1. YAZARLAR

  2. Osman YAZICI

  3. Duygularından bir şey kaybetmeyenler için
Osman YAZICI

Osman YAZICI

Yazarın Tüm Yazıları >

Duygularından bir şey kaybetmeyenler için

A+A-

Sevgili Okurlarım,
Siyasetten uzak,
Duygularından bir şey kaybetmeyen,
Doğduğu, büyüdüğü yeri özleyenler için yazdım..
Başarabildim mi?
***
Sonbaharın en renkli gününde, derin vadinin devasa kayalıklarından adeta püsküren Ayder’i,
İnsanın içinden derdi, tasayı alıp götüren billur renkli Uzungöl’ü, Sümela’yı ,
Çocukluğumda tuttuğum, günümüzde yok edilen kırmızı benekli alabalığı,
Suya dönüşen yapraklar Mevlevi dervişler gibi semaya dönüşen, buz gibi suyun oluşturduğu Yedi Göller’i ,
Kışın beyaz sessizliğin kapladığı,
İlkbaharda taze yeşilin,
Eflatun komarların ahengine bürünen yaylaları,
Saf, temiz insanları, yok edilmiş ormanlarımı,
Misafirperverliği, doğallığı, köydeki eski düğünleri, imeceleri,
Akşamları toplanıp lamba ışığında kuzinenin etrafında yapılan sohbetleri,
Tencerede kaynayan lahanayı, mıhlamayı,
Altın sarısı gibi mısır ekmeğini, yoğurdu, turşuyu, hamsıyı özlerim..

Gerçek insanlığı, karşılıksız dostluğu,
Yayla yolundaki şenlikleri,
Mumla aradığımız, hormonsuz yaşamı,
Senedin, sepetin olmadığı, sözün namus olduğu,
Güven dolu mertliği özlerim.
***
Köy kızlarının, çay bahçelerinde,
Yayla yollarında, nişanlısına bir merhaba diyebilmenin,
Ya da lamba ışığında yazdığı iki satır mektubunu verebilmenin güzelliğini,
Entrikasız yaşamı,
Hayallerimi yüzdürdüğüm bulutları,
Ayrı kaldığımda özlediğim dostları,
Kısacası; doğduğum, büyüdüğüm coğrafyanın dağını, taşını, insanları özlerim

***
Benim ömrümde ırmaklar vardır, sularında hayallerimi yüzdürdüğüm.
Sevdiklerim vardır, ayrı kaldığımda üzüldüğüm, kahrolduğum.
Memleketim Rize’den uzak kaldığımda, hep hüzün yaşarım.
Özlerim, rahmetli anamı, babamı ve ayrı kaldıklarımı.
Burada yaşayanlara, göç edenlere, yayladan dönenlere,
Çobanlara, bahçede çalışan ninelere,
Güz hasadını toplayanları, oyun oynayan çocukları, çalan çıngırakları…
Horon tepenleri, kemençe çalanları, yeni doğmuş kuzuları,
Baharı müjdeleyen bin bir çiçekleri…
Uçan kelebekleri, bal yapan arıları…
Köyden yaylaya giderken yapılan sohbetleri.
Gönülden yaşatıp, şimdi bulamadıklarımı
Resimlerine bakıp şimdi bulamadıklarımı,
Köyümü, yaylamı, terk edilmeye yüz tutmuş yüz yıllık hatıra dolu ahşap evleri…
Özlerim…
***
Köydeki sağ olanları hasta yatanları, şehir sevdası ile yüreği yananları..
Çocukları, kadınları… Dertlisi, dertsizini…
Mutluyu, mutsuzunu, zengini, fakirini…
Yayla yollarındaki kuş seslerini
Herkesi özledim…


Kendi köyümde yok olmuş tüm özellikleri özler, gözlerim yaş dolar…
Dağların tepelerinden inen, kayalara çarparak uğuldayan, Fırtına Vadisi’nden salınarak akan, insanın ruhunu tazeleyen suyun sesini ,
Kaçkarların tepelerini yalayarak ormana inen, yaprakları okşayarak yayılan, yorgun, yeşilin güz kızılının kokusuyla yoğrulmuş rüzgarın sesini ,
Yayladan inenleri, sonbaharda dönenleri,
Göç yolunda çıkanlarla onları uğurlayanların birbirine karıştığı kuşların ve kuzuların sesiyle uyanmayı özlerim,
Benim okumam için çırpınan,
Yırtık Trabzon lastiği ile köyden Ardeşen’e sırtıyla odun taşıyan anacığımı hatırladığımda, yüreğimde oluşan acılarla olgunlaştığımı hatırlarım…
***
Evet… Ne güzeldi, eski günler, gelenekler,
Güzel günlerdi bizim için çocukluğumuzun günleri.
Selam olsun, o günlere…

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız
3 Yorum