İNSAN: MUAZZAM MUAMMA!

D. Ali TAŞÇI

 

            İnsan öteyi arayan bir varlıktır. İnsan, nelere sahip olursa olsun, daima gözü ötelerde, hayali hep ufuklarda gezinmektedir. Her insan çapınca zihninde geleceğe dönük bir hayat sürmektedir. İlmin ilerlemesi, insanın öteyi aramasına bir delildir.

            Hangimizin kafasında bir “yarın” düşüncesi yoktur? Yarın zengin olacağım, yarın bir iş sahibi olacağım, yarın mutlu olacağım… Zihnimizdeki yarınlar bitmez. Demek insan yarını arayan bir varlıktır.

            Her günün bir yarını vardır da dünyanın yarını yok mudur? Niçin olmasın? Dünyanın yarını “öte”dir, ahirettir. Varlıkta durağan hiçbir şey yoktur, her şey hareket halindedir. Ölüm bir durağanlık değildir, başka bir kimlikle yoluna devam etmektir. Başka kimlikleri dünya barındıramaz, o kimlikleri barındıracak yerin adı ahirettir. Orda da durağanlık yok, sonsuza doğru yürüyüş vardır. Sonsuzu kavrayabilecek yaratık yoktur.

            İnsan doyumsuzdur. Bugün bu ihtiyacımı giderdim, oh ne iyi, diyene kadar yeni bir “ihtiyaç” zihnimize dolar ve ölene kadar da bu ihtiyaçlar bitip tükenmez. Çoğunluk, bu “ihtiyaçların” kölesi olmaktan da kurtulamaz.

            İnsan belirsizdir. Her insanın imkânları ve yetenekleri farklı olduğundan, imkân ve yetenek ölçüsünde insan, belirsizliğini muhafaza eder. Biri zirvede, biri alçak yerdedir.

            İnsan sorumludur. Sorumluluk, insanın özgürlüğünden doğmuştur. Bu özgürlük, onu inançlı yapmış, inancını seçme serbestîsini ona vermiştir. İnancı için kolayca canını verebilen insandan başka kimse yoktur. İnsanın elinden sorumluluğunu aldığınızda onu köleleştirmiş olursunuz.

            Aynı zamanda insan gariptir. İnsan dünyaya düşmekle gurbeti üstlenmiştir; dünya garipliği içerisindedir. Bu gurbet duygusu bütün inançlarda, dinlerde; sanatta, edebiyatta vardır. Bu duygu, asıl vatanın da habercisi konumundadır.

            İnsan muzdariptir. İnsanın bilinci ve bilgisi üst düzeye çıktıkça hayattaki ızdırabı daha çok artmaktadır. Sakin kalmamak üstün insanın özelliklerindendir. Örneğin, bir haksızlık karşısında sakin kalabilen insan, henüz insanlık kimliğiyle tanışamamıştır.

            İnsanın öncülük ve siyasilik özelliği de vardır. Buradaki siyasilik, yaşadığı topluma ve bireylere bağlıdır, onların dertleriyle hemdert olur, anlamındadır. Yoksa firavun olup insanlara (hemcinslerine) zorbalık etmek değildir. Toplumu, bireyleri tanır, duygudaşlık yapar.

            İnsan, beşikten mezara kadar olma halindedir. Bu oluşu ailede başlar, okulda devam eder, hayatta kemale erer; ama bitmez… İnsanın bu oluşumuna engel olabilecek güçler de vardır:

            Bunlar Firavun, Karun ve Bel’am’dır. Bunlar her devrin görünen şeytanlarıdır. Firavun, Siyasi çehredir, baskıda bulunur (istibdad ). Karun sömürücüdür (istismar). Bel’am ise “bilgi”siyle insanları eşekleştiriyor (istihmar- himar- eşek).

            Bunların üçü bir araya gelince insanlık yerlerde sürünür. Ne var ki, Musa ufuktan çıkagelir ve bu zalim düzene son verir; fakat kıyamete kadar bu çatışma devam edecek, herkes yerini bir biçimde bu çatışmanın taraflarından bir olacaktır. Çünkü bu çatışma Habil ile Kabil’de başlamıştır; yani insanlığın kuruluşundan itibaren kıyamet sabahına kadar devam edecektir.

            Peygamberimiz, “ La ilahe illallah- Allah’tan başka ilah yoktur.” deyince, köle pazarları sarsılmaya, kölelerin fiyatları düşmeye başlıyor. Çünkü “ümmi” olan, ümmetten yana olan Peygamberin bu sözleri, beyinlerinde dünyadan bir şey bulunmayan köleler, ezilmişler her şeyden önce kurtuluşun bu sözde olduğunu fark ediyorlar.

            Bu durum her dönem için geçerlidir. Dün böyle olduğu gibi, bugün de yarın da aynı sonuç verecektir. Gariplerle, kölelerle bir oluşum başlatırsınız; oluşum hız alınca, bu oluşuma dün karşı çıkanlar, bugün en ön safta yerlerini alırlar. Bu oluşumu başlatan irade, bu sonradan ön safa geçenleri ve harekete yön vermeye çalışanları tanımaz ve onları ekarte etmezse, oluşumunuz Emevileşir ve zulmün uygulayıcısı olur, ardından bir Osmanlı gelinceye kadar.

            Dünya budur, insan da budur. Bunu bilmek erdemdir, ümitsizliğe kapılmamaktır.

  D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci