HIIMM!..

D. Ali TAŞÇI

“Söz yalama oldu” derdi rahmetli Necip Fazıl.
Sözün cıvata tutmadığı bir zamanda yaşasak da bir şeyler yapabilmek için yine de söze sarılmak zorundayız.
İmtiyaza (ayrıcalık) alışmış insan gruplarının iktidarında, adaleti öne çıkarmak, adeta suç işlemekle eş anlamlı sayılır.
Hiçbir uyuşturucu, iktidar hırsı kadar sarhoş edici değildir. Sarhoş edici maddelerin bir ayıkma zamanı olmasına rağmen, iktidar sarhoşluğu, musalla taşında bile söz söyler duruma geldi. Yakın zamanda “er kişi niyetine” tabiri değişirse şaşmayınız… Çünkü; artık dünya yeterli gelmiyor bazılarına, öteye de haciz konacak.
Mısır piramitlerini hatırlayınız; firavunlar, kendileri öldükten sonra ötede de kral olacaklarına inandıkları için, nerdeyse dünya durdukça var olacak olan piramitleri, kral mezarı olarak yaptırmışlar. Demek ki iktidar olma hırsı öteye taşınabiliyor.
“İktidar hırsı” dedim diye hemen hükümetler aklınıza gelmesin. Onlar, işin bayındır kısmından öteye geçemiyorlar, maalesef. Evet, içlerinde bu hırs var ama “siz” deniliyor onlara, “hırsınızı yol, su, elektrik yaparak tatmin edin. Neyinize gerek öyle akıl sır ermez önemli ve de kutsal meseleler? Eğer bir kutsallık yakıştırılacaksa, bu ancak bize yakıştırılır. Ve de bu koltuklarda oturacak biri olacaksa, onlar da biz oluruz. Hıımm!..”
Aslında bu “hıımm” var ya, neler anlatıyor neler…
Her iktidar hırsı içinde olanlar, içlerindeki “hıımm” ile iktidar şansını yakalamışlardır. Bu “hıımm” formülünü araladığınız zaman içinden “nankör millet”ten, “tezek kokan halk”a kadar her türlü “ucube” varlık çıkar. “Nankör millet” sabrederse, bu “hıımm”ın içinden, akreplerin, yılanların kahramanı olduğu ne masallar çıkacaktır, ne masallar!
Hiç yapmadığım biçimde, geçenlerde bu sütunlarda masal yazdım. Gerçekliğin yalama yaptığını görürseniz, sürrealist bir dünyaya sığınmak ve masal yazarak bir şeyler anlatmak daha anlamlı gelmiyor mu size de?
Ne güzel değil mi masal ülkesi, hayallerin bile erişemediği yerlerde at koşturmak, yasaları, ekmeğin üzerine margarin yağı sürer gibi, nefsinin en uç sinir damarına sürerek kıh kıh gülmek… Sonra “iktidar hırsı” atına binerek dünyayı dolaşmak ve birilerine şeytani gülücükler dağıtmak…
Firavun (2. Ramses), Musa gelecek diye iki yüz elli bin erkek çocuğu boğazlatmış, öldürmüştü. İbn-i Arabi, “Allah, iki yüz elli bin çocuğun yeteneğini, Musa’nın şahsında toplayarak onu, Firavun’a öyle gönderdi” derken, tarihi bir doğruya da parmak basmaktadır: Kim, kime ne kadar zulmetmişse, o, zulmünün karşılığını görmeden ölmez.
Tarih, bunun en can alıcı örnekleriyle doludur. Allah, Musa’yı, Firavun’un sarayında yetiştirir.
Şimdi ben masal mı anlattım? – haşa- Ama öyle şeyler oluyor ki, masal onun yanında küçük dilini yutuyor.
Yusuf gibi kuyunun dibini görmeden, saraylar kucak açmıyor insana.
Hira’da demlenmeyen ruh, Medine’leri nasıl kursun?
Hiçbir peygamberde iktidar olma hırsı yoktu, ama galip gelen ve iktidar olan onlar oldu. İktidar hırsı ile kavrulan insanlar da firavun gibi denizde boğuldular. Çünkü dozu en az olan iktidar hırsı bile, okyanustan daha boğucudur.
Bu ara kime ne sorsam, “hıımm” diye cevap alıyorum. Hayra alamet olup olmadığını da pek bilemiyorum.
Çocuklara, şiirin tanımını yapamayınca, tanımsız bir tanım ağzımdan dökülüvermişti: “Hıımm!” Ondan sonra “ Şiir nedir çocuklar?” dediğim zaman, “hıımm”dır öğretmenim” diye cevap aldım hep.
Demek ki hayatımıza “hıımm”lar hâkim. Onların “hıımm”ı varsa, senin de var.
Üstad, Allah’ın rahmeti üzerine olsun. “Söz yalama oldu” artık “hıımm”larla konuşuyoruz