Yılsonu kutlamaları
Depresyondayım! Depresyondasın! Cidden depresyonda mıyız?
20012002 eğitim öğretim yılında Rize Anadolu İmam Hatip Lisesinden mezun oldum. Malum o sıralar ÖSS kasırgasını bizler de yaşadık, şiddetli fırtınada bir o yana, bir bu yana savrulan kayıklar gibiydi birçoğumuz. O seneler birçok arkadaşıma depresyon teşhisi konduğunu bilirim.
Bir öğrenci; -Aman! Devletimiz ÖSS adı altında senelerdir okuttuğunu, eğittiğini ve öğrettiğini söylediği biz gençleri Öğrenci Seçme Sınavı adı altında ahiret sualine sokacak. Çalışmalıyım, hele birde Meslek Lisesi öğrencisiyim, daha çok çalışmalıyım.
Bir diğeri; -Hayırrrrrr depresyondayım. O doktor senin, bu doktor benim koşup duruyorum. Psikolog sınava kafamı fazla takmamamı söyledi. Ee tabii kendi kazanmış, mesleğini de eline almış. Üzerinde baskı yok. Onun için kafana takma demesi kolay geliyor ona tabi.
Bir diğeri; - Peki ya ben! Ya kazanamazsam, Allahım ne olur kıyısından köşesinden bir fakülte kazanabileyim, ne olur ya Rabbim, söz bir daha günah işlemeyeceğim. Ne olur Allahım bir 4 yıllık. Olmadı en azından bir iki yıllık, sonra ben onu dikey geçişle 4 yıl yaparım. O dönemler arkadaş sohbetleri hemen hemen böyle geçer. Dualar ardı ardına sıralanır, dershanelerin test kitapçıkları kaçırılmamaya çalışılır. ÖSS sınavında sorusu çıkmayan derslerde, kaçamak testler çözülür, sınava hazırlık yapılır.
Pardon, kendi lise yıllarımdan bahsediyordum değil mi? Nerede kalmıştım?
Evet, Rize Anadolu İmam Hatip lisesinin ilk mezun öğrencilerinden olma şanına erişmiştim o sene. Açıkçası okulla aram pek barışık değildi. Şimdilerde hiperaktif o zamanlar ise hayta diye tanımlanan öğrencilerdendim. Hocalarım hep cin fikirli bir öğrenci tiplemem olduğunu, derslerime asılırsam çok daha başarılı olacağımı söylerlerdi. Başarıdan kasıtları ileride iyi bir meslek sahibi olmamdı. Dersi derste dinleyip anlama huyum dışında, pek ders çalışma gibi bir özelliğim yoktu. Fakat iyi bir ders dinleyicisiydim diyebilirim. Bu yüzden sınavlarım da iyi geçerdi. Öğretmen olmayı istemişimdir, nasip değilmiş, tarih bölümü okumayı da isterdim o da nasip değilmiş, devlet imkân sunmuş bana, ilahiyat okuyabilirsin diye. Puanı epey bir tavanda olduğu için, benim de boyum tavana yetmediği için, tavana tabandan daima baka kaldım. Nasip kısmet meselesi, ilahiyat okumamız da nasip değilmiş. Zaten öğretmen olamayacaksam, istediğim mesleği yapamayacaksam okumanın da bir âlemi yok diye düşünmüştüm kendim için(Genç kardeşlerime tavsiye etmem). Devletimin yetiştirdiği milyonlarca öğrenci arasından yapacağı ÖĞRENCİLERİNİ SEÇME sınavına da pek asılmamıştım. O zaman bu zaman keşke de demedim açıkçası
Üniversitelerimizin meslek edindirme kuruluşu olarak adlandırılması açıkçası ülkemize yakışır bir durum değil. Üniversite okuyacaksam bu okul bana meslekten ziyade iyi bir dünya(!) eğitimi vermeli.
Aslında yazımın temel konusu eğitim öğretim yıllarının bitiminde yapılan yılsonu kutlamaları olacaktı. Fakat bu karpuz seçer gibi öğrenci seçme işi de kafama takılmıştı senelerdir, yazmadan geçmeyeyim dedim.
Gelelim aklımdaki asıl konuya.
Evet, bir eğitim öğretim yılını daha geride bıraktık. Kimi öğrencimizin Hey! Yaşasın tatil bitti okul yolu göründü, arkadaşlarla tekrardan bir aradayız heyecanlarının yanında, Yaaa tatil bitti, elveda sana körebe, elveda sana saklambaç, elveda dondurma
şeklinde eğitim öğretim yılını açan evlatlarımız da yok değildi. Neyse ki bir seneyi daha geride bıraktık.
Bir seneyi daha geride bıraktık bırakmasına da, şu yılsonu düzenlenen ÖSSYE hazırlanan öğrencilerimizi depresyondan çıkarma, küçük kardeşlerimizi ise eğlendirerek tatile hazırlama programları nasıl geçecek diye merak ediyorum açıkçası.
