Lazları rahat bırakın!

Osman YAZICI

Son günlerde ‘Lazlar da Kürtler gibi isim peşinde’ başlıklı çok sayıda e-mailler alıyorum…
Lazların, isim peşinde koşmak gibi bir niyetleri yok. Lazların geçmişleri şan ve şerefle doludur.
Bu vatanın yılmaz savunucuları, yöneticileri, askerleri, siyasetçileri ve işadamlarıdır Lazlar…
Ne dinini, ne dilini ne de vatanını inkâr etmeden, bağlılığını sarsmadan yaşamaktadır. Bu oyun, bir takım odakların galeyana getirme çabasından başka bir şey değildir.
Bazı hemşerilerimizin de bu oyuna alet olduklarını görüyor ve üzülüyoruz.
Lazların resmi dilleri Türkçedir. Bunu değiştirmeye hiç niyetleri yoktur. Türkçemizin yanında zenginliklerimizin de farkında olup, lazca dilimizi de yok etmemek için uğraş vermek, yeni nesillere aktarmak bizim görevimizdir. Bu bizim atalarımızdan kalan mirastır.
Herkes ana dilini özgürce konuşsun, geliştirsin. Ancak, Ulus dilimiz Türkçe olduğunu unutmasın.
***

“Kürt” açılımı “Ermeni” açılımı ve “Alevi” açılımı; şimdi de “laz” açılımı...
Herkes bir açılımının peşinde… İstekler sıralanıyor, açık oturumlar düzenleniyor.
Her kafadan sesler çıkıyor. Herkes, her konuda uzman kesiliyor…
Kütçe, Alevi kanallar kuruluyor
İşin kötüsü, bunların hepsini “İnsan haklar” şemsiyesi altında, bizi bölmeye çalışan AB ile sözde dostumuz ABD yaptırıyor...
Allah aşkına, bizden bunu isteyen Avrupa, kendi ülkelerinde; ‘Türkler Türkçe öğrensin’ diye Türkçe yayın yapan televizyon kuruyor mu?
Almanya, Almanca bilmeyen Türk işçilerine oturum izni bile vermiyor...
“Madem benim ülkemde yaşayacaksın; benim resmi dilimi de bileceksin” diyor.
Doğru olan da bu…
Kürdü, Lazı, Çerkezi, Alevi ve diğerleri; Çanakkale’de, Sakarya’da hep beraber savaşmadılar mı?
Bu güne kadar, böyle gündemimiz oldu mu?
Neden şimdi? Herkes kendi dilini rahatça konuşmadı mı, konuşmuyor mu?
Türkiye’nin resmi dili Tükçedir. Herkes bu dili bilecek, bilmeyen öğrenecek...
Vatandaş olmanın gereğidir bu…
***
20 çocuk yapmasını bilen Kürtler, çocuklarına Türkçe’yi öğretecek.
Eğitimini sağlayacak, okula gönderecek.
Devletin okulunu yakmayacak, öğretmeni kaçırmayacak.
Türk askerini arkadan vurmayacak, sokakları cehenneme çevirmeyecek
Ülkeyi bölmeye kalkmayacak…
Ekmeğini yediği ülkesine ihanet etmeyecek...
Diğer diller kendi dilleridir, bir kültür zenginliğimizdir.
Karadenizin bazı yerleşim birimlerinde (Rize-Pazar’dan başlar, Hopa-Kemalpaşa-Sarp, oradan da Artvin-Borçka’ya uzanır) “Lazca” dili gerçeği vardır.
Bu bizim zenginliğimizdir, dilimizdir. Ben de bu dili bilenlerdenim. Bazen kendi aramızda kullanırız. Rahmetli annem da babam da Laz, ben de, çocuklarımda…
Köyde, evde Lazca konuşuruz. Resmi dilimiz Türkçedir ve bundan da gurur duyuyoruz.
Başka arayışın içine girmedik. Çocuklarımıza Türkçe’yi öğrettik.
Şimdi, Lazlar da kalkıp, “Laz” açılımını mı istiyor, gibi bahanelerle bizi bölmeye çalışıyorlar.
Bu, Türkiye’yi bölmek isteyenlerin oyunudur.
Türkiye’yi böldürtmeyeceğiz. Buna alet olmayacağız.
***

Demokrasiyi elden bırakmadan;
Hep lider, Başbakan, Meclis Başkanı, Paşa, siyasetçi, bürokrat yetiştirdik.
Çocuklarımızın eğitimine önem verdik
Devletimizin bize verdiği hizmetlerle yetindik, eksiklerini kendimiz tamamlamaya çalıştık.
Karadenizin birçok köyünde asfalt yoktur.
Karadenizli bunu sorun yapmıyor, devletini suçlamıyor.
Bakabileceğimiz kadar çocuk yaptık.
Okul yakmadık, devlete karşı gelmedik
Hiçbir açılımın peşinden koşmadık, ayrıcalık istemedik.
Hiçbir Karadenizlinin yakını, dağda terörist olmadı.
Bizi bölmeye çalışanlara asla izin vermedik, barındırmadık.
Atatürk Cumhuriyetine gönülden bağlı kaldık
Çocuklarımızı asker ocağına davul- zurna ile gönderdik.
Vatan toprağını korumak için cephede, en önde koştuk.
Bu uğurda şehit olanları bağrımıza bastık.
Bu özelliklerimizi korumaya da devam edeceğiz.
İşte Lazların açılımı. Onları rahat bırakın…
**
Sevgili Pazar 53 okurları,
Dünyada başlayan küresel ısınma nedeniyle bölgemizin önemi daha da artmaktadır.
Lütfen ormanlarımızı koruyalım, doğamıza sahip çıkalım…
Ormanlarımızı, orman bekçisi değil, sizler koruyacaksınız.
Bazı hemşerilerimizin, yakacak odun uğruna, ağaçları bilinçsiz kestikleri, ormanlarımıza zarar verdikleri konusunda duyumlarımız var.
Yol giden mezra ve yaylalarımızdaki o, gökyüzünü görmeyen gürgen ve çamlarımız yok olmak üzere.
Şimdilik köy ve isimlerini teşhir etmiyoruz.
Benim ilçem olan Ardeşen’de görev yapan Orman İşletme şefine, bunları aktarıp, Ankara’ da bu konuda yapabileceğimiz bir konu olup olmadığını soracaktım.
Not bırakmama rağmen, cevaben arama zahmetine katlanmadı. Ya da çok yoğun olduğundan zaman bulamamıştır.
Değerli şefimize ulaşamayınca; Orman Bakanlığı müsteşarı ile Orman Genel Müdürü dostlarıma aktardım..
Yazmam biraz ayıp oluyor ama ben de kamuda Genel Müdür olarak görev yapıyorum.
Ankara’da istediğim Bakanlar başta olmak üzere her makama rahatlıkla ulaşıyorum.
Ama kendi ilçemdeki Orman İşletme şefine not ve telefonlarımı bırakmama rağmen ulaşamıyorum.
Ne diyelim, herkes bizim telefona çıkmak zorunda değildir.