Türkiye Yüzyılı I: Millî İmkân ve Teknolojik Devrim

Kemal ŞAMLIOĞLU

2022 yılının Ekim ayında vizyonuna tanıklık ettiğimiz Türkiye Yüzyılı; güçlü Türkiye’nin siyasi, ekonomik ve teknolojik olarak küresel ölçekte sahnede yer alacağının açık bir beyanıdır. Elbette Türkiye Yüzyılı; millî, kültürel ve idealist anlamda milletimizin devlet ufkunda meydana gelecek ileri bir merhaleye geçişin yüzyılımız adına tanık olunacak doktrinel kapsamını ve tarih ve medeniyet düşüncesini yeniden okumamızı gerektirecektir. Çünkü bütünleşik bir ilerleme ve harekete geçme amacı güden bu vizyon, milliliğin kültürden, kültürün idealizmden, idealizmin stratejik üstünlükten ayrılamayacağı; başka bir deyişle pek çok müreffeh bileşenin otonom bir vaziyet ediş biçimiyle ulusal yörüngeye oturması şeklinde mümkün kılınacaktır.  Türkiye Yüzyılı’nı politik ve diplomatik konsept olarak kabul edersek, öncelikli olarak millî savunma devriminden ve Türkiye Yüzyılı’nın arka plan siyasi kültürünü inşa edecek bu en önemli sacayağından bahsetmek yerinde olacaktır. Zira güçlü Türkiye ancak dünya standartlarındaki nitelikli argümanlar sayesinde küresel güç konumuna yükselip ancak böylelikle bir güç olarak kalabilecektir.

Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın bir hayali vardı. Te’viline mukabil bu rüya, Türkiye’nin ağır sanayi ekosistemini tamamlayıp özellikle savunma sanayisinde dışa bağımlılığı en aza indirgemekti. Türkiye’nin Avrupa, Orta Doğu ve Ön Asya jeopolitiğinde sıklıkla uluslararası siyasi krizlerle karşılaşması; bu kriz hafızasında diplomatik olarak en tanındık siyasi korkusu olan dışa bağımlılığı, devamında ağır askeri ambargolarla terbiye edilen bir ülke imajına dönüşmekteydi. Buradaki ufuk ötesine bakış, en başta yerli motor teknolojisi ve çağın gereği taarruz ve savunma konseptli akıllı ekipmanların geliştirilmesi, yerli olarak üretilmesiydi. Bugün gelinen noktada yerli ve millî savunma sanayi ürünlerinin Türkiye’yi bölgesel olmaktan çıkarıp küresel ölçekte güçlü bir aktöre dönüştürmesi, Türkiye Yüzyılı’nın bir anlamda teknolojik arka planını oluşturmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’nin uluslararası arenada sadece bölgesel gerilimlerle, terörle ve yıllarca demokrasisini sağlıklı kurgulayamamış bir ülke imajıyla anılması, devlet aklının yirminci yüzyıl itibariyle köşeye sıkıştırılmış statik görünümünün hazin tarihidir. Dolayısıyla şu günlerde Türkiye Yüzyılı vizyon belgesiyle eş güdümlü ilerleyen ve kayda değer mesafe aşan millî savunma sanayi gelişmeleri; Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde değişime, dönüşüme ve devrime doğru yelken açan yani artık dinamik hâle gelen devlet aklının varlığını daha net görmemizi sağlayacaktır. Böyle bir açıdan bakıldığında millî savunma ve teknoloji hamlelerinin teknik ve muhteva içeriklerinden kısaca bahsetmek Türkiye Yüzyılı’nın açımlanması adına faydalı olacaktır. 

Yakın zamanda Türkiye’nin F-35 müşterek taarruz uçağı programından çıkarılması, olağan F-16 avcı uçağı modernizasyon programının ambargolarla yavaşlatılması ve orta ve yüksek irtifa hava savunma sistemi ihtiyacının küresel partnerleri tarafından görmezden gelinişi, Türkiye’nin güvenlik standartlarını zaafa sürükleyecek siyasi ve diplomatik angajmanlar olarak görülebilir. Teknolojik bağımlılığın yakın dönem sonuçları olarak gözlemlenen bu gelişmeler, erken Cumhuriyet döneminden günümüze değin Türkiye’nin dışa bağımlı ülke imajını uluslararası gündemde hep sıcak tutmuştur.  Ancak Türkiye Yüzyılı vizyonuyla özellikle de son yirmi yıllık süreçte bu imajı derece derece değiştiren Türkiye, artık ihracat göstergelerinde bile fındık ve tütün satan bir ülke görünümünden savunma sanayi ürünleri ihraç eden ülke konumuna geçişini somut şekilde ortaya koymuştur.

