1. YAZARLAR

  2. D. Ali TAŞÇI

  3. GÖNÜL ÇÖLDE, AKIL DAĞDA TEST EDİLİR
D. Ali TAŞÇI

D. Ali TAŞÇI

Yazarın Tüm Yazıları >

GÖNÜL ÇÖLDE, AKIL DAĞDA TEST EDİLİR

A+A-

 

            Kapında seni beklerken bir anda çöllere düşüyorum. Kızgın kumlar ve güneş karşılıyor beni. Kum sesleniyor bana:
“         “Her bekleyen, ayağını bana basıp yanmadıkça, beklenenine kavuşamaz. Sırlara ulaşmanın anahtarı bendedir.”

“         Güneş, beynimi kaynatıyor; cesedim alevleniyor. İçimden bir ses yükseliyor:
“Yanmadıkça ona ulaşılmaz.”

“         Vücudumdaki sular buharlaşıyor. Suyun çağrısı ruhumu inletiyor. Bir damla su! diye inlerken, zihnime okyanuslar doluyor. Bir ses duyuyorum:

            “ Aşkın yolunda susuz kalanlara okyanuslar armağan edilir.” diyor.

            Okyanusta mıyım, çölde mi? Aşk, bütün yönleri bir etmek değil midir? Gittiğiniz yönde sevgili yoksa her yön öldürücüdür. Mekânı anlamlı kılan sevgilinin gücüdür. Sevgilinin gücü yoksa hayatınızda, yaşadığınız mekânların zindandan ne farkı vardır?

            Serap istemiyorum. Yalan gerçekliğe kanmak istemiyorum. Dünya, bir serap gibi önüme geliyor. Bu yalan gerçekliğe dokunmak isterken sevgilinin sesiyle irkiliyorum:

            “Dokunma ona! Ona dokunan bana kavuşamaz. Orası, benim hasretimin demlendiği yerdir, visal diye ona yönelirsen ebediyyen mahrum kalanlardan olursun.”

”         Bu sözlerden pek bir şey anlamasam da sevgilinin sözüne hürmeten ona dokunmuyorum.

            Şimdi çölümdeyim. Çöl, ölümün mekânı; çöl, özgürlüğün yurdu. “Ölüm, özgürlüğün binitidir.” diyor, sevgili. Ölüme okunan bütün serenatların çölde yazılması boşuna değildir. Ve boşuna değildir, bütün Mecnun’ların Leyla’yı çölde araması. Çölde Leyla bulunmaz; çölde, Leyla’nın aşkı alevlenir. Mecnun, alevin çocuğu değil midir?

            Çöl, ateşi üfleyen sır. Özgürlüğü düşleyenler çöle koşmalıdır. Her kum tanesi bir özgürlük anıtı. Aşk, bu anıtlardan bir medeniyet kurmaktır çölde. Kim çölde bir medeniyet kurmamışsa, gönlün sonsuzluğu ona kapılarını açmaz. İşte zindan budur. Sonsuz ritimden ses duyanlar çöllere koşmalıdır. Çöl, mekânı gönlüne sokmayanların azatlık meydanı. Aşk, bu meydanda görücüye çıkar.

            Senin kapında beklerken bu sefer dağlara düşüyor yolum. Dağların heybetinden küçülüyorum. Taşlar kesiyor yolumu. Zirvelerin çağrısı, ölümün çağrısına karışıyor. Zirveler baş döndürücü. Zirvelere başla çıkılmaz. Zirvelere canla çıkılmaz. Ağaçlar, ağaçlıklarını, yani canlarını ormanda bırakarak zirvelere çıkma liyakatine kavuşmuşlardır. Can taşıyan zirveye çıkamaz, mirim. Candan geçmeden zirve yurt edinilemez. Aşkın rüzgârı orda çok sert eser, meyyit olmadan orda durulmaz.

            Her zirvede bir gönül otağ kurmuştur. Zirvenin sesi, gönlün sesidir. Bu sesi duyan, kan revan içinde koşmuştur o yola.

            Dağda taş olmak, hayatta baş olmaktan yücedir. Dağda taş olmak, ateşlere yurt olmaktan yeğdir. Dağda taş olmak, padişahlara saray olmaktan iyidir.
Taş olmak, susmaktır; Hakikat karşısında edebe bürünmektir, sevgiliye dilsiz yürümektir. Sevgili sözden değil, halden anlar mirim.

            Dağda taş olmak, bir dağ keçisine yol olmaktır, kartallara yuva olmaktır. Bir haksızlığa göz olmaktansa, bir karıncaya yol olmak daha mübarek değil midir?
Bir kurdun bir tavşanı parçalayışına tanık olmak, gülümseyerek bir insanı aldatan yüzden daha canavarca değildir. Bir kartalın pençesinde can çekişen bir farenin duygusundan daha hafif değildir, şehvet uğruna bir erkeğe yem olan bir kadının duygusu.

            Çığlıkları duyuyor musun, gönlünü kaybetmişlerin çöldeki ve dağdaki çığlıklarını. Bu çığlıklardır işte insanlık ormanını bütünüyle yakan. Bu çığlıklardır, çölleri amansız kılan. Dağlardan aşağıya yuvarlayan hep bu çığlıklar olmuştur.

            Oysa aşkın sesi çığlık değildir. Aşkın sesi, sabah rüzgârına sarılı olarak gelir ve ölümsüzlüğü müjdeler insana. Aşk, insanın içindeki ölümü öldüren büyük sır.

            İç dünyanın dört mevsimini ve coğrafyanın bütün görüntüsünü yaşamadan evinden dışarı çıkma, yönünü kaybedersin. Yönünü kaybetmek demek, kendini kaybetmek demektir. Aşk, kendini bulmaktır, tüm iklimlerin ve yönlerin içinde. Kendini bulduktan sonra kaybolmaktır, bütün bir âlem içinde ve bütün bir âlem sende olarak.

            Çölü olmayanın güneşi olmaz, dağı olmayanın zirvesi. Gönül çölde test edilir; akıl dağda. Sevgiliye yoklukla gidilir, mirim. Yok olmayı beceremeyeceksen, nasıl varlıktan söz edersin? Yokluğun kapısını açmadan ebediyen var olunmaz. Ve de aşkın tadına varılamaz.

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci 

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız