1. YAZARLAR

  2. Seyfullah FIRAT

  3. BİZE BÖYLE NELER OLDU
Seyfullah FIRAT

Seyfullah FIRAT

Yazarın Tüm Yazıları >

BİZE BÖYLE NELER OLDU

A+A-

Dünyanın en güçlü devletlerini inşa etmiş, devletin ne olduğunu insanlığa öğretmiş bir milletiz. Böylesine devlet geleneği güçlü olan bir milletin en son bakiyesi olan bizim neslimiz şimdi ne anlaşılmaz bir durumdur ki, kendi aslımıza sırt çevirme delaletini yaşar ve kendi devletimizle kavga eder olduk.

Cumhuriyeti kuralı henüz çok uzun bir zaman geçmemiştir. Bir devletin deforme olup yozlaşmasına sebep olabilecek uzun asırların aşınmasından da geçmiş değiliz. Daha dün, bizlerin dedeleri hiçbir inanç ve meşrep ayrımına gitmeden gönül gönüle, omuz omuza gelerek ve en aziz varlıkları olan canlarını cömertçe feda ederek bu devleti bizlere armağan ettiler.

Aradan geçen kısa sürede neler oldu ki, bu kutlu devlet şimdi bütün kurumlarıyla tartışılır oldu? Geçen kısa sürede bu devlete düşman olanlar ne kadar maharetliydi ki, bu devletin ahengini kısa zamanda bozmayı başardılar ve Cumhuriyetin kimyasını çözebildiler?

Hiçbir kimse şimdi ortalara çıkıp bize laf salatası yapmaya kalkmasın. Cumhuriyetin yerinde durduğunu, millet kimyasının mükemmel olduğunu hiçbir kimse yalandan iddia etmesin. Bugün millet ve devlet olarak resmen sarsıntı yaşadığımızı, yenileşiyoruz ve gelişiyoruz denilerek yeni bir dönemece getirildiğimizi hepimiz tartışmasız kabullenmek durumundayız. Olup bitenlerin yenileşme olmadığını, resmen bazı güç odaklarının zoraki bir dönüştürme operasyonuna muhatap olduğumuzu lütfen görelim ve kabul edelim.

Bu acı ve uyuşturucu gerçeği kabul edelim ki, daha sonra da düşmanlarımızın oyunları sonucu kursaklarımızda doldurduğumuz kahrolası kin veya nefretimizi bir yana koyup bir an için düşünelim ve olup bitenleri insafla, akliselimle değerlendirebilelim. Yoksa bu gidiş hayra doğru bir gidiş değildir. Önümüze konulanlar dönüşüm veya yenileşme hiç değildir. Olup bitenler resmen bir devriliş, can çekiş veya Allah korusun bölünerek, parçalanarak yok oluşun işaret fişekleridir.

Üzerinde bizimde hayat sürmekte olduğumuz Ortadoğu coğrafyasının ortak kaderini paylaşan diğer milletler için de benzer tehlikeler söz konusudur.

Türk ve İslam dünyasının bugün içinde debelendiği bütün sıkıntıların arka planında bu coğrafyada kader birlikteliği etmiş olan bizlerden daha çok düşmanlarımızın hile ve oyunları vardır. En büyük ortak sancımız, bölge milletlerinin mukadderatlarına hükmeden geçmişte hüküm sürmüş ve bugün de hüküm sürmekte olan yöneticilerin, düşmanların akıl oyunlarına yenik düşmeleri ve onların dümeninde hareket etmeleridir.

Komşularımıza veya bölge toplumlarına baktığımız zaman gördüğümüz en acı gerçek, halk yığınlarıyla devlet erkinin karşılıklı olarak sürekli bir şekilde cepheleşmesi ve tarafların kılıçlarını çekmiş olma delaletleridir.

Daha dün, Saddam denilen zalimin heykelleri Amerikalı işgalciler tarafından yıkılırken, hamam terlikleriyle sokaklara dolup hayvanlar gibi tepinen zavallıların akıbetleri kendi öz çocuklarının kendi gözleri önlerinde ırzlarının kirletilmesi gibi iğrenç bir zillete kadar uzandı.

İki yüz bin tane masum insana tebelleş oldukları yetmedi, otuz bine yakın erkek çocuğun da günahına girdiler. Ancak; ne acıdır ki, bunca rezillikler sergilenirken o kuşatılmış olan aptal halk yığınları, kendi aralarında mezhep kavgalarına girerek kendi kendilerini en vahşice bir şekilde katlettiler.

Bizde de aynı oyun oynandı ve oynanmaya da devam ediliyor. Bir takım uydurma nedenlerle kardeş kardeşi boğazlamadık mı? Yine bir takım uydurma sebeplerle bu Cumhuriyete düşman nesiller yetiştirilmedi mi? Bu milletim kutsallarıyla barışık olmayan genç kuşaklar hedeflenmedi mi? Bütün bunlar yetmezmiş gibi şimdi de koskocaman insanlar bu ülkede köşe kapmaca, alan kapatma hesaplarına yatmadılar mı?

Nereye gidiyoruz, neler oluyor, kimsenin haberi yok. Millet iradesi diyoruz milleti hiçe sayıyoruz. Seçimden seçime millete giderek ve bin bir hile ve akıl oyunlarıyla insanımızın iradesini cebellezi etmeyi demokrasi diye yutturuyoruz.

Eşkıya çetesi mensubu veya bir şirket çalışanı gibi işimize geleni milletin önüne koyuyor ve meselelerden bihaber kalmış güzel insanımızı açlığa ve sefalete mahkûm ederek teslimiyet psikolojisine mahkûm tutuyoruz. Zerre kadar utanıp arlanmadan da daha sonra, işte demokrasi, işte millet seçti diyerek çalım satıyoruz.

Ta baştan beri milletin vekillerinin seçiliş tarzı antidemokratiktir. Genel Başkanların tayin ettiği kişileri milletin seçmeye mecbur edilmesi demokrasi ile asla bağdaşmaz.

Demokrasi milletin seçtikleriyle tecelli eder. Başkalarının seçtiklerini millete onaylatmak ne kadar demokrasi olur bilemiyorum. Demokrasi çoğunluğun azınlığı kuşattığı veya sindirdiği bir rejimin adı değildir. Demokrasilerde seçmen, kendi özgür iradeleriyle kendi seçtikleri insanlar vasıtasıyla yönetim üzerinde hak payı olan insanlardır.

Seçmenin onayını almadan ben geldim demek despotizmdir. Ha darbeyle veya silah gücüyle gelmişsin, ya da seçmeni sindirip kandırarak gelmişsin hiç fark etmez sen de demokrat değilsin. Olsan olsan demokrasiden geçinen olursun.

Bizdeki demokrasi şarkıları hep başka yerlerde bestelenmiş ve biz de dinlerken adeta kendimizden geçerek mest olmayı demokrasi diye anlayıp teselli bulmuşuz. Ne yazık ki bu demokrasi değil bu resmen insan onuruna saygısızlıktır, demokrasiye ihanettir.

Eğer gerçekten demokrasi aşığı iseniz, gerçekten akıl oyuncusu değilseniz ve gerçekten millet iradesine saygılı iseniz her şeyi bir kenara koyup şu milletin vekillerini sizler değil de milletin seçmesinin önünü açın. Seçim meydanlarında yırtılırcasına kaba bir dil kullanmaktan uzak durup kendinizi ve yapacaklarınızı millete anlatın.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız
3 Yorum