Hani hep söylüyorum ya, Öğretmenlerimize çok işler düşmekte diye, bir kez daha yineleyeceğim, öğretmenlerimden özür dileyerek, biliyorum başınızı çok ağrıtıyorum
Yılsonu programları Milli Eğitim Müdürlüğümüz başkanlığında, öğretmenlerimizin gözetmenliğinde olmalı diye düşünüyorum. Aman olmaz, bizim eğlencemizde öğretmenin işi ne diyen çok genç kardeşim vardır şimdi eminim. İyi de belki de aynı öğretmenle en az 1 senedir okuyor, bir arada bulunuyorsunuzdur. Yeri geldi mi ohooo hocammm ceketiniz de çok yakışmış demeyi de biliyorsunuz. Peki, eğlenceye sıra gelince!
Evet, konumuza kaldığımız yerden devam
Yılsonları yapılan eğlence programları her ne hikmetse biraz kargaşalı geçmekte, eğlenmek elbette herkesin hakkı. Fakat eğlenmeye giden evlatlarımız ne yazık ki eğlencenin TVlerde gördüğü saçmalıklardan ibaret olduğunu bilmiyorlar. Kızlarımız yine TVlerdeki mankenlere özenecek, erkeklerimizde kendilerini jönlere benzetip gideceklerdir bu kutlamalara
Şimdi yaş sınırlamamı biraz daha küçültüp ilköğretim öğrencilerimizin eğlence programlarına değineceğim. Ergenliği yeni yeni tanımaya başlayan, karşı cins tarafından beğenilme arzusu taşıyan küçük evlatlarımız ablalarından ağabeylerinden gördüklerini, akıl mantığı içerisinde yorumlayamadan taklit edeceklerdir. Eğlence adı altında, onlarda kargaşalar yaşayacaktır. Okula giderken makyaj yapan, annesinden gizlice, gözlerini, dudaklarını boyayıp eğlence merkezine gidiyormuş gibi okula giden kızlarımız, bu yılsonu kutlamalarında tam bir manken olabilmek için yarışa girecektir. Delikanlılarımız ise saçlarını jöleleyip boylarını en az 5 santim daha uzatacaklardır. Artık kalmadı öyle subay traşlı delikanlılar. Bazen öyle oluyor ki yüzünü göremediğiniz erkeği bayan, bayanı da erkek zannedebiliyorsunuz. Ruh hallerinin, kişilik durumlarının karıştığı bu zamanda, saç baş karışmış bunu pek konuşmamak lazım belki de
İlköğretimde okumaya başlamış, minicik çocuklarımız da okuma bayramları yapacaktır bu günlerde.
Ali ata bak, Ali koş, Ali otur, Ali sus, Ali koş
her şey hazırlanmış ki onun adına, birisi söyleyecek ve o oturacak, o konuşacak. Öyle değil mi? Ali de tıpkı onun gibi değil mi? Birisi ona komut vermeden ata da bakamıyor, topu da alamıyor
Peki ya bizim miniklerimiz(!)
Peki, bu küçük kardeşlerimiz nasıl eğlenecekler? Lütfen bu küçücük çocuklarımıza dansöz Asena muamelesi yapmayın. Onlar Asenanın değil Nene hatunun torunlarıdır. Onların eğlence programlarında dillerini dahi anlamadıkları müzikler eşliğinde eğlenmelerini beklemeyin. Annelerine seslenirken I LOVE YOU MOTHER demelerindense, ANACIM SENİ ÇOK SEVİYORUM demelerini sağlamalıyız. Eğitim anlayışımız kendi Türk kültürümüze, örf ve adetlerimize uygun olmalıdır.
Dedim ya, dilini dahi bilmedikleri, kendi örf ve ananelerine uymayan şekillerde eğlenmelerini onlardan beklemeyin. O minik bedenler ilerde, büyüdüklerinde bu vatanın temsilcileri olacaklardır. Ağaç yaşken eğilir boş yere dememiş atalarımız. Anne ve babalar, evlatlarınıza eğlenmeyi öğretmek de sizlerin görevidir. Aman be bu zamanda da böyle görüş kaldı mı? deyip beni eleştirmeyin, ne idik ne olduk deyip iyice düşünüp taşının. Gelecek günlere yön verecek şahıslar sizlerin evlatları olacaktır. Bir günden bir şey çıkmaz anlayışına kurban vermeyin evlatlarınızı.
Milli Eğitim Müdürlüklerimiz bu tür kutlamaları takip etmeli, gereken yerlerde yardımcı olmalı, yol gösterici olmalıdır.
Eğlence anlayışını dahi TVde gördüklerinden kopyalayan bir gençlik yetiştirmeye devam ettiğimiz sürece, ÖSYM yapacağı sınavlarda SEÇİLECEK öğrenci bulamayacak. İleride bu devletin önemli kurumlarında, mevkilerinde nasıl kişilikler oturacak tahmin dahi edilemez. Bugün yaşanmaya devam ediyor, yarın ise henüz yaşanmadı. YARINLARIMIZ İÇİN ÖNLEMLERİMİZİ BUGÜNDEN ALMALIYIZ.
Ben yılsonu kutlamalarında asimile olmuş eğlence şekilleri görmek istemiyorum. Milli Eğitimin en önemli görevlerinden birisi de kendi milli değerlerimizi yaşatmaktır. Rica ediyorum sizlerden
Türk örf ve adetlerine uygun kutlamalar yapılmasından yanayım. Her Türk evladı Türklüğünü yaşamayı bilmeli
Allaha emanet olun.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.