GİZLİLİK ÖRGÜTLERİN İLKESİDİR, DEVLETLERİN DEĞİL

D. Ali TAŞÇI

 

            Pers kralları, kullanmak istedikleri insanların ketumiyetlerini ( sır saklama ) sınamak için şöyle bir yol geliştirmişlerdi:

            Saray mensuplarından ikisinin çok yakın arkadaş olduğunu görünce, kral, ikisinden biriyle bir odaya çekilir, ona diğerini idam ettirmeye karar verdiği sırrı açıklar ve bunu arkadaşına söylerse cezalandırılacağı tehdidiyle yasaklardı. O andan itibaren tehdit ettiği adam saraya gelip gittikçe davranışlarını, huzurunda durduğu zaman yüzünün rengini, hal ve tavırlarını izlerdi. Davranışlarında hiçbir değişiklik görülmemişse, konuştuğu adamın sırrına ihanet etmediğini anlar ve onu daha çok sırdaş kabul eder, rütbesini yükseltir, önemli işlere getirirdi.

            Bu metot bugün geçerli olabilir mi diye sorduğumuzda, bu teknoloji çağında bu tür şeyler artık demode oldu diyenlerimiz çoğunluk oluşturur. Ne var ki, senelerden beri yaverlik yapan, özel kalemde çalışan insanların bu ve buna benzer yollarla denenmemiş oldukları ortaya çıktığında, keşke bu tür yollar denenseydi, diyor insan.

            Devlet kademesinin üst makamlarında çalışan insanların belli bir eğitimden geçmeleri gerekmektedir. Bu da yetmez, bağlı olunan medeniyet çizgisi üzerinde hareket edip etmediği de sorgulanmalıdır. Bir insanın davranışlarında, hayat algısında bağlı olduğu medeniyetin izleri gözükmüyorsa, onu devletin üst kademelerine getirmek, devlete ihanet olarak algılanmalıdır.

            Peki, bizim bir medeniyet algımız var mıdır?

            İşte ipler burada kopmaktadır. “Batı uygarlığı” demiştik ya, ona ulaşmak için bir asır didinmiştik ya, bugün görüyoruz ki Batı’nın bir insanlık algısı yok, menfaat telaşı var ve bu menfaati için de yorganı yakmaktan asla çekinmemektedir. “Demokrasinin beşiği” olan ülkeler, darbeye nasıl el salladıklarını Mısır’da gördüğümüz gibi, şimdi bizde de görmekteyiz. AB denilen Avrupa ülkelerinden şöyle çaplı bir ses yükselmiş midir? Hayır! Hâlâ mı anlamayacak mıyız?

            FETÖ denilen örgüt, bir boşluk bulmadan mı girmiştir ülkenin en mahrem yerlerine? Hayat boşluğu kabul etmez, nerede bir boşluk oluşursa, orasını birileri doldurur. Yıllar yılı materyalist, seküler bir eğitimle eğittiğiniz gençlerinizin manevi doyumsuzluğunu tatmin etmek amacıyla girmiş içinize ve kendi amacını saklı tutarak, gençlerinizi üzerinize salmıştır. Devletin her kademesindeki insanları etkilemek ve bu çabasını kırk yıl saklı tutmak, sıradan bir şey olmasa gerek. İnsan fıtratını temel almayan, hatta böyle bir şeyden hiç haberi olmayan bir eğitim sisteminin yetiştirdiği insanların heba olmaması mümkün müdür?

            İşte bugün İslam’ın açık tebliği yerine gizliliği ilke edinmiş bir “örgüt”le karşı karşıyayız.

            FETÖ lideri sustu, diyeceklerini açık açık söylemedi, amacını sakladı, halk da bu suskunluğu hayra yordu ve onu kutsadı. Susan insan, içinde hazineler taşır; onun içinde hazineler olduğu vehmine kapılan yığınlar, onu acayip bir yaratık olarak algıladılar ve ona kutsallık izafe ettiler.

            Her şeyin açık olarak bilindiği yerde hiçbir şey heyecan verici değildir ve çekicilikten uzaktır. Bu tip yerlerde ve bu tarz uygulamalarda hiçbir şeyin yapılmadığı görülür. İnsanlar “lay lay lom” bir hayatın içinde yuvarlanıp giderler. İşte bu tarz hayatlar boşluk doğurur ve bu boşluğu da birileri doldurur.

            İnsanın kendisi hiçbir şeyse, kendini her şey olarak görenin kucağına düşmekten kurtulamaz değil, anlaşılamaz bir zevk alır. Bir medeniyete dolu dolu bağlı olduğunun bilincinde olmayan kitleler, kölelik ruhundan kurtulamazlar. Tecavüzcüsüne aşık olan bireyler çoğalır ve bir kitle oluşturursa, o kitle, kutsadıkları insan uğruna her türlü naneyi yer.

            Kırk yıldır örgütlenen bu örgüt bilinmiyor muydu?

            Her şeyi biliniyordu aslında. Bu örgütü ve liderini en çok ve en yakından bilenler kimlerdi?

            “Din adamları!”

            Peki, ne yaptı onlar? Kusura bakmayın, sustular!

            Neden sustular?

            Az çok, bir asırdır bir medeniyete mensubiyetin olmadığını biliyorlardı. Belki dediler, bu grup medeniyetimize bizi çıkaran bir ışık olabilir, duygusuyla ona baktılar. Bazıları da menfaatleri uğruna sustular, kimilerini de korkuları sindirdi ve bugüne gelindi.

            Bugün gelinen nokta inşallah aydınlık bir dünyanın sökün ettiğinin bir göstergesidir. Her sır, kendi iç ısısıyla genişlediğinden patlayıcıdır ve felakete sebep olur. Sonunda patladılar ve ülkeyi kana buladılar.  İslam açık bir dindir ve kitleleri felakete sürüklemez.

            Medeniyetimizin yolu açılıyor! Harp okullarına artık her okuldan öğrenci alınacak ve ülke insanları ötekileştirilmeyecek. Böylece de kitleler kaynaşacak ve fakat hiçbir şey de sıfır problem olmayacak; çünkü burası dünya!

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci