BU SEÇİM ÇOK ZORLU BİR DURUŞ SINAVIDIR

D. Ali TAŞÇI

 

                Önümüzdeki Pazar günü seçim var. Toplum, tercihinin karşılığını, iyi veya kötü, görecek. Seçimden birkaç gün sonrasına kadar seçim yaygarası devam edip, ardından herkes kendi kulvarına çekilecek. Ne var ki, toplumsal bir yanılgı, belki de çok uzun zaman bu milletin ayak bağı olacak veya aynı şekilde toplumsal bir sağduyu da medeniyet bahçemize doğru hızlı adımlarla yürüyüşümüzü sağlayacak.

                 Tanzimat’tan bu yana bozulma başladı. 1908 İttihat ve Terakki Partisi’nin iktidarından, arada bazı nefeslenmeler hariç, bu milleti, milletin ruh köküne bağlı insanların yönetmediği artık bir gerçek. Ne vakte kadar? Ak Parti’nin iktidarına kadar. Tarihte Engizisyon mahkemelerinde yapılmayan işkenceler, itibarsızlaştırmalar, savrulmalar… son yüzyılda bu milletin başından geçti ve bugünlere gelindi.

                Ak Parti iktidarıyla birlikte millet, kendisiyle buluştu, kimliğini tanıdı ve buna da sahip çıktı. Şimdi ben bir soru soracağım bu yazıyı okuyan herkese:

                1923 ile 1950 arası ilinizi, ilçenizi, nahiyenizi yönetenleri araştırın, sorun; bu yöneticiler sizin memleketinizin insanları mı yoksa daha önceden bir yerlerden oralara gelmiş, yerleşmiş birileri mi idiler? Bu yöneticiler, sizlerin inançlarınızı, değerlerinizi, kültürünüzü paylaşan birileri mi, yoksa tam tersi, bütün bunlara kıyasıya düşman mı oldular? Neden?

                Menderes halka yanaştığı için o elim akıbete uğradı. Özal bu milletin değerlerini önemsediği için birden bire dışlandı, hem de kendi içinden. Erbakan zaten milletin kendisi olduğu için, kendisine küfredenler ödüllendirildi. Tayyip Erdoğan mı?

                Bizzat yerli olması, milletin tam bağrından çıkması, duruşu ve duyuşuyla bu milletin kendisi olması nedeniyle, millet düşmanları onun şahsında bütün güçleriyle bu seçime yüklenmiş bulunuyorlar. Şahsi iktidar kaprisleriyle hareket edenleri de tarihin affetmeyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

                Özellikle 28 Şubat’taki şer kalkışmasını hatırlamadan hareket edenleri tarih asla af etmeyecektir. “Demokrat, bilim adamı, sanatçı vs.” denilen insan kılıklıların ne denli adeta canavarlaştığını ancak o günleri yaşayanlar bilir. Ne hukuk tanıdılar, ne insan hakları. Aslında Hakk’la hiçbir şekilde ilişkileri olmayanların, Hakk’ın tecellisi olan hukuku tanımaları, ona riayet etmeleri nasıl düşünülebilirdi? Hayır, öyle düşünmeyin; ne Avrupa, ne ABD bir hukuk devleti değiller. Bütün insanlığı hem biyolojik, hem psikolojik, hem ekonomik sömürüleri hâlâ devam ederken bunları söylemek safdillik olur.

                Şimdi seçim var! Hak ile batılın ayrıştığı noktaya geldik. Bu seçim işte budur. Sıradan olmaması da bunu göstermektedir. 28 Şubat’ta “Beş milyonu öldürsek ne olur?” diyen anlı şanlı kişilerin, Ak Parti gitsin de isterse ülke batsın, diye düşünenlere inat, ülkesini her boyutuyla seven, tarihine saygısı olan, değer yargılarını küçümsemeyen herkesin bu seçime katılıp tarihi görevini mutlaka yerine getirmesi gerekmektedir.

                Tekrar koalisyonlar dönemi bir başlarsa ülke kaosa sürüklenebilir ve en kısa zamanda seçime gidilebilir; fakat bunun acıları da yılları tutar ve bir türlü dinmez.

                Yaşları müsait olanlar gençlere hatırlatsınlar: Hastanelerdeki kuyrukları, bugün git yarın gelleri, benzin kuyruklarını, çöp kulelerini, susuz İstanbul’u ve İski yolsuzluklarını, banka hortumlarını. İnançlarından ötürü başlarını örten kızlarımıza reva görülen korkunç zulümleri, sürgünleri, intiharları. Hele “bilim adamı” denilen o zorbaların caddelerde firavuni kibirle yürüyüşlerini ve tank seslerine tempo tutuşlarını… Meclis’te başörtülü milletvekiline reva görülen zulmü. Eşleri başörtülüdür diye ordudan atılan subayların, assubayların yaşadıkları dramları. Aynı şekilde diğer devlet memurlarına yapılanları. Ülkesinde, sırf inançlarını yaşıyor diye, okuyamayan kızlarımızın yurt dışına kanlı gözyaşlarıyla başlayan sürgünlerini. İki haneli, üç haneli enflasyonları, bir gecede servet götüren devalüasyonları, faili meçhulleri, can güvenliğinin nasıl ortadan kalktığını ve psikolojik savrulmaları… Daha bilmem neyi ve neleri hatırlamadan ve vicdan muhasebesi yapmadan sandık başına gitmemek gerek.

                Şimdi seçim var. İnsanlarımız ya güvenli, anlaşılır, huzurlu bir geleceği seçecekler;  yahut anarşiyi, kaosu. Sonuçta her seçim, onu gerçekleştirenlerin eseri olduğundan, şikâyet etsek de bunun bir anlamı olmayacaktır. Ne var ki, bundan sonra kötü gidişlerin de ömrü uzun olmayacak; fakat bedelinin ağır olmasından korkulur.

                Şahsi kırgınlıklarımız, kızgınlıklarımız olabilir; ancak çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği adına, bireysel veya ailevi kırgınlık ve kızgınlıklarımızdan dolayı bir yanlış adım atarsak, bunun vebalinden kurtulamayız. Para düşmanları, beden düşmanları affedilebilir de inanç, iman düşmanları asla!

                Bu zaman diliminde yaşayanların en büyük imtihanı bence bu seçimdir. Sınavınız başarılı geçsin.

                                      D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com)  Twitter:@DAliTasci