyle bir baktığında dış görünüşleri sana iyi bir izlenim verir; konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin; ama onlar sanki bir yere dayanmış kütükler gibidir (böyle güvendeymiş gibi görünürler); ama her gürültüyü de kendilerine yönelik sanırlar. Asıl düşman onlardır, onlardan korun! Allah kahretsin onları! Nasıl da haktan yüz çeviriyorlar!” (Münafikun, 4)

            Başka söze lüzum var mıdır, dostlar?

            Başı kesilmiş horoz gibi çok hareketlidirler; fakat her düştükleri yerde kan izi bırakıyorlar. Feraset ehli onları, bıraktıkları kan izlerinden tanır.

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com Twitter:@DAliTasci