ÇİLENİN “Ç” SESİ VE KURBAN

D. Ali TAŞÇI

Ünlü tarihçi İsmail Hami Danışmend ile yine ünlü şair Abdülhak Hamid Tarhan arasında geçen şu – tabiri caizse- atışma hoşuma gittiğinden, siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim, umarım beğenirsiniz.

                İsmail Hami merhum anlatıyor:

                “Hamid, Türk dilinin fonetiğinden bahsederken birdenbire kükreyip “Ç” sesinin aleyhine söylemediği kalmadı: “ Ben bu sesten nefret ederim!” diye haykırdı. Hayret ettim:

                “Bu sesin kabahati nedir?” dedim. Düşmanlığının sebebini şöyle anlattı:

                “ Bu sesle başlayan kelimeler hep kötü manalı kelimelerdir. Mesela: çile, çirkef, çirkin, çamur, çirkin, çetrefil, çapulcu, çopur, çatırdı, çakal, çekirge, çöl, çığ, çukur, çakıl ve daha neler neler! Böyle bir sesten kim hoşlanır? Sen ne dersin?”

                Ben de o seksenini aşmış çocuğa karşı zavallı “Ç” sesini şöyle müdafaa ettim:

                “ Siz hiç çiçek sevmez misiniz? Çalgıdan hoşlanmaz mısınız? Çimen, çam ve çınar gibi şeyler içinizi açmaz mı? Hiç çay içmez misiniz? Çilek yemez misiniz? Çorba ve çerez gibi şeyler hoşunuza gitmez mi? Çocuk sevmez misiniz?”

                Hamid, o yaramaz çocuk bu misalleri gülümseyerek dinledikten sonra haksızlığını şöyle itiraf etti:

                “ Aferin sana! Şimdi bunları hatırlatınca “Ç” sesiyle aramızı bulmuş, bizi barıştırmış oldun!”

                Aslında Hamid pek de haksız değildi, ben de bir sözlüğü açıp şöyle bir baktım, “Ç” sesiyle başlayan kelimelerin birçoğu çirkin ve fena anlamlı şeylerdi:

                “Çağdışı, çalçene, çalmak, çapraşık, çarpık, çekişmek, çemender (eşek), çıban, çığlık, çıldırmak..”

                Güzel anlama gelenler de yok muydu, vardı:

                “ Çağlayan, çalıkuşu, çeşm (göz), çeşme, çeyiz, çiğdem…”

                Demek ki her iki kültür insanımızın da haklı tarafları vardı.

                Hayata nereden ve nasıl baktığımız önemlidir. Kötüler olmasaydı, iyileri nasıl izah edecektik? Hayatta her şey zıddıyla vardır ve zıtlar, hayatın mayasıdır. Zıtları içinde barındıramayanlar, yaşamın formülünü çözemezler.

                Hayatın bir bölümünde olumsuzu, yani kışı yaşarken isyan etmek, bahardan ümidini kesmiş olanların işi olsa gerek. Hiçbir problem insanı yıkamaz, problemin formülünü biliyorsa. Hayatta yaşanan problemlerin birinci formülü sabırdır. Bekle ve gör; ama bu arada zihnini, bilgini, birikimini çalıştır ve hoşgörünü elden bırakma, önyargıdan da uzaklaş.

                Sözlüğü açıp bakarken, “Ç” sesinin olumsuz olanlarına odaklandım önce; sonra fark ettim ki olumlu olanları da varmış. Hayat bir sözlük gibidir, içinde her türlü kelime bulunur. Sen iyi bir hayat şairi olursan, çirkin görünen kelimelerden de şahane şiirler yazarsın. Örneğin, Hamid çamuru çirkin görmüştü. Sen bir de ona başka gözle bak, bizzat kendin olduğunu göreceksin. Çamurdan yaratılmadık mı?

                Şimdi kurban vakti geliyor, bir sürü olumlu olumsuz sözler duyacağız. Hayatlarında en çok et yiyenler, kurban saldırısını en çok onlar yapacak. Fakat şunu düşün, insan en kıymetli bir varlık. Yediğimiz her şey bizde, biz oluyor. Hayvanı kurban ederek onu insanlık makamına çıkarmak gibi bir işlev görüyorsa kurban, yedikleri etleri insanlaştıramayanlar düşünsün!

                Bir sözlük gibi bütün kelimelerle iç içe, barışık yaşamak ve insan olmanın onuruna ermek ne güzeldir. Kurbanınızı şimdiden kutluyorum.