CİCİ PKK CİCİ HDP!

Sefer YAZICI

 

 

Sevgili dostlar haftalardır yazı paylaşmadım sizlerle. Ne dut yemiş bülbüle döndüm ne korktum ne de güvendiğim dağlara kar yağdı. Hatta seçim gecesi yazdığım değerlendirme yazımı kaybettiğim için kendime bile çok kızdım. Bu kadar uzun süre ara vermemeliydim diye. Malum tarım toplumunda yaşıyoruz çay, bahçe ve hastalık derken ancak sizlerin huzuruna çıkabildim.

Sevgili dostlar ülkemiz zor bir dönemden geçiyor. Artık her gün bir şehit cenazesine ev sahipliği yapıp ciğerlerimiz dağlanmakta. Rabbim sabırlar versin hepimize özellikle ateşin düştüğü ocaklara.

Biliyorum bu satırları yazmak pek de kolay değil. Gerçekler ve duyguları karıştırmadan kalem oynatmak erbapların işidir. Affınıza sığınarak DEAŞ, PKK ve Paralel eksende cereyan eden hadiseleri kendi zaviyemden değerlendirmeye çalışacağım.

1983 de ilk kanı döken PKK yaklaşık 30 yıldır caniliklerine devam etmekte. Ara ara ülkemiz PKK teröründen kurtuldu gözüktüyse de ekonomik terörün pençesine atıldı. Bazen Statüko dininin ritüelleri terör gibi başa bela oldu. Sonuçta bu coğrafya da terörsüz bırakılmadık hiç. Çünkü etken Osmanlı’dan edilgen Türkiye’ye dönüşümün bir sonucu olmalıydı.  Bunun içindir ki Dirilişin simgesi olan Sakarya ruhunu anlatırken Necip Fazıl “Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya” diyerek ülkemin Kanaryaya çevrildiğini haykırmıştır.

2003 yılıyla beraber Türkiye farklı bir siyaset anlayışı geliştirmeye karar vermiştir. Askeri önlemlerle çözülmeyen PKK sorunu insanı temelde çözülebilir mi sorusuna cevap aranmaya başlanmıştır. Doğunun her dağına “Ne mutlu Türküm diyene” yazarak, insan dışkısı yedirerek, andımızı zorla okutarak, Kürt aidiyetini yok sayarak kısaca red ve inkar ile doğu sorununun çözülemeyeceği anlaşılmıştı.

Yüzyılların birikimi olan bu problemi çözmek için çokça yol, yöntem ve bedeller tüketilmeliydi. Çünkü ta Osmanlı döneminden başlatılan ayrılıkçı söylemi, dış faktörlerin etkilerini yok edemedik, minimize edemedik hatta daha acısı izlediğimiz politikalarla bilerek veya bilmeyerek bu koroya destek verdik. Doğu sorunu sadece etnik bir sorun değil, sosyolojik, coğrafi, ekonomik, dini vs. unsurları içerisinde barındıran bir sorun. Köklü bir kültüre ev sahipliği yapan Doğu ve Güney Doğu Anadolu tek şablonla değerlendirilecek bir alan değildir şüphesiz.

Evet ifade ettiğimiz gibi şu veya bu sebeple AK Parti iktidarı öncesindeki 19 yıl boyunca da PKK can almaya devam etmiş, temenni etmem ama belki de bundan sonrada devam edecektir. Demek ki mesele parti meselesi değil milli mesele, partiler üstü bir mesele. Takip edenler hemencecik hatırlayacak. Milli hassasiyetleriyle tanıdığımız ve hiçbir zaman da AK Parti saflarında olduğunu hatırlamadığımız Mehmet AĞAR bile düz ovada siyaset kavramlarını kullanmaya başlamıştı. Demek ki AK parti değil devlet artık başka bir yöntem uygulama arzusundaydı. Birçok üst düzey komutanının bu yöndeki açıklamalarına kolayca ulaşabilirsiniz. Evet devlet PKK’nın elindeki bahaneleri tüketmeliydi. Yıllarca uygulanan onca politikanın ceremesini de omuzlamak kaydıyla AK Parti iktidarı adına açılım denilen projeyle milletin karşısına çıktı. Evet 30.000 den fazla şehit verdiğimiz bir süreçte bu açılım politikası nasıl millete anlatılacaktı. O yıllarda Muğla da görev yapmaktaydım. Ulusalcı ve Milliyetçi arkadaşlar bu taviz değil mi sorusunu sormaktaydı bana. Ben de evet haklısınız. Bu bir tavizdir. Zamanında yapılan yanlışların atılmayan adımların bedelidir diyordum. Oğluna harçlık vermeyen babaya evladının bir nevi isyanıdır diyordum. Çünkü bireyler veya gruplar haksız olabilir ama devlet daima haklı olmak mecburiyetinde diyordum. Hiçbir ayrılıkçı teröristin Kürt halkına söyleyebileceği bir doğru olmamalı diye düşünüyordum. Bunları düşünürken sonucun olumsuz olacağına da adım gibi emindim. Ama devletin şefkatinin olduğu, tahammülünün ve iyi niyetinin ibrazı gerekliydi.

