ORTAK PAYDA

D. Ali TAŞÇI

Lise son sınıfta, yaşları 15-18 arasında değişen yirmi beş öğrenci ile işe başlayalım. Hepsi ayrı ayrı yetenekle donatılmış olsa da aynı sınıfı paylaşıyor. Farklı aile kültürlerinden gelmiş olsalar da “sınıf” ortak paydasında birleşiyor.

 “Ortak payda” kavramını açmak istiyorum: Toplamada ve çıkarmada (bayağı kesirlerde), ortak payda bulunmadan nasıl ki işlem yapılamazsa, bireysel ve toplumsal hayatımızda da bazı ortak paydalarda birleşemezsek, hayat işlemimiz durur. Çocukların gözlerine baktığım zaman onlardan enerji ve umut akıyor; fakat hepsi de içlerinde ayrı ayrı birer dünya sakladığını gizlemiyor. Ailelerinden farklı eğitimler almışlar, farklı yöntemleri var. Değer yargıları pek örtüşmüyor. Kimisi, ailesinden almış olduğu baskıyı, sınıfında dağıtıyor, kimi de ruh enginliğini arkadaşlarıyla paylaşıyor. Bütün bunlara rağmen ‘sınıf ortak paydası’nda birleşiyorlar ve ‘işlem’ devam ediyor.

Renkleri ve şekilleri farklı onlarca testinin içlerine su doldurarak yan yana diziniz. Her testi kendi şeklini ve rengini beğenerek diğerine burun kıvırır. Daha sonra bu şekilperestlik kavgaya dönüşür ve testiler birbirini kırarlar. Ancak içlerinden akan sular, bir çukurda “su birliğine” ulaşır, yani su ortak paydasında buluşur ve kavga biter. Kavga kabuktadır, özde değildir. Kabukta kalanların savaşı eksik olmaz, öze inenler ise barışı solurlar.

 Sınıfta “fıtrat ortak paydası”ndan söz ederken bütün öğrenciler pür dikkat beni dinlerler. Ama testileri anlatmaya sıra geldiğinde, her testi, kesir çizgisinin üzerine çıkarak “pay” hanesindeki yerini alır. Ortak payda bulunduktan sonra paylar zenginliktir. Ancak ortak payda bulunmazsa, paylar da işleme tabi tutulmaz ve bir çıkmazın içerisinde boğulurlar.

Ben onların fıtratına inen sözler söylerken, beni dinlemeleri tesadüf değildir. Hatta beni dinlemek zorunda kalıyorlar; çünkü benim anlattığım, onların hikâyeleridir. Kim, kendi hikâyesi anlatılırken kayıtsız kalabilir? İnsanlığın ortak paydası (fıtratı) İslâm (yani barış)’dır. Kur’an, bu ortak fıtratın kitabıdır. Bu nedenle hiç kimse (önyargı zindanına girmemişse) Kur’an’dan habersiz ve kayıtsız kalamaz, kalmamalıdır.

 Farklı renkler, diller, ırklar “pay” gibidir ve zenginliktir. Bu farklı payları, fıtrat kitabı olan Kur’an ortak paydasında toplayamazsak hayat işlemi devam etmez! İşte medeniyet, farklı renk, dil, ırk ve kültür paylarından oluşan insanların, Kur’an ortak paydasında birleşerek yapmış oldukları hayat işleminin adıdır. Dolayısıyla “medeniyet” barış yurdudur. Uygarlık (civilization) ise, fıtrat ortak paydasını bulamamış olan insanların, “pay” kavgasından doğan savaş ve kan yurdudur.

 İşte burada bir incelik vardır: Su birliğine ulaşmak için testileri kırmak gerekmektedir. Uygarlıkların savaşından doğar, medeniyet barışı. Daha doğrusu, uygarlığın fıtrat boğucu baskısına soyluca direnen insanlar kurmuştur medeniyeti. Şimdi, ailesinde fıtratı baskı içine alınan, okulda fıtratıyla çatışmaya sürüklenen, toplumun ateşiyle fıtrat yangınına maruz kalan ve zalim yöneticiler tarafından fıtrat sapmasına uğrayan insanlar, uygarlık zemininden kayarak medeniyet vadisine doğru yol alıyorlar. Bu gidiş aydınlık gidiştir. Bu yürüyüş, medeniyet yürüyüşüdür. Bu hareket, selâm yurdunu oluşturma hareketidir. Hak ile batılın ayrıldığı günlerde medeniyet ışığı doğar, ümitsiz olmayınız! Osmanlı yurdu, Moğol zulmünden doğmamış mıydı?

Evet, benim anlattığım hikâyeye hiç kimse kayıtsız kalamaz; çünkü benim anlattığım hikâye, senin hikâyendir. Bu hikâyenin kahramanı sensin, zaman seni kuşatmıştır ve olay kendi can evinde meydana gelmektedir. Lise öğrencilerinin parlayan gözlerinde umut var, gelecek var; her şeyden önemlisi medeniyet bakışı var. Uygarlığın patlattığı testilerden sızan suyun damla damla akışı ve bir kapta toplanışı var. Kalabalıklardaki çürüme gözünüzü korkutmasın, nice filizler gün yüzüyle buluşuyor. Hem tarih içindeki hiçbir oluşum, kalabalıklar tarafından kurulmamış, kaliteli azınlıklar tarafından kurulmuştur. Bunun için yarın medeniyet günüdür. Kendini medeniyet yurdunun bir üyesi olarak gören anne ve babalara birkaç sözüm vardır:

Çocuklarınızı ev ortamında eğitirken, onların fıtratlarını göz önünde bulundurunuz. Biz, cephelerde vurularak kaybetmedik medeniyetimizi; aile içerisinde fıtrat vurgununa uğrayarak yitirdik hamiyetimizi. Özellikle babalar, evimize dönelim. Batmakta olan şirketleri kurtarıyoruz, boğulmakta olan insanları kurtarıyoruz; neleri ve neleri kurtarıyoruz da sıra bir türlü aile fertlerimize gelmiyor. Cihad meydanlarında yumruklarımız havada; lâkin tebessümümüz, yavrumuzun gönlünde değil. Başka hanımların yanında incelik yarışına çıkmak çok hoşumuza gidiyor da, evimizin direği, can yoldaşımız eşimize “sevgilim” demeyi, ona nazik davranmayı gururumuza yediremiyoruz. Bu halimizin, toplumun ortak paydası ve atomu olan aileyi ne denli olumsuz etkilediğini bilemeyecek miyiz?

 “Müslüman’ım” diyen aileler! Bütün dünyanın sağlıklı bir şekilde işlem görebilmesi, sizin, insanlık ortak paydası olan “fıtrat” tohumunu, aile ortamında iyi ıslah etmenize bağlıdır. Fıtrat ortak paydası ıslah edilemezse, her gün kıyamettir, her asır cehennem!

Bu toplumun ortak paydası İslam’dır, mirim!

D.Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci