KRİZLER VE ULUSAL KURTULUŞ POLİTİKALARI 

Şaban Ali YILDIZ

          Ülkemizde her ekonomik krizde ortalık öyle toz duman olur ki sokaktaki insanın aklı iyice allak bullak olur. İktidar kanadına sorsan kriz falan hikâye, muhalefete göre tam tersi. Peki vatandaş neye inanacak.?

        Çağdaş demokrasilerde halk, ülke ile ilgili her konuda basın yolu ile doğru bir şekilde bilgilendirilir. Ülkemiz gibi topal demokrasilerde ise çoğu zaman bu mümkün olmuyor. Peki, bu konuda halkın ne yapması gerekiyor? Aslında burada tek kıstas var. Şu ya da bu derecede siyasal iktidarla bağı olan ve iktidardan nemalanan bir basın kuruluşunun tarafsız ve doğru haber yapmasına hiç şahit olmadık. Öyle basın kuruluşları var ki kim iktidar ve güç kimde ise her daim onları desteklemişlerdir. Şimdi de ülkemiz basınında yaşanan budur. Basınımızın büyük çoğunluğu bu şekilde taraflı yayın yaparak gerçekler örtülmekte ve halk aldatılmaktadır. Oysaki yaşanan ekonomik krizler ülkemizin yapısal sorunlarından kaynaklanmaktadır. Uluslararası rekabet edebilen bir üretim modeline geçmeden, günü kurtarma politikaları ile iç dış borçlanmayla sıcak para ile tüketim keyfi süren bir ekonominin döviz krizine girmemesi mümkün değildir. Tarımda bile üretimi gerileyen ülkemizde bu krizler daha da artarak yaşanacaktır. Özel sektörün üretken yatırımlar yapmadığı ülkemizde devletin elinde olan üretken fabrikaların haraç mezat satılarak ve çoğunun da üretimine son verilerek üretimi gittikçe daralan ekonomimizde işsizlik artmayıp da ne olacaktı? Tarım ve hayvancılık azalırken bunu önlemeye yönelik göstermelik çabalar dışında etkin bir önlem alınamamaktadır. AK Parti iktidarı döneminde köy okullarının kapatılması ile ve ekonomik sıkıntılarla köyler şehirlere akmış ve kırsaldaki ekonomik faaliyet durma noktasına gelmiştir. Şehirlere akan göç ekonomimize gittikçe artan oranda yük olmaya devam etmektedir. Ülkemiz nüfusu arttıkça tüketim ihtiyacı artmakta ve bunun gerisinde kalan sanayi ve tarım üretimi bu tüketimi karşılayamamakta ve kaçınılmaz olarak ve de gittikçe artan oranda cari açık vermektedir. Bu açık ise ancak dış borçla karşılanmakta ve içerde üretilmeyen malları dışardan alabilmek için sürekli dövize ihtiyacımız olmakta ve borçlanılan döviz yükü zaman zaman böyle krizlere yol açmaktadır.

         Bütün bu gerçekler gün ışığı gibi ayan beyan ortadayken basınımızın büyük çoğunluğu mevcut iktidar ağzı ile yayın yapmakta ve her şeyi tozpembe göstermektedir. Bunlara göre yaşanan kriz aslında gerçek olmayıp yurt dışı güçlerin döviz manipülasyonu ile yaratılmaktadır. Hatta ülkemiz o kadar güçlenmiş ki 1-2 yılda kendi arabasını ve uçağını üretiyor olacaktır! Halkımızın bu konuda dikkat edeceği husus şudur: Kuşkusuz bu gün örneğin bir teknik üniversiteye biraz mali katkı verilerek bir araba üretilebilir. Ama önemli olan üretilecek araba, uçak vs.nin yurt içi ve yurt dışında büyük markalarla rekabet edebilecek bir üretim yapabilmesidir. Bu ise her konuda dışarıya bağımlı hale getirilmiş ülkemizde hem dev uluslararası marka ve şirketlerin engellemesiyle karşılaşır ve hem de bu alanda bunlarla mücadele edebilecek yeterli öz kaynak yoktur. Ama tabii ki her şeyi göze alıp, emperyalizme kafa tutarak yalnızca ulusal çıkarları esas alıp, bir şekilde tüketimden kısarak adeta ulusal bir seferberlikle öz kaynak yaratarak bunu başarmak pekâlâ mümkündür. Bunun gerçek örneklerini tarihin gördüğü en büyük antiemperyalist savaştan galip çıkan ama yoklukla savaşan bir ekonomiden yokluktan bir sanayi ve tarım toplumu yaratan kuruluş cumhuriyet döneminde görüyoruz. Ama maalesef 16 yıldır büyük çoğunluk gücü ile iktidarda olanlardan şimdiye kadarki politikalarına bakarak bunu yapmasını beklemek inandırıcılıktan uzak bir göz boyama taktiği olarak gözükmekte ve günü kurtarma kolaycı politikalarla ülke yönetiminde mümkün olduğunca bir şekilde iktidarda kalma politikalarına devam edeceği yönündeki kuşkular çok daha ağır basmaktadır. Ama bu iktidar gerçekten emperyalizme gerçek manada kafa tutarak ulusal bir kalkınma hamlesi ile bu üretime geçme çabasına girse inanın ki buna ilk destek verecek olanlar, ilerici, ulusalcı, Atatürkçü güçler olacaktır.