Vali ve müsteşar

Osman YAZICI

Sevgili okurlarım; bugünkü yazımda biraz özeleştiri yapıp, yazılarımın perde arkasını sizlerle paylaşacağım. Yazılarımı takıp eden, yorum gönderen tüm okurlarıma yürekten teşekkür ediyorum. Yorum, okuyucunun doğal hakkıdır. Dahası bizlere doğru yolu gösterir.

Yazılarımda, Karadeniz’deki hemşerilerimi, Karadeniz dışındakilerle buluştururum. Nerede bir hemşerimiz var ise bulup çıkarıp, tanıtırız sizlere. İtiraf edeyim, konu; hemşerilerim olunca, gazetecilik kurallarını zorluyorum. Dahası gazetecilik yapmıyorum.

***

Her görüştekilere yer vermeye çalışırım. Hak etmedikleri halde ‘çamurdan olsun bizden olsun’ mantığı ile birçoklarını överim. Bunu yaparken de bir beklenti içine girmem. Övücü yazılarımızdan dolayı hiç kimse bizi arayıp ‘Teşekkür ederim, ben bunları hak etmiyorum’ demez. Marifeti kendisinden sayar, ‘Ben neymişim’ havasına girer.

Ne zaman, birilerinin hakkında gerçekleri yazıp, eleştiri yaparsak o zaman hemen aranırız, dostlarımız devreye sokulur vs. Buna en iyi örnek teşkil eden kişi TBMM Genel Sekreter yardımcısı Mehmet Ali Kumbuzoğlu’dur.

Marifeti kendilerinden

 Defalarca kendisi ile ilgili; hak etmediği şekilde iltifat dolu yazılar yazdık, bir kere olsun adam teşekkür etmedi. Ne zaman ki gerçekleri dile getiren ‘Kumbuzoğlu’nda laf çok, iş yok’ başlıklı bir yazı yazdık bizi aramaya başladı, ortak dostlarımızı devreye soktu. Ortak dostlarımızın hatırına; inanmadığım halde kendimizi tekzip eden, Kumbuzoğlu’nu aklayan ikinci bir yazıyı yazdım. Zorla güzellik olmuyor. Adam yine değişti, yine telefona çıkmaz, teşekkür etmez. Bildiğimiz Kumbuzoğlu işte. Sadece bir örnek. Marifeti kendinden sayan çok hemşerimiz bulunuyor.

İşte kalite

Teşekkür etmesini bilenlerde vardır elbette…
Bunlardan biri CHP Grup Başkan Vekili ve Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi’dir. Kendisi ile ilgili iki kere yazı yazdım, her ikisinde de arayıp, nazik bir şekilde ve içten teşekkür etti. Sekreter aracılığı ile değil, direk kendisi aradı…  Kaldı ki, Hamzaçebi hakkındaki yazılarımda; gerçek dışı, ya da hak etmediği hiçbir övgüye yer vermedim... Sadece gerçek  tespitlerimi aktarmıştım... Akif Hamzaçebi’nın farkı, siyasette kalitesi bundandır. Siyasette kalitenin adresi o yüzden Hamzaçebi’dir diyorum. Açık bu örnek tabloya Prof. Dr. Ruşen Keleş, Danıştay Üyesi  Kenan Atasoy, AKP Trabzon Milletvekili Prof. Dr. Cevdet Erdöl’ü de ekleyebiliriz.

Vali ve müsteşar

Biz Karadenizliler, bölgemizde görev yapanları, ya da farklı şekilde tanıdıklarımızın asla peşini bırakmayız. Onlarla övünüp ‘Bizim paşa, bizim vali’ deriz. Farklı görevlere gelişlerinde de mutlu olup, onlarla gurur duyarız. Rüzgâra göre de eğilmeyiz, dik dururuz. Görevden alındıklarında da, emekli olduklarında da hep yanlarında oluruz. Eski valilerimizden Kemal Esensoy, Yılmaz Ergun, emekli paşalarımızdan Bahtiyar Türker ve niceleri. Onlar Karadenizlilerin kalplerinde altın harflerle yazılanlardır.

Trabzon’un eski Ankara’nın yeni valisi Alaattin Yüksel ile yine Trabzon’un merhum eski valisi İsmet Gürbüz Civelek’in eşi; Milli Eğitim Müsteşarı Esengül Civelek, geçmişte yakın dostlukları olmuş, desteklerini görmüş, bugün emekli olan ya da eski siyasi gücü olmayan siyasetçi ve bürokratların telefonlarına çıkmıyorlar. Öyle söylenti veya dedikodu değil, net bildiğim kişiler var. İsimlerini yazmama gerek yok. Gerekirse de yazarım. O kişilerle olan geçmişteki dostluklarını, ilişkilerini de biliyorum.

Uzağa gitmeye gerek yok. Rahmetli Vali Civelek ile olan yakın dostluğumuzu, bürokrasideki beraberliğimizi bilmeyen yoktur. Müsteşar Esengül, göreve atandığında yazılarımda ’Cumhuriyet tarihinin ilk kadın müsteşarı’ diye yazı yazan benim. Vali Yüksel için de yine ‘Ankara’ya baba vali’ diye manşet çeken yine benim. Her ikisi de, nezaket ziyareti için istediğim randevuya cevap vermediler. Ben de randevu taleplerimi geri çektim. Takdiri, bizleri yakından tanıyan ortak dostlarımıza ve okurlarıma bırakıyorum.

Ve ‘yaşasın güç’ diyorum…