Zalim; içinde yabancı barındırandır

D. Ali TAŞÇI

 

            Zulüm karanlık bir kuyudur, zulmettikçe kuyu derinleşir ve içine zifiri karanlık çöker. Zalim, zulmünü artırdıkça, iç dünyasındaki karanlık ve kasvet yoğunlaşır.

            En büyük zulüm, yaradılış gerçeğini göz ardı etmek ve Allah’a kulluktan uzaklaşmaktır.

            Susamış bir insanın önünde duran bardağa değil de, suyu bardağın dışına akıtmak, susayan insana zulüm değil midir?

            İnsan, Rabbine kulluğa susamış varlıktır; onu başka şeylerle oyalamak, ona yapılacak olan en büyük kötülüktür.

            Kulluk süreci, insanın kendini tanıma sürecidir. Bir insanda bu süreç başlamamışsa, onun kendisini tanıması da mümkün değildir. Kendini tanımayanların yönetiminde (Aileden devlete kadar) yaşamak, dünyada cehennemi yaşamakla eş değerdedir.

            Mazlumlara zulmedenler, onları alt ettiklerini sanırlar. Oysa onlara yapılan her kötülük, zaman içinde kat kat kendilerine döner. Zalim korkaktır, pısırıktır, cimri ve sinsidir. Tüm kötü ahlâklar onun sığınağıdır.
Her kötü ahlak, bir zulmün isim değiştirerek geri dönüşünün adıdır.

            İnsanın en büyük zulmü, kendi nefsine karşı yapmış olduğu zulümdür. Allah’a kulluk görevini yerine getirerek arınmıyorsa, zulüm, onun içinde katmerleşecektir. Ateş topuna dönüşecek ve kendisiyle birlikte çevresini de yakacaktır. Nasıl ki, susuz maddi temizlik olmuyorsa, ibadetsiz de insanın ruhu temizlenmez. Sel sularının bulanıklığına aldanıp, pınarlara iftira atmak, kendini kandırmaktır.

            Çalışanlarına hakkını vermeyen, haram yiyen bir patron düşünelim. Haram yemek, hak etmediğin malı çalmaktır, zulümdür. Haram, insanda hırsı kamçılar. Bu hırs, zamanla kişiliği olumsuz etkiler ve patronu daha da acımasız hale sokar. Onun bu merhametsizliği, ona karşı duyulan kalplerdeki sevgiyi nefrete çevirir. Bu nefret, o patronun zindanı olup çıkar. Evinde, iş yerinde ve hayatın başka alanlarında o patron artık sevilmez; sadece parası için yüzüne gülünür. Kendisi de sürekli rahatsızdır, tedirgindir, tatminsizdir; çünkü içindeki güzellikler kurumuş, yerleri kötülüklerle dolmuştur. Zaman içinde en yakın sandığı insanlardan çok büyük darbeler yer ve manen yıkılır. Hâlbuki onun başına gelenler, zamanla kendi yaptıklarının, yani zulmünün karşılığıdır. Bu durum her alanda böyledir.

            Kimde kötü ahlak öne çıkmışsa, o, daha önce yapmış olduğu zulüm ve haksızlıkların sonucudur. Isırgan tohumu ekerek gül devşirilmez.
İnsan, başkalarına yapmış olduğu kötülüğün neticesinde, kendine yabancılaşır. Her kötülük, kendinden uzaklaşma, her iyilik de kendine yakınlaşmadır. Bir insan kendinden uzaklaşmışsa, onun başkalarına yakın olabilmesi mümkün müdür? İçinde bir yabancı barındırmak kadar kaygı verici bir durum var mıdır? Artık o, kaygılar, endişeler, vehimler sultanıdır.

            Zalim, içinde yabancı barındırandır; bunun için saldırgandır. Kendini ehilleştirene kadar da saldırgan olacaktır. İman ve kulluk, ehilleşmenin adıdır. Mevsiminde aşı olana kadar o meyve yaban kalacaktır.

            Güzel ahlak, içteki narı (ateş ) nura dönüştürür. Kötü ahlak da nuru nara çevirir. Bu nedenle kötü ahlak sahipleri, yani zalimler, içlerindeki ateşle yaşamak zorundadırlar. Bu da onlar için daha dünyada iken bile cehennemde yaşamak demektir.

            Herkes kendi hayatının heykeltıraşıdır; eserine bakıp sanatını değerlendirebilir.

            Evine hırsız girip, kıymetli eşyaları çalınan insan emniyete başvuruyor da kalbine şeytan girip, tevhidi çalınan ve zalimleşen insan nereye başvuracağını bilemiyor. Gerçek ilim, insanı zulümden uzaklaştırır; uzaklaştıramıyorsa, ilmin kalibresinden veya öğreticilerinden şüphe etmek gerekir.  Biri dünyalık ve fani, öbürü ebedi var oluşun simgesi. Bazı kayıplar vardır, kazançtır. Bazı kazançlar da vardır, kayıptır. Bunu ayıramayan akıl, zulme teslim olmuştur.
            Zulüm, fani olanla baki olanı ayıramama ve yerli yerinde kullanamama bulanıklığıdır.

            En büyük ahlaksızlık, başarını kendinden bilmek, geldiğin makamı kutsamak ve ebedi olarak algılamaktır. Suyun akışını görmez misin, sen hep aynı aktığını görürsün de akan damlalar çoktan denize ulaşmıştır.

            Nefs, cehennemden bir parçadır; cehennem nasıl doymak bilmezse, nefs de doymaz. Canlı cehennem görmek isteyenler, doymayan dünya ehline baksınlar.

            Bir gönülde Allah tecelli etmemişse, onu taşıyan insan zulmetmekten kurtulamaz. Allah’ın gönülde tecellisi ise, O’nu kabul etmek ve kulluğuna rıza göstermektir. Çağdaş insan kulluğu kabul etmemekte direnirse, nice kullara kul olmaktan kurtulamayacak ve zulüm dünya çapında devam edecektir. Etmiyor mu?

            Zulmünü parıltılı ambalajlarla insanlığa sunan dünya tiranlığı, kalbine Rabbini alarak secdeye kapanmış bir kulun karşısında ne kadar aciz ve zavallıdır!

     D. Ali TAŞÇI  (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci