PLASTİK LEĞEN

D. Ali TAŞÇI

 

            Yıllar önce bir köy okulunda sınıf öğretmenliği yaptığım dönemde, okula yakın bir yerde evi bulunan Ali Dayı, öğretmenler odasının kapısını vurarak heyecanla yanıma geldi ve sözünü, tabanca namlusundan mermi çıkarcasına bir bir (dan dan) sıraladı:

            “ Hoca, çocuklarından şikâyetçiyim! Onlara terbiyesini verirsen ver, yoksa ben terbiye vermesini bilirim!”

               “ Hayrola Ali Dayı, ne olmuş, ne yapmış çocuklar?”

“ Daha ne yapacaklar, leğenimi kesmişler! Leğenin altını yuvarlak yuvarlak keserek onu kevgire döndürmüşler!”

Ali Dayı’nın dediklerinden ben pek bir şey anlamadım; onu, teskin etmeye çalışarak yola koydum; ama içime bir kurt düştü; bu çocuklar plastik leğeni niçin kesmişler?

Öğle arasında bahçeye çıktım ve çocukları gözetlemeye başladım. Bir de ne göreyim; üç çocuk, plastik leğenden kesmiş oldukları yeşil yuvarlak parçacıklara ip bağlamışlar ve onu bir uçurtma gibi havada sallandırıyorlar. O da ne? Uçan bu yeşil yuvarlakların her birinin ardından bir yeşil kelebek uçup duruyor. Yeşil yuvarlak nereye giderse, bir kuyruk gibi, kelebek de onun peşinden sürükleniyor! Biraz sonra çocuklardan biri, yeşil yuvarlağı cebine sokuyor, kelebek de çocuğun cebine giriyor! Fesübhanallah!..

Ali Dayı haklı; ama çocuklara, bu yaptıkları şeyin doğru olmadığını söylemekle birlikte, ben bu şeyden ne kadar memnun oldum, sevindim! Ali Dayı’ya seve seve bir leğen aldım ve hafızama ve hatırama bu leğen olayı kazınıp durdu.

Her şey, herkes sevgilisinin peşinden koşmuyor mu? Sevgilisine pervane olmuyor mu? Işığın etrafında candan geçerek dönen pervaneler gibi; paranın, makamın, karşı cinsin ve daha bilmem hangi sevgilinin etrafında, nefsinin ateşinde kavrularak dönmeyen mi var? Zoraki olmadıkça, kim sevdiği kişi veya şeyin peşinden sürüklenmiyor? Hayat, sevgilinin ardından koşulan yol değil midir?

Öyle sevgili bulmalı ki, ölümden sonra da karşımıza çıksın. Ölüm, tüm sevgilileri de öldürüyor. Ölümün öldürdüklerine “sevgili” denebilir mi? Mademki sonsuz bir yolculuğa doğru çıkıyoruz, ebedi bir âlemde sevgilimiz olacak birini seçmedikçe, içteki ateş boyuna içimizi, dışımızı yakmayacak mıdır?

Bir kelebek, fıtratı gereği, sevgilisinin peşinden candan geçerek sürükleniyor da, insan, fıtratı gereği Mutlak Sevgili olan Allah’ın, dünyada insana çizdiği dosdoğru yolda yürümekten kaçıyorsa, onun ne dünyada mutlu olma durumu vardır, ne de sonsuz âlemde! Çünkü kelebek, iç dünyasına hitap edene nasıl koşuyorsa, insan da yaradılışının gereği olanın ardında gitmezse, adresini kaybeder ve ebedi kaybolanlardan olur.

Sözü uzatmaya gerek yok, herkes, dünyada yaşadığı sevgilisiyle dirilecek öte âlemde. Aslında sevgili bir aynadır, orada insan kendini görür. Dünyada yaşarken aynalarımızı kırmayalım ve buğulandırmayalım!

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci