1. YAZARLAR

  2. D. Ali TAŞÇI

  3. EVİN İÇİNDEKİ ADAM
D. Ali TAŞÇI

D. Ali TAŞÇI

Yazarın Tüm Yazıları >

EVİN İÇİNDEKİ ADAM

A+A-

 

            CHP niçin çoğunluğun oyunu alıp başa geçemiyor? Dünyada bize benzeyen hiçbir ülke olmadığından, ülkemizde gelişen olayları başka ülkelerde gelişen olaylarla yorumlamak, sorunları anlamak ve çözmek anlamına gelmiyor.

            Bir köşe yazısında ne kadarına değinebileceksem bir yudumluk sunmak isterim.

            Osmanlı ceddimiz altı yüz sene İslam’ı hayat düzeni olarak benimsedi ve insanları bu anlayış ve inanca göre çekip çevirdi. Yani “gökten indiği farz edilen kitapla” altı yüz sene üç kıtayı yönetti. Sonra olanlar oldu ve rejim / sistem değişti; “gökten indiği farz edilen kitap” hayat sahnesinden kovuldu, ondan geride kalan bütün izler de silinmeye çalışıldı.

            İnsanlar bilgisiz de olsalar, “Din ve vatana hâkim olan ruh” adına dünyanın her yerinde toprağa düştü, şehit oldu. 13 milyon nüfus ile Cumhuriyet’e geçildi; bunun dokuz milyonu kadındı, geride kalan dört milyon da çocuk ve yaşlılardı. Her evde bir veya birkaç şehit vardı ve çocuklar, dul anaların gözyaşlarıyla anlattıkları şehit babaların hikâyeleriyle büyütülüyordu. Altı yüz sene bir inanca bağlı olarak yaşayan halk, kültürel olarak bu inancın hayata açılımını içselleştirmişti. İlk zamanlarda ülkenin kurtuluşunu sağlayanlara karşı içinde müthiş bir minnet duydu; “Can, mal, namus ve en aziz bildiği Din kurtulmuştu.” Sütçü İmamlar, Nene Hatunlar bu değerler için toprağa düşmüşlerdi.

            Fakat ne oldu, nasıl oldu bilinmeden bir anda ülkede esen hava değişmişti “ Çanlar sustu ve fakat/ binlerce yılın yabancısı bir ses değdi minarelere: Tanrı uludur, Tanrı uludur/ Polistir babam / Cumhuriyetin bir kuludur.” Babaannemin anlatımıyla : “ Gözyaşlarımız kurudu oğlum, açtık fakat dayanıklıydık; ezanlar sustu, ruhumuz da öldü, yaşayıp yaşamadığımızı bilemiyorduk!”

            Köylü “cahildi.” Okuyacak ne zamanı vardı ne de zemini. “Cahil” ancak canını verebilirdi, o da canını seve seve “Din ve vatanını yoğuran mukaddesler” uğruna gözünü kırpmadan canını verdi. Egemenlerden hiçbiri köylü değildi. “Gâvurların arasında okumuşlar ve onların dinini, değerlerini memleketimize sokmaya çalışıyorlar”dı.

            Evlerdeki sohbetler değişmiş, “dost – düşman” tefrik edilir olmuş, özellikle “düşman” anlatılırken kapılar kapatılır ve fısıltılarla, gözyaşlarıyla konuşulurdu. Yönetenlerle yönetilenler arasında güven kalmamış, korku dağları tutmuştu. “İstiklal Mahkemeleri” yargılamadan insanları ipe götürüyordu. Egemenler, üstenciler halkı hor görür, “cahil” der ve halkın inançlarını, değer yargılarını küçümserdi. İşte bu amaçla “Köy Enstitüleri” kurulmuş, halkın iç mağaralarında sakladığı değer yargılarını da silmek için köyler hedef alınmıştı. Fakat inançlar kültüre dönüşünce onları yok etmek çok zordu ve bir nesille olacak iş değildi. Değer yargılarını penceren aşağı atamayınca, onları merdivenden aşağı yavaş yavaş “Köy Enstitüsü” projesiyle toprağa indirmeye ve hayattan süpürmeye kalkıştılar.

            Öylesine bir korku ve aşağılama hayata sürülmüştü ki, insanlar en yakınlarıyla bile düşüncelerini paylaşamıyorlardı. Bu durumda riyakâr nesiller çoğalmaya başladı. Okulda okutulanlara inanmayan (aile baskısıyla), fakat inanmış görünen çocuk ve gençler, insanlık disiplininden uzaklaşmaya başladılar. Ahlâk yara aldı. Hayatın düzeni bozulunca karmaşa hayata hâkim oldu.

            Halk, Togg’u gördüklerinde ağlıyor, evet onu alacak paraları yok, ama yüz yıllık hayallerini somut biçimde karşılarında bulunca heyecanlanıyorlar. Togg’u, İha/ Siha’ları ve özledikleri bunca maddi gelişimi ve yaptıranı gördüklerinde, asırlık rüyaları hayat buluyor. Asırlık aşağılık kompleksinden kurtulduklarına şükrediyorlar. Bütün bu gelişimi yaptıran irade bunları aşağılamıyor, üstenci bakış sergilemiyor, birlikte başlarını secdeye koyuyorlar, birlikte Allah’a el açıyorlar. Evin içindeki adama güveniyorlar, ona her türlü dertlerini açabiliyorlar, asırlık problemlerine çözümü onda buluyorlar ve onun yüzüne gülümseyerek bakıyorlar.

            Şimdi baştaki soruya dönelim. CHP zihniyeti şu soruyu kendine sorabilirse, belki bir adım yol alabilir: Yüz yılda bu millete ne yapmış olmalıyız ki, bunca ekonomik sıkıntı, asırlık deprem ve daha birçok sıkıntıya rağmen hâlâ bunları yenemiyoruz?

            “Evin içindeki adam” iktidar olmuştu. Bundan sonra kim gayrisine yönelebilirdi ki?

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız