MEVLÂNA’NIN EĞİTİM ANLAYIŞI

D. Ali TAŞÇI

 

            Aslına bakılırsa Mesnevi baştan sona bir eğitim kitabıdır; çünkü konusu insandır. Fakat biz birkaç başlık altında Mevlâna’nın eğitim anlayışını maddeler halinde verelim:

  1. Eğitimci, İlahi aşka sahip olmalıdır.

Varlığa karşı sevgi duymayan insanın, varlığı Yaratan’a karşı sevgi duyabilmesi mümkün müdür? Eğitimci, öğrencileriyle karşılaştığında, öğrenciler adeta evrenle buluşuyormuşçasına heyecan duyabilmelidir. Çünkü aşk, evrenle bütünleşmektir. Bir otta, bir böcekte, bir insanın gözünde evreni seyredemeyen insan eğitimci nasıl olur? Olursa onun yaşadığı yerlerin düzeni bozulmaz mı?

Mevlâna’ya göre; “İnsan bir üçgendir: Ruh, akıl ve sevgi.”

Hayvanla insan arasındaki farkı da şöyle özetliyor:

“ Allah hayvanları yarattı, onlara şehveti verdi. İnsanları yarattı, hem aklı, hem de şehveti verdi. Ama aklı şehvetinden üstün olan insandır. Şehveti hayvanlardan üstün olanlar da hayvanlardan aşağıdadır.”

Aşk, şehveti aşanların ulaşabildiği bir kendini buluştur ki, işte orada varlık sezilir.

  1. Eğitimci gönül ehli olmalıdır.

Gönül, içine Allah sevgisini alan kalp demektir. Varlığı Yaratan ile irtibatını koparmış bir insan boşlukta sallanıyordur. O, kendi buhranlarını yaşarken, başkalarına himmet edebilmekten uzaktır. Kırılsa da kırmamayı hayat düsturu olarak belirlemelidir. Kabalıktan, uzak durmalı, nezaket ehli olmalıdır.

  1.   Olgunlaştırıcı olmalıdır.

Tıpkı toprak gibi, içine atılan çekirdekleri olgunlaştırmalı ve kendi asıllarıyla onları tanıştırmalıdır. Çocuklar çekirdek gibidir, onları alıp ağaç etmeli, meyve vermelerini sağlamalıdır.

  1. Yumuşak kalpli olmalıdır.

Yumuşak kalplilik, fıtratlarıyla barışık olan insanların işidir. Fıtratı gelişmemiş insan çürümüşlüğe terk edilmiştir ki, ondan eğitimci olmaz.  

Oğluna hitap ederken şöyle der:

“ Oğlum Bahaeddin, merhem ve mum gibi ol, iğne gibi acıtıcı olma.”

  1. Aydınlatıcı olmalıdır.

Aydınlanmadan aydınlatma nasıl olsun? Önce insanın kendini aydınlatması gerekiyor. İnsan kendini gerçek bilimle aydınlatır. Şöyle der:

“ Cennetin mimarı bilim ve marifettedir. Cehennemin mimarı ise cahilliktir.”

İnsan sadece bilimsel yaşamın eğitimi ile kalmamalı, ruhsal yaşamını da eğitmelidir. İşte o zaman aydınlatıcı olur.

  1. Meslek sevgisine sahip olmalıdır.

İnsan sevdiği şeyi yaparken yorulmaz; sevgi, adeta ona enerji verir. Mesleğini sevmeyen insan da mutsuz olur. Mutsuzların insanı eğitebilmeleri mümkün değildir; çünkü onlar kendilerini onaramamışlardır. Çocuğu sevmeyen biri eğitimci olamayacağı gibi, mesleğine karşı soğuk duran kişi de başarısız olur.

  1. Mesleki bilgiye sahip olmalıdır.

Ahmet Hamdi Tanpınar, hocası Yahya Kemal için şöyle der:

“ Biz onun dersine çıplak girerdik, dersten giyinik çıkardık.”

Mesleki bilgi çok önemlidir. Günün gelişmelerini de izleyerek, köklü bir bilgiye sahip olmadığınızda, muhataplarınızı ifsat edersiniz. Sizin bu çapsızlığınız, öğrenciler tarafından kısa zamanda anlaşılır ve artık onlara verebilecek olduğunuz bir şey kalmaz; hırçınlaşırsınız. Bu da sizi olumsuz etkiler.

  1. Rehber olmalıdır.

Rehber olmak demek, çocuğu tanıdıktan sonra, ona yeteneğince yol göstermek demektir. Çok vurguladığım bir şey var, çay tohumunu Rize’ye, pamuk tohumunu da Adana’ya atmak demektir. Burada en önemli şey, yetenek tespiti ve yol göstericiliktir.

  1. Sabırlı olmalıdır.

Olay ve davranışlara karşı anında tepki vermek kötü sonuçlar doğurur. Önce olguyu anlamalı ve zamana bırakarak demlenmesi sağlanmalıdır. Ani tepkiler birçok pişmanlıkları da beraberinde getirir.

  1. Yüceltici olmalıdır.

Karşısındaki insana değer vermeyen birinden asla eğitimci olmaz. Her insan ağırlanmayı sever. Muhataplarına önce iyi dilekler, onların güzellikleri ve başarıları söylenir, ardından da eksiklikler dile getirilince, muhataplar sarsılmazlar.

  1. Affedici olmalıdır.

“ Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.” diyor ya, engin gönüllü insan affedici olur. Deniz gibi gönlü olanlar, büyük gemiler de batsa o denizlerde, onu içlerine alırlar; fakat sığ sularda hayat sürenler, en küçük bir olumsuzluktan nem kaparlar. Bu tip dar gönüllü insanlar affedici olamazlar, zaten buna yetenekleri de yoktur.

Onun sözleriyle bitirelim:

“ Yaradılışını bozmuş kötü kişiye ilim ve fen öğretmek, yol kesen eşkıyanın eline kılıç vermeye benzer.”

“ Ben, bir pergel gibiyim. Bir ayağımla inançlarıma bağlıyım; öbür ayağımla da yetmiş iki milleti dolanır, sarar, sarmalarım.”

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci