SABAHATTİN ZAİM İLE BAŞBAŞA

D. Ali TAŞÇI

 

                Aralık ayı coğrafyamızda hüzünlü bir ay olarak anılır. 17 Aralık 1273 Mevlâna’nın Şeb-i Arus’u, 27 Aralık 1936 Mehmet Âkif’in dar-ı beka eylemesi ve 10 Aralık 2007 ise “Hocaların hocası” unvanına sahip Sabahattin Zaim Hoca’nın ebedi âleme irtihali, aralık ayını hüzne boğar.

            Ben bugün köşemde kısaca, Sabahattin Zaim Hoca’yla, değişik zamanlarda ve muhtelif yerlerde yapılan on dokuz söyleşiyi içeren bir kitaptan, bir eğitimci olarak beni ilgilendirdiği için, söz etmek istiyorum. Kitabın adı; “ Sabahattin Zaim ile İktisat Toplum ve Siyaset” (Derleyen Faruk Taşçı, İktisat Yayınları), yeni çıkmış.

            Kitabı okurken derin bir zevk aldım, ufkuma yeni yıldızlar eklendi. Âlim ve bilge bir insanın söz ve yazıları insanın sadece beynine dokunmuyor, o, aynı zamanda kalbinizi de harekete geçiriyor.

            Tadımlık bir çeşni sadedinde, Hoca’nın bir söyleşisinden alıntı yaparak, siz okuyucularımı onun düşünceleriyle baş başa bırakıyorum:

            “Sistemde insan modeli önemli, insanı yetiştirmeden insanı değiştirmek kabil değil. Pakistan’da Ziyaü’l Hak İslam devleti kurdu. ( Ziyaü’l Hak, 17 Ağustos 1988’de şaibeli bir uçak kazasında öldü.) Bizim konferanslarımızda Ziyaü’l Hak açıkça şunu söylemiştir: ‘Ben İslam devletini kurdum. Ben iktisatçı değilim. Sizler ulemasınız (âlimler). Bana yol gösterin; ne derseniz uygulamaya hazırım.’ Bu, İslam İktisadı Konferansı’nda söylediği bir sözdür.” (sayfa 56)

            İslam Eğitim Konferansı’nda söylediği söz işe şuydu:

            “Biz kurduğumuz İslam devletinde, sizin gösterdiğiniz yolda eğitim politikamızı çizmeye hazırız. Ama bugün Pakistan’da iki insan var. Birisi medreselerde okuyanlar. Bunlar (kendilerince) İslam’ı biliyorlar, fakat dünyevi bilgilerden mahrumlar. Bir de diğer okullarda okuyan milletimiz var; onlar da dünyevi bilgileri biliyorlar, ama İslam’ı bilmiyorlar. Bu ikisini birleştirip İslam’ın emrine vermek istiyoruz.” demişti. (sayfa 57)

            “Yani şunu demek istiyorum: Bir ülkede bu seküler Batı görüşünü benimseyen aydınlarla, İslam’ı bir şuurlanma hâlinde benimseyen aydınların mücadelesi her zaman devam ediyor. Bu mücadele bir senteze varmadıkça, belli yöneticilerin tek başına çıkıp da ülkeyi bir istikamete sürüklemesi son derece güçtür. Onun için insan unsuru kıvam olarak hazır olduktan sonra onları yönetim olarak sistematize etmek kolaydır. Sistemleri uygulayacak insanlara ihtiyaç var. İslam dünyasındaki bu insan unsurundadır.” (sayfa 57)

            Hoca’nın her sözü altın değerinde; çünkü ilim ve dünya tecrübesi Hoca’yı hikmet ehli yapmış. Devam ediyor:

            “ O bakımdan önce Allah’ın emirlerini bilen, yanı İslam’ı bilen, ona ihlâsla uyan ve uygulamaya hazır olan insanlar yetiştirmek lazımdır. Yüz milyonların böyle olması gerekmez. Belli aktif gurupların bu hâle gelmesi yeterlidir. Sosyolojik bir tahlile göre, toplumların yapısında aktif unsurların mücadelesi, yönü tayin eder. Onlar da % 10 ile % 20 arasındadır. Yaklaşık % 80 pasiftir. Belli yönetici kadroların bu şuurla donanması yeterlidir.” (sayfa 58)

            Hoca’nın 1992 yılında söylediği bu sözler her zaman geçerlidir ve onu ne kadar feraset ve ilmi yeterliliğe sahip olduğunu da gösterir. Bugün küçülen dünyada hareketler, uygulamalar, davranış ve söylemlerin evrensel olma zorunluluğu vardır. Böyle olmazsa bütün bunların ses getirmesi, kök salması mümkün değildir. Mahalli akımlarla, politik oyunlara sahne olan mahalle kavgalarıyla bir toplumu ayağa kaldıramazsınız ve dünyaya da örnek olamazsınız.

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci