CAMİDE CEMAAT OLSAYDIK BÖYLE Mİ OLURDU !! (4)

Halil ÇELİK

 

B- Cami Dışı

1. Sendika

Sendika; 18. yüzyılda sanayi devriminin başlamasıyla birlikte özellikle İngiltere, Fransa ve Almanya başta olmak üzere Avrupa'daki işçilerin ceberut sermaye sahiplerine karşı kurdukları yardımlaşma sandıkları ile başlayan bir harekettir.

Sendika, kapitalist düzende sömürülen işçilerin çalışma koşulları, iş güvenliği ve ücretlerin iyileştirilmesi için sisteme karşı bir duruştur.

Sendika, işveren ve işci arasında amansız bir mücadeledir. Her iki tarafında sadece kendi çıkarları ön plandadır. İş yavaşlatma, grev, işten çıkarma gibi birbirlerini zora sokacak hamleleri vardır.

Kısacası sendika anlayışı bizim medeniyetimizle uyuşmayan bir yapıya ve anlayışa sahiptir. Bizim medeniyetimizde alın teri kurumadan işçiye hakkını vermek esastır. Batının adaletsiz ve merhametsiz düzeninin ortaya çıkarmış olduğu bu teşekküle bizlerin hem ihtiyacı yoktur hem de bu durum temsil ettiğimiz makamın mehabetine hiç yakışmamaktadır.

Burada şu sorulabilir.

Kurum içi sorunlar başka türlü nasıl çözülebilir?

Bu konuya bundan sonraki yazımda değinmeye çalışacağım.

Şimdilik şu kadarını söyleyeyim.

Camii merkeze koyan hizmet anlayışı  esas alınır ve bu çerçevede yeni bir yapılanmaya gidilirse sorunların büyük bir bölümünün kendiliğinden çözüldüğü görülecektir zaten.

Sendikal faaliyetler camiamıza faydadan çok zarar vermişlerdir. Kendi aralarında vahdeti sağlaması gereken diyanet mensupları bu yüzden birbirleriyle anlamsız bir çekişmenin içerisine girmiş ve kardeşlik bağlarını zedelemişlerdir.

 

Kurum içi sendika sayısının bugün 20 ye ulaşmış olması oldukça düşündürücüdür. Söze sıra gelince "bir olacağız!" diyenlerin bu bölünmüşlüğü temsil edilen makamın saygınlığı ile kesinlikle bağdaşmamaktadır.

Diğer taraftan mihrapta, minberde, kürsüde, rahlede, dairede halkımız hizmet beklerken asıl işlerini bir tarafa bırakarak sendikal faaliyetlere zaman harcanması da büyük bir emek israfıdır.

Sendika, diyanet camiası içerisinde mevcut yapısıyla kurumdan tard edilmesi gereken bir yapıdır.

2. Cemaat, tarikat ve sivil toplum kuruluşları

İslam cami merkezli bir dindir. Öyleyse müslümanların medeniyeti camiden teşekkül etmesi gerekir. Dinimizin tebliği, irşadı, ülkemizin eğitim-öğretimi, içtimai hayatımızın ve kültürümüzün kökleri camide olmalı ve oradan neşvünema bulmalıdır. Aksi takdirde "İslam cami merkezli bir dindir" hakikati söylemin ötesine geçemez.

Ülkemiz son yüzyılda çetin badirelerden geçti. Düşünebiliyor musunuz, "bayrak inmesin, ezan susmasın" diye fedayi can eyleyenlerin vatan yaptığı topraklarda Kur'an'a, ezana müdahale edildi. Bu süreçte milletimiz ağır travmalar yaşadı.

Milli ve manevi değerlerimizin gelecek nesillere taşıyabilmek için sınırlı imkanlarla, suyun olmadığı yerde teyemmüm misali, tarikatlar, cemaatler ve sivil toplum kuruluşları lokal teşkilatlanmaya giderek hizmet ürettiler.

Her cemiyet kendince bu millete ve dahi devlete hizmet ettiler.

Özellikle son 10 yıldır camilerimizi yeniden hayatımızın merkezine alma imkânı sağlandı. Camilerimizin toplumla kucaklaşma yolları açıldı. Cami merkezli, okulöncesi Kur'an Kursları, yaş şartı aranmadan yaz, kış camiden dinin tedrisine müsaade edildi. Hatta devlet tarafından teşvik edildi.

Bu kadar olumlu gelişmelere rağmen müslümanlar asıl mekânları olan camiye dönme hususunda gerekli adımları atmadılar. Müslümanların ortak mekânı, değeri olan camileri hayatımızdaki asıl konumuna getirmek için planlı, arzulu bir gayret içerisine girilmedi, girilemedi.

Cemaatler, tarikatlar, sivil toplum kuruluşları genel itibariyle edindikleri dershaneleri, kursları, yurtları, dergâhları vs. mekânları korumanın ve artırmanın telaşesine düştüler.

Nehri yatağından akıtmak için bir plan yapma ihtiyacı duyulmadı. Ülke çapında her yaş ve seviyede insanımıza sistemli bir şekilde din eğitimi verilebilirdi, bu yapılmadı. Halbuki bu yapılabilseydi din istismarcılarının da önü kesilmiş olacaktı.

"Din iman" diyerekten yola çıkan bir takım grupların yolda nasıl holdingleșip savrulduklarını üzülerek müşahede ettik.

Sahih din anlayışının ülke geneline hakim olmasını istiyorsak ki hepimizin muradı budur, o zaman camilerimizi amacına uygun ve şanına yaraşır şekilde hayatın merkezine yerleştirmeliyiz. Onun için her birimiz bu gaye için çaba sarf etmeliyiz. Camilerimizden cemaat olabilmeliyiz ki bir medeniyet vücuda getirebilelim.

Mesele ile ilgili en son yazımız kurum ve kısaca çözüm yolları hakkında olacaktır.

Vesselâm..