MÜSLÜMANIN YILBAŞISI?

Yusuf KAMBUR

 

 

“Şu halde ey akletme yeteneğini kâmil manada kullananlar! (Ey temiz akıl sahipleri!) Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun! (Ey bu vahye) iman edenler: siz de! Zira Allah size uyarıcı bir mesaj indirmiştir.

İman eden ve imanlarına uygun, salih amel işleyenleri (küfrün) karanlıklarından (imanın) aydınlığına çıkarmak için, Allah’ın apaçık ayetlerini okuyan bir Elçi göndermiştir. 

Her kim Allah’a iman eder ve salih amel işlerse, içinde ebedi kalmak üzere (Allah) onu zemininden ırmaklar çağlayan cennetlere koyar: böylece Allah ona tarifsiz güzellikte bir rızık vermiş olur.”(Talak: 65/10-11)

Rahmet ve merhametini kullarının aleyhine asla kullanmayan Eşsiz Kudret sahibi, kıyamet kopuncaya kadar, can boğaza dayanıncaya kadar kullarını gözden düşürmemiş, rahmet kapsamının dışına çıkarmamıştır.

Kulun dile getirdiği “bunca isyan ve günaha karşı hâlâ beni muhatap alıyor musun ey Rabbim?” sorusuna zaman ve zemin ötesi şu cevabı vermiştir:

“Siz haddi aşan, kendini israf etme noktasına gelen, ölçüyü kaçıran, tüm değerleri hoyratça harcayan bir toplum hâline geldiniz diye Kur’an’la hatırlatma ve uyarmaktan vaz mı geçelim?”(Zuhruf: 43/5)

Müslüman bir toplum bir işi, bir yılı bitirdiğinde “elhamdü lillah” der. Bitirdiği o işin/yılın Allah katındaki değerine bakar. “İsyanla mı geçmiş yoksa imanla mı?” hesabında olur.

Yeni bir işe, yeni bir yıla “Besmele” başlar. O işin hayırla başlayıp, hayırla devam etmesi için Rabbinin adını zikreder. “Gelecek günleri ibadete dönüştürme” çabasındadır.

Bir Müslümanı diğer insanlardan ayıran en önemli fark işte budur. Hayatın tamamını “Allah’a kulluk bilinciyle” yaşamak…

Geçen yılın sonunu ve gelen yılın başını “Allah’a isyan” üzerine bina eden bir Müslüman daha en baştan kaybetmiş demektir. “İmanıyla çelişmiş demektir.”

Toplumları helake sürükleyen hep “aşırılıkları/haddi aşmaları” olmuştur. Hele iman eden toplumlar eğer Rablerinden gelen hakikatlere sırt çevirmeye başladıkları her defasında “sosyal kıyametlerini” de çağırmaya başlamışlar demektir.

Allah’tan gelen tüm ilahi hakikatler insanlığı “küfrün karanlıklarından” çekip çıkarmaya yöneliktir. Şirk, nifak, günah, isyan, kibir, şehevi arzular peşinde ömür tüketme, haddi aşan toplumları taklit etme, günahta ısrar” Rabbimizin ifadesiyle “karanlık üstü karanlıklardır.”

“Veya (onların yapıp ettikleri) bir okyanusun derin karanlıkları gibidir; onu üst üste dalgalar kuşatmıştır, derken üstüne (bir de) kara bulutlar... Birbiri üstüne binmiş, kopkoyu, zifiri karanlıklar... Kişi çıkarıp baksa, neredeyse elini dahi göremeyecek durumda…”(Nur: 24/40)

Kimin eli kimin cebinde belli değil, kimse kimseye güvenemiyor. “Mal, can, namus, din, akıl” emniyeti kalmamış, şiddet hayatın her alanına hâkim olmuş. Hayat şans ve talih oyunlarından gelecek ümitlere bağlanmış.

İnsanlık ölmeye başlamış. İslâm tam da bu noktada “insanlığı karanlıklardan aydınlığa” çıkaracak evrensel değerleri getirmiştir.

Sevgi, saygı, haklar, adalet, merhamet, güven; can, mal, namus, akıl, din emniyeti getirmiştir. Kardeşlik müessesesini kurmuştur. “Hesabı verilebilir bir hayatı” öngörmüştür.

Alın terini kutsal saymış, helal ve meşru kazanca yönlendirmiştir. Bu manada “Milli piyango, at yarışı, idaa, toto, loto, kumarın tüm çeşitleri” bir kazanç kapısı olarak görülmemiş, “haram kılınmıştır.”

İslâm, bırakın isyanda kâfirlere benzemeyi, ibadette bile onlara benzemekten men etmiştir. Aşure orucunun en az iki gün tutulması, kerahet vakitlerinde namaz kılmanın caiz olmaması, Ramazan orucunda sahura kalkılması vd. hep başka milletlere muhalefet olsun diyedir.

Hal böyleyken giyim kuşamda, hayatı anlamada iman etmeyen toplumların örf, adet, gelenek ve göreneklerini takip etmek, onlara benzemek, eğlencelerine katılmak elbette yasaklanmıştır.

“Yılbaşı kutlamak ta” onlardan biridir. Çünkü dünya üzerinde yılbaşı kutlamaları “Toplu olarak Allah’a isyan” gecesine dönüşmüş durumdadır.

Yüreğinde Allah sevgisi bulunan bir Müslüman, Allah’a isyanla geçen bir geceye katılabilir, seyircisi, destekçisi olabilir mi?

“Kıyamet yaklaştı. Ay yarıldı/gerçek ortaya çıktı!”

Buna rağmen eğer onlar bir mucize görseler, (hem hakikatten) yüz çevirirler (hem de onun cazibesinden kendilerini alamayışlarını) “Bu sürekli gerçekleşen bir sihirdir” diye izah ederler.

Yalanladılar, kendi heves ve kuruntularına uydular. Oysaki her iş ve oluş karara, ölçüye ve düzene bağlanmıştır.

Doğrusu onlara, içerisinde (gerçeği) gözlere zorla sokan/son derece anlamlı ve etkili haberler bulunan bir mesaj gelmiştir.

Bu haberler, zirveye ulaşmış birer hikmettir! Fakat uyarılar fayda vermiyor!”

(Kamer: 54/1-5)

2019 yılı “Rabbimizle, İmanımızla, Kitabımızla, Peygamberimizle, kendimizle” barışma yılımız olsun inşallah…