Gazze imanın ve namazın zaferi olacak inşallah

D. Ali TAŞÇI

 

            İsrail’in Gazze’ye “soykırım” denecek tarzda katliama girişmesi, insanlık adına ürkütücü bir olaydır. Üstelik ABD’nin buraya İsrail’i desteklemek için uçak gemisi göndermesi, yine insanlık adına izah edilmeyecek bir durumdur. Avrupa Birliği ülkelerinin İsrail’i destekleme mesajları vermesi, bu birliğin de ne menem bir şey olduğunun bir kanıtıdır.

            350 metrekarelik bir yerde yaklaşık iki buçuk milyon insana bütün “uygar” ülkelerin birleşerek onları yok etmeye çalışması, toprak parçası, yer altı zenginliği falan filanla izah edilecek bir durum değildir. Ne olduğunu “Kudüs Tugayları Sözcüsü” Ebu Hamza, internete düşen bir mesajında bunu anlatıyor. Diyor ki Ebu Hamza:

            “ Birliklerimizin içinde kaza namazı olan hiçbir kimse yok. Kaza namazı olanı işgale karşı savaştırmıyoruz. İnşallah yakında Mescid-i Aksa’da cemaatle namaz kılmaya başlayacağız.”

            “İzzettin Kassam Tugayları”nın da şartları sıralanıyor:

            “Namazı asla kaçırmayacak.

            Hiç yalan söylememiş olacak.

            Hafız olacak.”

            Bazı insanlar bu yazıyı okuduklarında bıyık altı gülebilirler. Yeryüzü Müslümanlarını hakir görebilirler. Hatta “içimizdeki İsrailliler” İslam’a karşı olan kinlerini, tam güçlü olduklarını vehmederek, açıkça kusabilirler. Fakat bu, Hak ile batılın bir mücadelesidir; böyle başladı, kıyamete kadar da böylece sürüp gidecek.

            Üstad necip Fazıl; “İnancınızı burnunuzun dibindeki bir cüzam gibi saklamayın, alnınızdan bir nur gibi fışkırsın ve nurlanmak isteyenler de nurlansın.” derdi.

            Elbette aklıselimle hareket etmek gerekir, lakin kişiliğini kaybettirecek bir korkaklık da kabul edilebilir bir şey değildir. Gazze olayı, ülkemizdeki bazı sırların çözümü için de anahtar görevi üstlenecektir.

             Allah’a tam ihlâsla inanan, O’na kulluğu hayat belleyen bir müminin manevi gücünü, bugünün “modern” insanlarının ölçebileceği bir husus değildir. Rabbinin, Mirac’da ona hediye olarak Peygamberi vasıtasıyla gönderdiği namazda kıyama duran bir Müslüman’ın gözünde ölüm, “asude bir bahar ülkesi”nin kokusunu taşır. Şehadeti ölümsüzlük olarak belleyen bir inancın evlatları asla mağlup ve mağdur olmazlar. Bu duruşu, bu hali, bu durumu, bu inancı, bu kuşanmışlığı, bu muştuyu onlardan başka da kimse bilmez ve anlamaz.

            Kendi adıma söylüyorum; son olaylar, dünyanın dengesinin değişeceğinin de müjdecisidir. Seküler bir beyin yapısıyla bunu izaha kalkışmak elbette mümkün değildir, fakat Tevhidî bir iman ve anlayışla bunun mümkün olabileceğini tarih bize söylemektedir. İmanın testten geçtiği bir zaman diliminden geçiyoruz; sevgimizi ve buğzumuzu diri tutamazsak, Allah korusun, her şeyimizi kaybedenlerden oluruz.

            Hz. Musa, tek başına döneminin en güçlüsü olan Firavun’u dize getirmedi mi? Hz. İbrahim, Nemrut denen zalimi bir topal sineğe tuş ettirmedi mi? Hz. Peygamber, Ebu Cehilleri, Ebu Lehebleri tek başına yerle yeksan etmedi mi? Elbette bütün bu olup bitenler Allah’ın yardımıyla oldu. Bundan sonrakiler de öyle olacak, inşallah.

            “Savaşta onları siz öldürmediniz, onları Allah öldürdü; (oku) attığında da sen atmadın, Allah attı; bunu da müminlere kendinden güzel bir lütufta bulunmuş olmak için yaptı. Allah her şeyi işitmekte, her şeyi bilmektedir.” (Enfâl, 17)

            Bazı ayetler için kimi aklıevveller “tarihsel” yakıştırması yapıyorlar. Kur’an’ın deyimiyle bazı kefereler de Kur’an için “esatirul evvelin” (eskilerin masalları) dediler, ama kendileri masal oldular.

            Allah için zaman kavramı yoktur. Kur’an- Kerim’de boylu boyunca uzanan ayetler vardır ve zamanını beklemektedir, “afakta ve enfüste” kendini göstermek için.

            İşte şimdi o gündür, ayetler sıra sıra dizilmiş ve “Allahuekber” diyerek hayatı yeni baştan dizayn etmeye başlamıştır.

            Gazze, yeryüzü Müslümanları için bir turnusol kâğıdıdır; safları netleştiren!

   D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci