İki güzel insan ve iki kitap

D. Ali TAŞÇI

Türkiye’nin önü çok aydınlık. Neden mi? Düşüncede, sanat ve edebiyatta, diğer dallarda düşünen, yazan; kaliteli ürünlere imza atan o kadar çok insanımız var ki! Eski dönemleri hatırlıyorum da okuyacak kitap bulamıyorduk. Şimdi ise, dostlarımızın yazdıkları kitaplara ulaşamıyoruz; o kadar çoğalmışlar ki!

İki dostumun son çıkan iki kitabından söz edeceğim:

Biri, sevgili Senai Demirci.

Senai kardeşim velût bir yazar. Bunca konferans, TV programları ve diğer etkinliklerin arasından güzel ve doyurucu kitaplara da imzasını atabiliyor. Demek ki, zamanını boşa harcamıyor. Boş vaktin değerini ancak dolu olanlar bilebiliyor.

Son kitabı “Canla Bağışla”yı zahmet edip de bana gönderdi. Yüz altmış sayfalık kitap Timaş Yayınları’ndan çıkmış.

Kitabın ismine dair şöyle diyor Demirci:

“Canla Bağışla: Canla Başla Bağışla. Candan ver. Yoksulluktan korkma. Nazlanma. Başa kakma. Bağışladığını kendine bile hatırlatma. Sağ elinin verdiğini sol eline duyurma.

Namaz, candan bağışlamaktır. İnfak, maldan bağışlamaktır. Namazsız infak olmaz. İnfak namazla başlar…”

İnfak her çağın belki, ama özellikle çağımızın en büyük problemi. İnsan bencildir, cimridir; elindekileri başkalarıyla paylaşmak istemez. Paylaşmayan toplum da iflah olmaz. Kurtuluşumuz, paylaşımımızın dozuyla doğru orantılıdır.

Şems-i Tebrizî, Konya’ya ayak bastığında, Konya’nın manevi atmosferinde infak eksikliği görür ve buna üzülür. Sabah namazından sonra sokağa çıkar. Bir fırının önünden geçerken, yaşlıca bir kadının, elinde hamur, ağladığını görür. Kadına niçin ağladığını sorar. Kadın, yetim torunlarının olduğunu, elindeki hamuru fırına getirip pişirmek istediğini, fakat parası olmadığı için fırıncının pişirmediğini, gözyaşları içinde anlatır. Şems, kadının elinden hamuru alarak göğsüne bastırır, hamuru pişirir ve kadına pişmiş ekmeği verir. Konya’nın manevi atmosferindeki, infak eksikliğinden kaynaklanan kara bulut kalkar.

Her olumsuzluk, her günah bir kara bulut gibi manevi semamızı sarıyor. İnfak, bu kara bulutu dağıtan meltem gibidir. İnfak, özellikle bir türlü mutlu olamayan bu çağın insanının adeta mutluluk reçetesi gibidir. Paylaşan insanın mutluluğunu, ancak onu tadanlar bilir.

Kitap, infakın her boyutunu işliyor. Konular, edebi dille ve zaman zaman kısa, fakat vurucu cümlelerle veciz bir biçimde ele alınmış. Okuyunca “hımm…” yapıyorsunuz. İşte bu “hımm…” yazarla sizi bütünleştiriyor ve kitap amacına ulaşıyor.

Kitabın içine “fragman”lar koymuş yazar. Sevgili Senai kardeşim, bu “fragmanlar”dan birine de benim “ Fıtratın Aşk Çağrısı” adlı kitabımdan “ Eşek Sesi” bölümünü almış. Şöyle diyor “fragman”ın başında:

“ Ömür boyu minnettar kalacağım D. Ali Taşçı’ya… Değil mi ki, Kur’an’a dair bir sırrı açık etti.” Siz de bu sırrı merak ediyorsunuz. Kitabı alıp okumalısınız; öyle değil mi?

“İsmail’ini infak edebilen, İbrahimî sabahlara uyanır.” diyor, sevgili Senai Demirci.

Ramazan boyunca Kon TV’de program yapıyor. İnşallah, arife akşamı Kon TV’de konuğu olacağım.

İkinci kitap ise, sevgili kardeşim Ömer Naci Yılmaz’a ait. Sevgili Ömer’in bir özelliğine vurgu yapmadan kitaba geçmeyeyim.

Ömer Naci Yılmaz, Samsun/ Tekkeköy’de yaşıyor. Kendisi tarih öğretmeni, ama aynı zamanda bir Deli Dumrul! Samsun’dan öteye giderken veya gelirken hele bir ona uğramayın, geçenden bir, geçmeyenden iki akçe alıyor. Yemeğini yemeyin, çayını içmeyin; artık başınıza geleceklere katlanmalısınız. Erkeği güldüren hanımıdır; yenge hanımın misafirperverliğini gördükten sonra, Ömer, Deli Dumrul’luk yapmak zorunda.

Onun böylesine cömert, infak ehli olması, geniş bir çevre edinmesine de vesile oldu. Genç yaşında birçok kitaba imza attı. Son kitabını adı: “Namaz devrimi.”

Aynı zamanda “Namaz platformu”nun içinde olan Yılmaz, bu kitabında namazın bilinç boyutunu irdeliyor. “ Namazı Anlamaya Doğru” ve “ Namaz Hatıraları” kitabın iki ana bölümü.

Son zamanlarda, ülke genelinde, “Namaz Platformu”nun başlattığı seminer ve konferansların ne denli büyük faydalar sağladığını, bizzat bunu yaşayarak bilen birisiyim. Sevgili Ömer Naci kardeşim de bu kervana çok sıcak ve kalıcı bir katkı sunuyor.

“ Namaz, Rabbin huzurunda olma bilinciyle tekmil vermektir.”

“ Rahman çağırıyor. Secde et ve yaklaş diyor. Bu çağrıya biz müminlerin cevabı, elbette namaz olacaktır.”

“ Efendimiz bize: “ Namaz kılıyor musunuz? Eşiniz, kızınız, oğlunuz, gelininiz, damadınız, arkadaşlarınız namaz kılıyor mu?” diye soruyor. Efendimiz’in sorduğu sorular karşısında utanıyoruz, keşke yer yarılsaydı da yerin dibine girseydik, diye düşünüyoruz. Öyleyse dostlar, gelin hep beraber Allah diyen herkesi namazla buluşturalım.”

Sevgili Ömer Naci kardeşimin bu dileğine katılmamak mümkün mü? Kitap, Çıra Yayınları’ndan çıktı.

Sevgili Ömer, ben hâlâ Rize’deyim ve gelirken olduğu gibi, İstanbul’a giderken de senin o meşhur “Tekke”nde gönül kuzusunu tatmadan gitmeyeceğim, inşallah.

İki güzel insanın iki güzel kitabının kapağını açtım. İçine girip tadına varmak, sevgili okuyucularımın işi. Bana sürekli kitap tavsiye et, diyenlere işte iki güzel eser; Ramazan boyu azığınız olsun.