TEHDİT VE ŞANTAJA KARŞI DURMAK

Seyfullah FIRAT

              Bu ülkede kişisel özgürlükler her ne kadar kısıtlı olsa da, yinede özgür olma sevdasında olanlar, her türlü tehdit ve şantajı göze alarak doğruları haykırmak zorundadırlar. Özgür olmak demek, elbette insanın her dilediğini yapması demek değildir. Bana göre özgür olmak demek, insanoğlunun içine itildiği doymazlığa, bencilliğe gem vurabilmesidir. Başka bir ifade diliyle işaret etmek istersek, özgür olmak demek insanın kendi nefsine galebe çalabilmesi demektir. Dünya nimetlerine ram olmuş, daha çok kazanmanın veya hak etmeden belli mevkilere yükselme arzusunun peşinde olanlar bana göre istek ve arzularına tutsak düşen kimselerdir. Kendi istek ve arzularının esaretine giren insanların da bu dünya da rahmanı çizgi üzerinde hayat yolculuklarını sürdürebilmeleri imkansız denilecek kadar zordur. Başkalarının onuruyla oynamaya kalkanlar bize göre dünyanın en haysiyetsiz kişiliklerine sahip olan arlanmazlardır.

            Özgürlüğe âşık olan bir insan olarak nefsimizle olan kavgamız da henüz belli bir rütbeyi hak edecek kadar şuurlu olduğumuzu her ne kadar iddia edebilmemiz mümkün olmasa da, inandığımız doğruları korkusuzca haykırma noktasında daha hızlı olduğumuzu söylemek mümkündür. Başarılı olduğumuz bu alan belki de birinci alandan daha kolay ve ucuz olduğu için kendimizi bu konuda gerçek özgür insanlar kategorisinde görüyoruz.

            Haksızlık karşısında susan şeytandır hadisinden cesaret alarak haksızlıklara isyan etmeyi şahsen kulluk görevlerimizden saydığım için elimden geldiğince ve Allah ömür verdikçe bu konuda ki duruşumu sürdürmeye kararlıyım. Tehditler her nereden gelirse gelsin, kasetler her ne kadar havalarda uçuşursa uçuşsun, kamburlarımız her ne kadar utandırıcı olursa da olsun, hiçbir zaafımız susmamıza, bildiğimiz doğruları savunmamıza engel teşkil edemeyecektir. Kamburu olanlar veya günahları bulunanlar; Allaha verecekleri hesaptan kaçıp, gücü eline geçirmiş çetelerden korkarak susarsalar, bana göre gizlemeye çalıştıkları rezilliklerini örtmüş olamazlar. Ben şahsen bu dünya da kamburu olamayacak insan sayısının çok az olduğuna inanırım. Kirli çamaşır dolapları açılanlar, mahremleri deşifre edilenler, bu işleri kotaranlardan çok daha namusludurlar. Dolapları kilitli olup, kendi hayat çamaşırlarının temiz olduğunu iddia edenler, emin olun ki deşifre olan zavallılardan çok daha kirlidirler. Biz bundan dolayı diyoruz ki, kulun Allaha vereceği hesabini bu dünya da tehdit ve şantaj yoluyla sormaya kalkanlardan korkmak veya bunların hegemonyasına girmek bütün ayıpların toplamından çok daha kabarık bir ayıp olur.

           Hiçbir insan melek falan değildir. Kendilerini melek olarak görenler veya gösterenler ya hasta ya da şeytanın ta kendisidirler. Her insanın görevi, nefsanî isteklerine karşı frenlerini sağlam tutabilmesidir. İnsaf ve vicdan balatalarını sıyırmış kimselerin, hiçbir zaman kaza yapmadan doğrularla buluşmaları kolay bir hadise değildir. Bu konularda her kulun musalla taşına uzanacağı zamana kadar açık çeki elindedir. Yeter ki umutsuzluğa kapılarak doğruyu arama sevdasından koparak yanlışlar çukurunda boğulmaya karar vermiş olmasınlar. Açığı var diye tehdit veya şantaj çetesine boyun eğenler esas rezilliği boyun eğdikleri zaman yapmış olurlar.

           Hiçbir Müslüman in başkasının veya başka bir kulun günah veya sevap envanterini tutmaya, takibe almaya asla hakkı yoktur. Kirli çamaşır avcılığına çıkanlar veya bu şantajcı çevrelere kirli çamaşır pazarlamacılığı yapanlar bu kirli işlere soyunmadan önce kendi mahremlerine baksalar daha insanı bir iş yapmış olurlar. Evinin içi çöp tan geçilmeyenlerin sokakta ki çöplerden yakınmaya hakları olamaz. Kendi mahallesi kirli olanların diğer mahallelerde ki kirlilikten yakınmaları kendilerinin temiz olduklarını da göstermez. Yatakta yabancı bir avratla zinada kayda alınan bir zavallıyla, devletin imkânlarını yandaşlarıyla haksız yere paylaşan günahkâr arasında ne fark olur ki?

           Düşünce dünyamızın objektiflerini değişik yönlere çevirdiğimizde, yüreklerimizi ağzımıza getirecek bir takım pislikleri görebiliyorsak, aynı objektifleri kendi iç dünyamıza veya bilinmez yanlarımıza çevirdiğimizde körlük yaşıyorsak emin olun ki ciddi bir bencillik ileti içerisindeyiz. Bugün bu ülkede kasetler havalarda uçuşurken, üzülmesi gerektiği halde bunu siyası ranta çevirmenin peşinde olanlar bana göre o kasetlerde yer alan çirkin görüntülerden çok daha pislik içerisindedirler. Bu ülkeyi çalıp çırpan veya yalanlarla dolanlarla ceplerini şişirenlerin hiç birisi zinada yakalanan zavallıdan çok daha temiz kimseler değillerdir. Öyleyse son sözümüzü söyleyelim. Yanlış yapanlar, zaaflarına yenik düşenler bu yanlışlarıyla bir yanlış yapmış olursalar, tehdit ve şantaj çetesine eyvallah diyerek susuyorsa bin kat daha fazla yanlış yapmış olurlar. Biz bu yanlışı yapmamaya kararlıyız ve birileri bizimle beyhude uğraşmasınlar. Şahsen ben onlardan değil, onlar benden korksunlar. Çünkü Allaha vermek zorunda olduğum bir hesabi üç kuruş etmez rezillerden oluşan tehdit ve şantaj çetesine vermekten asla korkmam. İnsanları takibe alarak, devletinde imkânlarını kullanarak şantaj malzemesi toplamak suçtur. Bu suçu işleyenlere göz yumanlar da suçludurlar. Tehdit ve şantaj çetesinin yargı önüne çıkarılacakları günleri sabırsızlıkla bekliyorum.