DAĞLARDA ŞARKI SÖYLE

D. Ali TAŞÇI

 

            “ Uzasan, göğe ersen,

            Cücesin şehirde sen;

            Bir dev olmak istersen,

            Dağlarda şarkı söyle.”

            Üstad Necip Fazıl bu şiirini hangi şartlar altında yazdı bilemem; ama 1931 yılında yazmasına rağmen yine de dağları özlediğine göre, sanatçıların yalnızlığı özlemelerine ve hakikati kendi içlerinde demlemelerine hamledebiliriz.

            Üç günlüğüne geldiğim köyümdeyim. Doğukaradeniz’in bahar yeşilliği büyülüyor insanı. Rize çay memleketi ve her yer yemyeşil. Kışın da yaprağını dökmeyen çayın rengi açık yeşile bürünmüş.

            Köyüm, arkasını dağa yaslamış. Daha ilerisine baktığınızda Kaçkar dağlarını beyaz örtüler içide görürsünüz. Her yer yemyeşil de Kaçkar, yani dağlar karla örtülü.

            Yükseldikçe ağırlık çöküyor demek dağlara da. İnsan da öyle değil midir; makamı yükseldikçe sorumluluğu artıyor.

            Bir de ne dikkatimi çekti bilir misiniz; dağların tepelerinde ağaç, çimen; yani canlı yok! Ovalarda her türlü sebze meyve yetişiyor, insanlık buralarda yoğunlaşıyor. Biraz daha yükseğe çıkınca ormanlar haşmetle süslüyor doğayı.  Daha yukarılarda yalnızca çimen var. Ağaç tutunamaz, çimenin tutunduğu yere; çünkü boyu uzun ve rüzgâr sert. Çimenin ise boyu kısa ve rüzgâr ona etki edemiyor; estikçe onu büyütüyor. Hangi insan alçakgönüllü oldu da büyümedi?

            Çimen gibi küçülmezseniz, yaylalarda tutunamazsınız. Siz küçüldükçe hem tutunur, hem de bağrınızdak güllere, çiçeklere arılar konar, bal yapar.

            En tepelerde hiçbir canlıya rastlayamazsınız.

            Bu muhteşem bir durum! “Dağlarda şarkı söyle.” işte budur.

            Candan geçmedikçe, kendinde bir varlık sezdikçe tepelere çıkamazsınız, diyor tabiatı Yaratan bize. Natüralist olmaya gerek yok, ama doğadan ders almak kemalat eseridir.

            Üstad’ın mısraları biter mi?

            “ Ne varsa nakış nakış, tabiatta, maddede,

            Gözlerimdeki nurun aksi beyaz perdede.”

            Varlıkla bütünleşemeyen insan ne kadar eksiktir. Bir çimenle konuşamayan, bir meyvenin tadıyla bütünleşemeyen; bir arıyla çiçekten bal alamayan, bir dağda taşlarla birlikte şarkı söyleyemeyen insan ne kadar eksik, yalnız ve zavallıdır!

            Ne diyelim; insanın gönül dünyası suyun üç haline benzer:

            Buz tutar, kafa kırar.

            Sıvılaşır sever, sevgili olur.

            Buharlaşır, aşkı tadar.

            Yükselmeden hakikate ulaşılmıyor; yükseldikçe küçülmek şartıyla!

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci