Oruçla Uruc Etmek

D. Ali TAŞÇI

 

                Bugün Ramazan’ın ilk günü. Müslüman alemine hayrolsun!

                Bunca dünyevi gailenin kuşatılmışlığı içerisinde Ramazan’ı idrak etmek, ruhuyla bütünleşmek de zordur. Ruhunu arındırmayan, ramazanın ruhuyla nasıl bütünleşsin?

                ‘ İnsan’ın bir anlamı da ‘ varlığın gözbebeği’ demekmiş. Yaratılmışlar içerisinde en değerli varlık insandır, değerini biliyor ve buna göre davranış sergiliyorsa...

                Oruç, insanı arındırır. Aslında bütün ibadetler insanın arınması içindir. Oruçla, namazla ve diğer ibadetlerle arınan insan kendini tanır. Kendini tanıma süreci bir insan için en mukaddes süreçtir. İnsan kendini tanıdıkça Rabbini ve çevresini de tanır.

                Kendini tanıyan insan yola koyulur ve çevresine bakar: Ağaçlarla, taşlarla, hayvanlarla selamlaşır. Ağaca ağaç diye, hayvana hayvan diye ve taşa taş diye bakmaz.

                ‘Taşın öylesi vardır ki, ondan ırmaklar kaynar, öylesi de vardır ki, çatlayıp bağrından su fışkırır, bazı taşlar da vardır ki, Allah korkusuyla yuvarlanıp düşer...’ ( Bakara,74 )

                Yoldaki insan ‘ Allah korkusundan yuvarlanan taşlar...’ diye düşüncelere dalar ve bir taşı eline alarak söylenir:

                ‘Ey taş! Sen Allah korkusuyla yuvarlanıp kum olabiliyorsun da ben yeryüzünde hala kibirle dolaşmayı insanlık sanıyorum!’

                Bunu düşünerek yürürken br arı, yanında ‘ vızz ‘ ederek geçer ve bir çiçeğe konar.

                ‘ Ve Rabbin bal arısına şöyle vahyetti ( İlham etti ) ‘Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendie yuvalar edin.’ ( Nahl,68 )

                Ayetin devamını düşündü, kendinden geçer gibi oldu. Doğada yanlız değildi. Her var olanı bir var eden vardı ve O, Kadir-i Mutlak’tı.

                Yürüyordu ve düşünüyordu. Orucun aydınlattığı iç aynasında kendini görmeye çalışıyordu.

                ‘ Yeryüzünü enine boyuna uzatan, onda sabit dağlar ve ırmaklar meydana getiren, orada meyvelerin her birinden çifter çifter yaratan O’dur.Geceyi de gündüzün üzerine O bürüyüp örtüyor.Düşünen insanlar için şüphesiz bütün bunlarda ibretler vardır’ ( Ra’d, 3 )

                Tabitan kendine göre olan dili durmadan Rabbini zikr ediyordu. Ağaç biliyordu Rabbini Taş biliyordu; arı, zeytin,nar,hurma... biliyordu; dağlar ‘ hu ‘ sesiyle doğayı inletirken rüzgar ‘vuu’ zikriyle yağmuru çağırıyor ve yeryüzünü Bismillah diyerek dirilişe çağrıyordu. Rabbani koro alemleri tutmuştu.

                ‘Artık siz de bile bile O’na eş ve ortaklar koşmayın. ( Bakara,22 ) Ayetini hatırlıyor ve insanlık adına yüzü kızarıyor başı yere düşüyordu.

                Mevlana geldi aklına; o, şöyle diyordu:

                ‘ Ben Şems’i tanıdıktan sonra ne yesem doymuyorum; çünkü acıkan varlıklarla birlikte acıkıyorum. Üşüyen varlıllarla birlikte üşüyorum’

                Yanlız değildi. Dağlarla bütünleşmişti. İnsanlarla, hayvanlarla,taşlarla,topraklarla bütünleşmişti ve orçla uruc etmiş Tevhid’e kavuşmuştu.

                Tevhid’e ulaştıran her şey çok güzeldi.

                Oruç, bunların başında geliyordu. Rabbim, orucumuzu kabul buyursun.

D.Ali Taşçı

dalitasci@hotmail.com            Twitter: @DAliTasci