Tarihleri geri alalım. AKP-PKK kol kola başlıkları atılıyordu. 2007 seçimine bunun gölgesinde gittik. Birçok AK partili vekilin aracının cenaze merasimlerinde tekmelendiğini, hakaretlerin edildiğinin hem duydum hem de şahit oldum.  AK Parti iktidarı Ulasalcı ve Milliyetçi cephenin onca hakaretlerine göğüs gerdi. Cumhuriyet yürüyüşü denilen nümayişlere muhatap oldu. Doğuya çokça yatırım yapıldı diye eleştirildi. Türküm bile diyemiyor, eşi Arap, Kürtlerin dediğinden çıkamıyor denildi Erdoğan için. Evet bunlar her ne kadar üzücü gibi gözükse de bugün yapılan operasyonlarının ne derece haklı olduğunu nişanesidir. Seni baş tacı eden, seni muhatap alan, eşit vatandaş olarak değerlendiren ve seni yok saymayan iktidarı artık daha fazla tehdit edemezsin. Farklı tezgahlarla seçimden zaferle ayrılan HDP zannetti ki hükümet artık topal ördek. Tek başına iktidardayken bize bir şey yapmayan AK Parti şimdi bize daha da bir şey yapamaz diyerek Kandilden Suriye’den HDP’den gelen açıklamalarla açıkça Türk ordusuna savaş açılmıştı. Unuttukları bir şey vardı ki bu ülkenin sahibi AK Parti değil bu millet! Bu toprakları ve üzerindeki tüm vatandaşlarının              

hakkını koruyacak olan da yine bu millettir. Ve millet ucuzlaşan, magazinleşen ve legalleştirilmeye çalışan cici PKK olayına el koymuştur. Olanlar sadece bundan ibaret değildir. Konu oldukça uzun ve kapsamlı. Sadra şifa nakledecek birçok vaka örnekleri var zihnimde ama şimdilik bu kadarıyla iktifa edelim.

            Bazı konuları pas geçtiğim için yazım bağlamından uzaklaşır endişesini taşıyarak son bir değerlendirmeyle yazımı noktalayayım.

            Bazıları soruyor neden hem DEAŞ hem PKK hem de Paralel örgüte aynı anda operasyon yapılıyor? Hala daha anlamadınız mı mesele ağaç değil, mesele HDP değil, mesele özgürlük değil. Mesele daha derinlerde. Bu operasyonu yapan güç kısaca bize diyor ki bu üç terör örgütü de birdir. Aynı kuklacının kuklaları ve üçüyle bir anda mücadele edeceğim diyor. Umarım başarılı olunur. PKK denilen terör şebekesinin kısaltmasını artık Paralel Kahpe Koro diye yapabiliriz. Paralel-DEAŞ-PKK koalisyonunu artık bir arada değerlendirmek gerekir. Sublımınal mesajlarla dolu hayatımızda iktidar üç ayrı örgütle aynı anda mücadele ettiğini gördüğümüze göre daha söylenecek söz var mıdır? Evet anladık İŞİD-PKK ve Paralel yapı büyük güçlerin taşeronu. Ve bunlarla aynı anda mücadele elzem. Kalın sağlıcakla.