1. HABERLER

  2. YÖREDEN HABER

  3. RİZE

  4. Türk çayını hiç kimse böyle anlatamadı!
Türk çayını hiç kimse böyle anlatamadı!

Türk çayını hiç kimse böyle anlatamadı!

Amerikalı hikâye yazarı Katharine Branning, Türkiye’yi yazdığı kitabının tanıtımında Türk çayını öyle anlattı ki, okuyunca siz de hayret edeceksiniz!

A+A-

Deniz Varlı
Amerikalı hikâye yazarı Katharine Branning, Türkiye’yi yazdığı kitabının tanıtımında Türk çayını öyle anlattı ki, dinleyenler, “Türk çayını hiç kimse böyle anlatamadı” demekten kendini alamadı.

Türkiye’yi ve Türk insanını bir bardak çaya benzeten Branning, Amerika’da Türkiye’nin ve Türk insanının yanlış tanındığını söyleyerek, bu kitabı Amerikalılara doğru şekilde anlatmak için yazdığını ifade etti.



Çayı ve Türk çay demleme kültürünü anlatan Ünlü yazarın “Yes, I Would Love Another Glass of Tea” adlı kitabı “Bir bardak daha çay İstiyorum” ismiyle Türkçeye çevrildi. Branning’in Türkiye’yi çaya benzeterek anlatması, uluslararası medyada da geniş yankı buldu.

Türkiye hayranı yazar Branning, Türkiye’de çay içmenin, İngiltere’deki 5 çayından ya da Japonya’daki özenle hazırlanan çay ikramlarından daha farklı, daha az karmaşık ve çok daha sade olduğunu söyleyerek, “Tıpkı Türk insanı gibi…” ifadesini kullandı.

“Çaya atılan şekeri eritmek için çay kaşığı ile karıştırırken çıkan tınıları dünyanın başka hiçbir yerinde duyamazsınız” diyen Branning, evlerde işyerlerinde sürekli duyulan bu seslerin bir araya gelmesi halinde ülkenin en güzel harmonik melodisinin ortaya çıkabileceğini dile getirdi.

Branning, Türk çayını şöyle anlatıyor:

“Türk çayı için ‘tavşankanı’ derler. Siyah ya da yeşil değildir, kırmızıdır. Tıpkı, her vatansever Türk’ün damarlarından akan kan gibi… Tıpkı, göklerde gururla dalgalanan bayrakları gibi… Eşsiz güzellikte olan halılarındaki kırmızı yün gibi… Tıpkı, ilkbaharda açan ateş kırmızısı laleler gibi kendisine çok benzeyen bu çay bardağına yansır. Türk çayı sıcaktır; Anadolu topraklarını ısıtan güneş gibi… İçinizi ısıtan coşkulu Türk müzikleri gibi… Yemekleri, şehirleri, spor takımları, Türklerin hayatlarının her anındaki yaşama sevinci gibi… Türk çayı demlenir. Bir Türk sallama çayı, çay saymaz. Karadeniz Bölgesinde yetiştirilen çay, daha sonra Türkiye’nin her yerinde sürekli demlenir. Her zaman servise hazırdır. Türkiye’de ‘kahvaltı hazır’ demezsiniz; ‘çay kaynadı’ dersiniz. Çay aynı Türkiye gibi bir mozaiktir. Miras, kültür, tarih, gelenek ve birçok etnik grubun bir araya gelerek kaynaşması gibi… Türk olmak demek, Türkiye Cumhuriyeti ile bütünleşmiş olmak demektir. Türk çayı sadedir. Sütle beraber içilmez. Berraktır; tıpkı, bir Türk’ün yüzü gibi… Her zaman anlaşılabilir, bir şey saklamaz, Türklerin komşularına gösterdikleri kalpleri gibi… Türk çayı sürekli içilebilir. Çay keyfinin bitmesine imkân yoktur. Bütün gün boyunca içebilirsiniz. Çayın altı sabahtan akşama kadar her zaman açıktır. Ülkenin dağları, ovaları, doğal güzellikleri ve çalışkan insanları kadar cömerttir. Türk çayı, müzik gibidir. Müzik kültürüyle yetişmiş ve birçok yetenekli müzisyeni barındıran bir ülkedir Türkiye… Pop müzikten folk müziğe, arabeske kadar geniş bir müzik stilleri var. Çayı karıştırırken duyduğunuz melodi, dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir melodidir. Sanıyorum, Türkiye’nin her bir köşesinde evlerdeki, ofislerdeki, marketlerdeki, feribotlardaki bu sesler bir araya gelse, ülkenin en güzel harmonik melodisini oluşturur.”

“Türk çayı, arkadaş canlısıdır. O, hiçbir zaman yalnız içilmez. İlla ki, yanınızda biri olmalıdır. Eğer bir Türk sizinle arkadaş olmak istiyorsa ilk teklif edeceği şeydir çay… Türkler yalnız, tek başlarına iş yapmazlar. Başkalarıyla birlikte olmayı severler. Geniş düzlüklerde aileleri ve hayvanlarıyla sıcak ilişki geliştirebilmiş ataları gibi hayatı başkalarıyla paylaşılarak değerli kılınan bir şey olarak görürler.”

“Türk çayı demokratik bir içecektir, herkes içebilir. Demokratiktir; Atatürk’ün izinde kurdukları ve 88 yıldır yaşattıkları devletleri gibi… Türk çayı sadedir, dolaysızdır, kolayca demlenir. Ve bu yönüyle Türklerin hayatı yaşamak için seçtikleri tarzı yansıtır. Çay sade olabilir ama her  zaman Türklerin  hayat tarzının temelleri olan saygı ve sevgiyle ikram edilir.”

“Türk çayının acelesi yoktur; yoğun bir günün ortasında asude ve dingin bir iklime çağırır insanı. Türkiye’ye gittiğinizde öğreneceğiniz ilk ifadelerden biri ‘Sorun Yok’tur. Yavaş yeme hareketinin önemli bir unsurudur çay. Bu yaz Türkiye’de çayı gereğinden biraz daha uzun içtiğim için birisi tarafından hafifçe azarlandım.”

“Türk çayı barışçıldır. Bir bardak çay, nereye giderseniz gidin, size ikram edilir. Evlerde ve işyerlerinde ikram edildiğinde, bir barış mesajını da size taşır. 13. yüzyılın büyük sufi şairi Rumi’yi (Mevlana) hatırlatır. Gel tanış olalım; yavaş yavaş bu çayı içer gibi… Gel şu günün hay huyunu bir kenara koyalım; birbirimizi tanıyalım. Gel bir bardak çay paylaşalım. Belki ısınırız onunla ve arkadaşlığımız doğar. Gel hayatı ısıtalım.”

Bunun için kitabımın adını “Evet, Bir Bardak Daha Çay İstiyorum” koydum. Türkiye’nin Ortadoğu’daki barış yapıcı rolü üzerine çok tartışma var. Ben bir siyaset bilimci değilim, ben hikayeler anlatırım. Ama barış dolu bir dünyada yaşamak istiyorum. Bu kitabı yazmaktaki amacım, Türkiye hakkındaki ümidimi Amerikalı kardeşlerimle paylaşmak. Türkiye, bölgenin yükselen bir değeri olarak, bizlere bölgenin rasyonal, entelektüel ve barışçıl yüzünü gösterebilir. Ve daha iyi bir geleceğin inşasında taşıyıcı bir rol üstlenebilir. O halde benimle beraber bir bardak çaya ve iki ülke arasındaki diyaloğa ‘Evet’ deyin.”

HABERE YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız
4 Yorum