TRT VE “KUŞLARLA YOLCULUK”

D. Ali TAŞÇI

 

             Feridüddin Attar’ın “Mantıku’t-Tayr” –Kuşların Dili- adlı ünlü eserinin sahneye uyarlanış biçimi olarak “Kuşlarla Yolculuk” adlı dizi, TRT 1’de her akşam saat 19.00’da yayınlanmaktadır. Ramazan ayı boyunca yayınlanacak olan bu dizi, bizim irfan kültürümüzün önemli eserlerinden biridir. Bu diziye emek veren herkese teşekkür ediyorum.

            Kocaman kitabı çok kısa olarak özetlemeye çalışayım:

            Sultanlarını arayan bir grup kuş, bilge Hüdhüd kuşundan bu arayışlarında kendilerine yardım etmesini ister. Bilge kuş, aradıkları sultanın Simurg (Farsça’da otuz kuş) olduğunu ve Kaf dağında gizli bir köşede yaşadığını, dolayısıyla ona ulaşmanın zor ve tehlikeli olduğunu söyler. Buna rağmen kuşlar ısrar edince, Hüdhüd, her bir kuşa kendilerinin anlayabilecekleri bir dille başlarına gelebileceklerini bir bir söyler. Dağın zirvesine ulaşmak için beş vadi ve iki çölün aşılması gerektiğini inceden inceye anlatır.

            Bu açıklamalar sonrasında Simurg’a kavuşmayı candan arzulamayan papağan, tavus, kaz, balıkçıl… gibi bazı kuşlar kendilerince bahaneler uydurarak yoldan çekilirler. Bülbül ise gülün aşkının kendine yeteceğini, gülü tek başına bırakamayacağını söyleyerek gül bahçesine dalar.

            Bilge kuş, “Ne yazık ki gülün aşkı senin kalbini dikenlerle doldurmuş. Güldeki güzellik bir gün bitecek ve aşkın da son bulacaktır. Fani olana gönül bağlamak acı vericidir.” der, bülbüle.

            İnsanoğlu mükemmeli arar, ona ulaşmayı arzular, fakat bu işin zahmetli olduğunu gördüğü vakit kaçacak delik arar. Bu nedenle hayallerin aşkı ile gerçek aşkı karıştırmamak gerekir. Güle (geçici sevgili) hissedilen bu aldatıcı saplantılardan vazgeçilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.

            Bilge’nin anlattıklarına rağmen kuşların bir kısmı bu yolculuğa çıkmaya karar verir ve ilk vadiyi aşmak için kanat çırparlar. Fakat yolun zorluğu görülünce bahaneler uydurulmaya başlar. “Bilge’nin onlara rehberlik edecek kadar erdemli olmadığını, bir diğeri, şeytanın onun aklını çeldiğini, bir başkası, Bilge’yi mal-mülk peşinde olmakla suçlar. Zorluklara dayanamayanlar, suçu başkalarının üzerine atmaya eğilimlidirler.

            En sonunda otuz kuş, yola koyulur.

            Buna göre Hakk’ın arandığı Arayış Vadisi’ne ulaşılır. Burada yüzlerce elem ve keder tepelerine biner. Kalp bütün beşeri şeylerden temizlenince Hak katından gelen Zat nuru orada ışıldamaya başlar. Aşk Vadisi’ne ulaşılır. Bu vadide kuşlar Simurg’u görmek için sonsuz bir arzuyla yanarlar; çünkü gerçek aşk, ateş gibi yakıcıdır.

            Bu engellerden sonra yolcu bir üst vadiye, İrfan Vadisi’ne varır. Bu vadide kalpler Hakk ışığıyla aydınlanır ve Aşığının öz bilgisine ulaşılır. Daha sonra kuşlar kendilerini Kopuş Vadisi’nde görürler. Bu vadide artık ne varlık (benlik) iddiası söz konusudur, ne de manevi hakikatleri görüp bilme iddiası. Burada dünyalık bütün istek ve arzulardan arınılır.

            Birlik Vadisi bu yolculuktaki bir sonraki aşamadır. Yolcu burada bütün varlıkların özünde bir olduğunu görürü. İlahi hazinenin kapısı açılır ve böylelikle sırların sırrı açığa çıkar.

            Sonunda sıra Yokoluş ve Ölüm Çölü’ndedir. Burada bir damlayla okyanusun birleşmesine şahit olunur ve Birliğin Deryasında Sevgiliyle bulur kendini. Böylece yolculuk, bütün zorluklara rağmen, başarıyla tamamlanır. Kaf Dağı’nın zirvesine otuz kuş (Simurg) sağsalım ulaşır.

            Sultan’ın sarayına geldiklerinde kapılar açılır ve Sultan’ın salonuna otuz kuş alınır. İçeri girdiklerinde kuşlar şaşırır, çünkü bunca eziyetli yolculuktan sonra görmek ve kavuşmak istedikleri şey Simurg iken, gördükleri tek şey aynadaki otuz kuştur. Sonunda anlarlar ki bahsedilen Simurg, yani otuz kuş aslında kendileriymiş! Kendilerini ararlarken Sultan’ı bulmuşlardır ya da Sultan’ı ararlarken kendilerini. Bu huzur makamı bir aynadır, bu makama erişen orda kendini görür.  

            Attar, kitabın sonlarında şöyle bir not düşer kitaba:

            “Bu kitabımı dertle ve ıstırapla baştan sona okuyan kişi, elinde mutluluk belgesiyle o Yüce Eşiğe erişir. Bu kitabı anlayarak okuyan işinin eri olur.” Ve ekler: “Istırabı olmayanın ilacı olmasın!”

            TRT’yi, irfan dünyamızın bu “oluş” hikâyesini ekrana getirdikleri için tebrik ediyor ve evlerinde iftarı beklerken, ailece bu dizinin seyredilmesini de okuyucularımdan rica ediyorum.

D. Ali TAŞÇI (dalitasc@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci