Diyanet İşleri Başkanlığımızın üst kademesinde gerçekleşen değişim, yalnızca idarî bir tasarruf değil; milletimiz açısından da güçlü bir mesaj olmuştur. Bu adım, adeta “yeni bir sayfa açıyoruz; geçmişte yapılan hatalardan arınıyoruz.” anlamı taşımaktadır.
Ülkemizin birlik, beraberlik ve dirliğinin mânevî harcı olan bu müstesna kurumun başına atanan kıymetli hocalarımıza Rabbim’den yardım ve kolaylıklar niyaz ediyorum. Fitne ve fesatla beslenen her türlü şer odağından muhafaza buyurmasını diliyorum.
Elbette geçmiş dönemlerde de emaneti hakkıyla taşımaya gayret eden pek çok değerli hocamız olmuştur. Hepsine gayret ve hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyor, Rabbim’in rızasına nail olmalarını temenni ediyorum.
Diyanet’e En Çok İhtiyaç Duyulan Dönem
Bugün, dinî yapılar içinde yaşanan çözülmelerin görünür hâle geldiği, dünyevîleşmenin hızla arttığı bir dönemden geçiyoruz. Milletimiz, fıtrî ve mânevî ihtiyaçlarını karşılayacak güvenilir bir liman arayışı içindedir.
İşte tam da bu sebeple, Başkanlığımızın asli misyonu olan Kur’an ve Sünnet ekseninde topluma rehberlik eden, gönüllere istikamet veren bir kurum kimliğini milletimize daha güçlü biçimde hissettirmesi zaruridir.
Rasûlullah’ın mihraplarında görev yapma şerefine nail olmuş bir İmam Hatip olarak, bazı tespit ve beklentilerimi arz etmek isterim:
Diyanet İşleri Başkanlığı Cami Merkezli Yeni Bir Yapılanmaya Gitmelidir
Mihrap görevi, bir geçiş noktası veya idarî kadrolara ulaşmak için bir basamak değil; bilakis en donanımlı, en ehil hocalarımızın omuzlayacağı asli bir hizmet makamıdır. Unutulmamalıdır ki: “Camiler, dairelerden yönetilemez.”
Bu sebeple Diyanet’in teşkilat yapısında köklü bir revizyona ihtiyaç vardır. Genel merkezdeki idarî kadroların dışındaki Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri, uzmanlar ve uzman yardımcıları gibi hocalarımız, bir camiyle fiilî bağ içinde olmalıdır. Her makam, bir caminin sorumluluğunu taşımalıdır. Müftülerin makamı, şehrin en büyük ve stratejik camisinde olmalıdır.
Bu revizyon, milletin kurumumuza olan güvenini artıracak ve cami merkezli bir hayatın yeniden inşasına öncülük edecektir.
Taşrada ise daire merkezli yapılanmayı esas alan, son dönemde ihdas edilen şube müdürü ve din hizmetleri uzmanı kadroları lağvedilmeli; onların yerine imamların amiri konumunda olmayan, cami merkezli hizmetlerin resmî boyutuna yardımcı ve idarî işlerin yürütülmesinde destekleyici yeni kadrolar ihdas edilmelidir.
Camilerimiz yalnızca namaz kılınan veya cenaze kaldırılan yerler değil; medeniyetimizin ruhu, ilmin, irfanın ve hikmetin yeşerdiği mekânlardır.
Bugün birçok camimizde sadece belli yaş grubundaki insanlar namaz için toplanıyor. Oysa camiler, mahallenin kalbi, hayatın merkezi olmalıydı. Her yaştan insanın huzur bulduğu, öğrendiği, paylaştığı, dertleştiği yerler olmalıydı.
Bu hedefe ulaşmak için her caminin etrafında yeniden bir “cemaat mefkûresi” inşa edilmelidir.
Cami Dernekleri Lağvedilmeli, Şeffaf ve Hesap Verebilir Bir Yapıya Dönüştülmelidir
Mevcut cami dernekleri yapısı, camilerin asli misyonunu taşımakta yetersiz kalmaktadır. Çoğu yerde cami yönetimleri, cami mefkûresinden uzak kişi veya grupların etkisine girmiştir.
Bu sebeple tüm cami dernekleri yeniden yapılandırılmalı; imamın riyasetinde, şeffaf, hesap verebilir, liyakatli kişilerden oluşan yeni bir sistem kurulmalıdır.
Bu yapıya “Cami Derneği” değil; “Cami Yönetimi” veya “Cami Komisyonu” gibi bir isim verilmelidir. Bu yapı, klasik dernek anlayışından çok, bir iman ve hizmet topluluğu olmalıdır.
Elbette bu dönüşüm kolay olmayacaktır. Özellikle merkez camilerde, alt katları ticarethaneye dönüşmüş yapılarda bu değişim, güçlü bir devlet iradesini gerektirmektedir. Ancak bu irade ortaya konduğunda cami mefkûresi yeniden ihya edilecek, halkla cami arasındaki mesafe kapanacak, dinî istismar yapılarının etkisi büyük ölçüde sona erecektir.
Sonuç
Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın geleceği; cami merkezli bir yeniden yapılanmaya, sahici bir hizmet anlayışına ve mihrap ehlinin hak ettiği yere kavuşmasına bağlıdır.
Bu dönemde sahadaki sorunlar görülmez, çözüm üretilmezse, yarın çok geç olabilir.
Camilerimiz yeniden birer iman, irfan ve hikmet mektebi hâline geldiğinde, milletimizin mânevî dirilişi de yeniden hayat bulacaktır.
Ez cümle;
“Camiler ayağa kalkarsa, toplum da ayağa kalkar.”