BU HALLER SANA HİÇ YAKIŞMIYOR!

Seyfullah FIRAT

Bütün dünya henüz daha devlet nedir bilmezken, sen devletler kurup insanlığa model olmuştun. Avrupalı henüz çanak, çömlek nedir duymamışken, sen altından tepsilerle donatılmış sofralar kurup aç karınları doyurmuştun.

Toprağa ilk defa sen hükmettin ve sen vahşi coğrafi şartları lehine dönüştürdün. Hiçbir zaman ben demedin, sen her zaman biz diyerek kainatı kucakladın ve insanlığın dertlerini omuzladın.

Nerede bir zalim peyda olduysa sen anında onun tepesine indin. Hiçbir ayrım yapamadan ve taraf tutmadan sen nerede bir mazlum olduysa onun imdadına koşmuştun.

Dostların sana hep gıpta etmişti ve sen düşmanlarını düştükleri kıskançlık bataklığında boğmuştun.

Sen çarlara, imparatorlara, papalara diz çöktürmüş bir millet iken şimdi neden üç kuruş etmez batının peşine takılarak kendine sırtını döner olmuşsun?

Sen anıyla şanıyla Türk’tün ve tarihe damganı Türk olarak vurmuştun. Küçücük bir oba iken büyümüş, koskocaman imparatorluklar vücuda getirmiştin.

Kendinden daha çok her zaman başkalarının derdini dert edinmiştin ve sevdaların en kutlu olanlarına sevdalanarak, gök çadırımız ve güneş tuğumuzdur diyerek bütün kainatın yükünü sırtlamıştın.

Zirvelere tırmandığın çağlarda, kanatların altında gölgelenen bir takım bedbahtların, zayıf düştüğün zamanlarda ihanetlerine uğradın ve sırtından hançerlenme gibi kahpeliklerine şahit olmuştun.

Senin hayat serüvenin sana “su uyur, düşman uyumaz” terkibini yüklemiş ve sen bu bilinç ve şuurla gece gündüz hep uyanık olmuştun.

Şimdi sana neler oldu ki, sen şimdi kendi kendinle cebelleşir oldun ve tarihinin en karanlık dönemlerinden birisini yaşar oldun?

Binbir çileyle kurduğun en son burcun olan Cumhuriyetin, şimdi deprem üstüne depremler yaşarken, sen zil çalıp zurna ile palyaçolar gibi ortalarda gezinme gafletine gark olmuşsun.

Su uyur düşman uyumaz diyen atalarına inat sen şimdi pejmürdeler gibi gece ve gündüz uyku üstüne uyku yaşıyorsun.

Ey koca milletin koca evlatları. Sana neler oldu ki şimdi sen bu hallere düştün ve yerlerde süprüntü olmayı, başkalarının eteklerinden tutunmayı marifet zanneder olmuşsun?

İki paket makarna, bir poşet kömürle seni alaya alanlarla, kışın ortasında susuz ve elektriksiz köylerde seçim rüşveti olarak dağıtılan buzdolaplarına karşılık milli iradeni birilerinin ipoteği altına terk eder olmuşsun.

Tarihin hiçbir döneminde kölelere efendilik taslamayan sen ve yine tarihin hiçbir döneminde kralların hizmetkârı olmayan sen, şimdi başka efendilerin köleliğine rıza gösterir hallere düşürülmüş bulunuyorsun.

Resmen zillet yaşıyorsun, ancak bunun farkına bile olamayacak kadar da sağduyudan koparak akli selimini her geçen gün biraz daha kaybediyorsun.

Ülken bir baştan diğer başa kuşatılırken, devletinin içi boşaltılıp, milletin hafızası işgale uğrarken, sen halen “biz” deme yerine “ben” deme illetine nasıl düşersin?

Küresel eşkıyaların beşiğinde büyüyen, milli devlet yerine uydu devlet olmaya niyetlenen, başkalarının çizdiği haritalarla yatıp kalkan, teslimiyetçi takımını alkışlamaktan sen ne zaman vazgeçeceksin?

Seni alaya alanlara, seni iç kargaşalara taşımak isteyen bedbahtlara, Türküm demekten ar duyan nesebi kırıklara hadlerini ne zaman bildireceksin?

Senin uyanışın ve silkinişine tarih yeniden şahitlik etmek istiyor. Seni bekliyoruz, kendine gelerek sana kurulmak istenilen tuzakları ne zaman yerle bir edecek iradeyi ortaya koyacaksın? Bekliyoruz ve öyle umuyoruz. Sen Türksün ve sana güvenmek istiyoruz.