Yaşanan süreçte Türkiye’nin yer-hava platformları ve ayrıca sivil taşıma araçları bakımından hayati öneme sahip motor teknolojileri için yürüttüğü çalışmalarda kat edilen mesafe dikkate değerdir. İşte Erbakan Hoca’nın rüyası olan yerli motor, tüm yer-hava platformlarının en temel ihtiyacı olarak teknolojik konforun maalesef yirminci yüzyılda Türkiye adına geciktirilmiş hazin hikâyesidir. Bu çerçevede proje aşaması devam eden, biten ve bitmeye yakın gelişmelerde özellikle dikkat edilecek olursa hava araçlarındaki ağırlıklı mesele motor gerekliliği, güçlü siyasi irade ve dirayetin sonucu olarak meyvelerini vermiştir. Birkaç örneği sıralarsak; TEI-TS 1400 Turboşaft, TEI-TJ90 Turbojet gibi millî imkânlarla geliştirilen motorlar; uçak, İHA, füze ve uzay çalışmalarında yine Altay tankı için geliştirilen BMC Power üretimi 1500 beygir BATU üretim bandında yerli motor çalışmalarının bir kısmını ihtiva etmektedir.

Savunma sanayi altyapısını yani ekosistemini tamamlamak üzere olan Türkiye’nin en prestijli ve rüya projesi 5. nesil MMU TF-X savaş uçağı, TUSAŞ’ın ana yükleniciliğinde gece gündüz özverili bir çalışmayla hedefine doğru ilerlemektedir. Dünya standartlarıyla yarışan TF-X, kompozit maddeyle yalıtık, radar emilimi ve erken uyarı sistemlerine karşı radar kesitindeki izi düşük stealth bir uçak olarak yüksek süpersonik hız, yapay zekâ, nöral ağla durumsal farkındalığı, muharebe gücü yüksek bir teknolojik platform olarak düşünülmektedir. Dâhili silah istasyonlarında TÜBİTAK SAGE yapımı SOM seyir füzesi ve Gökdoğan-Bozdoğan hava-hava füzeleri kullanabilecek olan TF-X, Türkiye’nin yerli ve millî duruşunun altın nişanesi olarak Türk havacılığı için de aynı zamanda bir devrim olacaktır.

Yine TUSAŞ ve BAYKAR TECH tarafından geliştirilen taktiksel ve taarruzi insansız hava araçları, Türkiye’yi akıllı ileri teknolojiye taşıma boyutuyla sınıf atlatmış; Libya, Azerbaycan ve Ukrayna örneğinde görülen bölgesel çatışmalarda taktiksel anlamda kendinden söz ettirmiştir. TUSAŞ Aksungur ve BAYKAR TB2 Bayraktar’ın sahadaki pratik başarıları sadece Türkiye’yi tehdit eden bölgesel terör odaklarına karşı düşük maliyetli taktiksel başarılar sağlamamış aynı zamanda dost ve müttefik ülkelere de stratejik bakımdan emsalsiz katkılar ve çözümler sunuştur. Yine BAYKAR’ın geliştirdiği ve sahaya kazandırdığı TİHA Akıncı; menzil, yüksek irtifa, deplasman ve yapay zeka donanımıyla Türkiye’yi dünya devleri arasında ilk üçlere çıkarmayı başarmıştır.

Bunların yanı sıra TR Motor, Roketsan, Aselsan, Havelsan gibi ismini sayamadığımız pek çok yerli firmanın Mavi Vatan’ın kapsayıcılığı ve stratejik korunumu için Atmaca seyir füzesi, Türk hava sahasının katmanlı ve otonom korunması için hızla devam eden Hisar, Siper HSS geliştirme ve üretim programı, Türkiye Yüzyılı’nın güçlü savunma sanayi hamlesinin somut gizli devrimi niteliğindedir. Kendi kendine yeten bir ülke olarak Türkiye, artık sadece hammadde ithalatıyla veya tarımla anılan bir ülke olmaktan çıkıp ileri teknoloji üreticisi global aktörlerden biri olmuştur. Ve burada hepsini sayamadığımız savunma sanayi ekosisteminin yarınlar için yeşerttiği umutların tek tek başarıya ulaştığı bir Türkiye; MMU’dan Kızılelma’ya, uzay programı çerçevesinde aya gönderilecek roketten, tamamlanmış MİLGEM projesine kadar topyekûn destansı bir hikâyenin yüzyıla damga vuran kazanımlarıyla tarihi yeniden kurgulayacaktır.

Toparlayacak olursak Türkiye Yüzyılı’nın bileşenleri, günümüz dünyasının ekonomik, teknolojik, kültürel ve siyasi konsensüsüne oyun kurucu iddiasıyla tesir edecektir. Bu, bir ideoloğun temennisi veya parti programının beklentisi olmayıp, gerçeğin Türkiye Yüzyılı adına tarihe not edilecek kırılma anı olacaktır. İşte Türkiye Yüzyılı’nın en önemli sacayağı olan teknolojik yeterlilik ve üstünlük, aynı zamanda küresel ölçekteki siyaseti de belirleyen güç çarpanıyla aziz milletimizin ve devletimizin rüyalarını, medeniyet ufkunu yarınlara güvenle taşıyacaktır.