1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Kendi havayolu şirketini kuracak
Kendi havayolu şirketini kuracak

Kendi havayolu şirketini kuracak

Altur’un sahibi Abdürrahim Albayrak 5500 araçlık filosuyla her gün 86 bin kişiyi işine götürüyor. İşte Albayrak'ın yeni hedefi:

A+A-

ALTUR’un sahibi Abdürrahim Albayrak, 35 yıl önce tek bir minibüsle başladığı iş hayatında bugün 5 bin 500 aracın sahibi. Her gün 86 bin kişi onun servisleriyle işe gidip geliyor. Fakat pek çok kişi kendisini iş adamı kimliğinden çok Galatasaray aşkından tanıyor. Bu öyle bir aşk ki, oğlunun doğumunu bırakıp maça gidecek ya da damat Beşiktaşlı diye kız vermeyecek cinsinden. Hatta 43 dikişle yattığı hastaneden maç izlemeye kaçıp, yoğun bakıma alınacak kadar...

31416

* Toplam olarak kaç servis aracınız var? Her gün kaç insan sizin sayenizde işine gidip geliyor?

Biz Altur olarak hem personel taşıma işi yapıyoruz hem de filo kiralıyoruz. Personel taşımada 8 bin çalışanımız var (tüm medya kuruluşları, Turkcell, İş Bankası, diğer devlet kuruluşları... Hepsini biz taşıyoruz); filo kiralamada ise kuruluşlara uzun dönem filo kiralıyoruz, o da 5500 araç. Öz malımız 5500, diğerleri kiralık yani. Taşıdığımız insan sayısı ise 86 bin.

* Bir gün “Yok kardeşim, taşımıyorum” deseniz 86 bin kişi mağdur olacak yani.

Evet ama İstanbul trafiği de rahatlayacak(gülüyor).

* Minibüs şoförlüğü yaparken “Bugün cebime bin lira koymadan eve dönmeyeceğim” diyor ve her gün bu parayı bankaya yatırıyormuşsunuz. Bu nasıl bir hırstır?

Evet, hırslıyımdır; 1976-77 yıllarıydı o zamanlar.

* Şimdinin parasıyla günde 100 TL mi kazanıyordunuz yani?

O zamanın parası işte. Yaşlandık şimdi kız, yapma gözünü seveyim (gülüyor). 1976’larda Almanya’dan gelip, askere gittim. Sonrasında memleketim Rize’den tek başıma İstanbul’a geldim. Anne babadan ayrı, bir barakada mazot bidonları, lastiklerle yan yana muavinim ve kardeşimle kaldım. Sabah 06.00’da kalkıp, gece bire kadar çalışıyordum. Para biriktirmem, çok çalışmam lazımdı. O düşünceyle yola çıkarak ve kendime bir hedef koyarak çok çalıştım; o bin lirayı bankaya yatırmadan mesaimi bitirmezdim. Zeytin, helva, ekmek yiyerek günü geçiriyordum. En büyük mutluluğum banka cüzdanıyla beraber bankaya gitmekti. Hele hafta sonu çalıştığım zaman pazartesi bankaya parayı toptan götürtüyordum ya, daha da mutlu oluyordum.

* Şimdi ne kadar var cebinizde, ne kadar parayla gezersiniz?

2 bin lira var. Kredi kartı kullanmayı sevmiyorum.

31417

Bir zeytini 4 ısırıkta yerken şimdi bir seferde 4 zeytin yiyorum

* Ama Allah aşkınıza Abdürrahim Bey, bu zenginlik neye yaradı; önceden de erkenden kalkıp çalışıyormuşsunuz, şimdi de...

Önceden param yoktu; bir zeytini 4-5 defa dişleyerek yiyordum. Şimdi param var ve 4 zeytin yiyorum. Zaten yaşın geçince kolesterol gibi hastalıklar çıkıyor ve her şeyi yiyemiyorsun. Ne yapacağım anlamadım, önceden param yoktu yiyemedim, şimdi param var gene yiyemiyorum.

* Benim anladığım siz taa en baştan yırtmayı kafanıza koymuşsunuz ?

O yıllarda Edirnekapı- Habipler hattında çalışıyordum. O kadar parasızdım ki, sabun biter diye saçımı yıkamazdım. Bir seferinde 15 gün yıkanamamıştım, saçım taş gibi olmuştu. Toz toprak içindeydim. Dayımın oğlu yanıma gelip: “Yav bu saçının hali ne? Şu saçını git yıka” demişti. Ama ben şimdi başka yerlerdeyim, o dayımın oğlu başka yerlerde. Demek ki çalışmadan, hava atarak bu işler olmuyor. Havanın çok sıcak olduğu bir gün ise su alacaktım ama bir şişe 25 kuruştu. Kıyamadım o 25 kuruşa. Gittim çeşmeden içtim ve parayı cebime atım. Hiç kimsenin çalışmadan bir yerlere varması mümkün değil. Rahmetli Sakıp Sabancı’nın dediği gibi, çalışmak, çalışmak, çalışmak. Bak sen de çalış, o zaman yüzün daha da gülecek. Çalışan insanın yüzü hep güler, işi olmayan insanın yüzü gülmez.

31418

Minibüsümü ben tamir ederdim, şimdikiler hemen servise koşuyor

* Şu da var ki, her çalışan insana sizin gibi “Yürü ya kulum” denmiyor. Sizin farkınız pratik Karadeniz zekanızda mı gizli?

Ben daha ilkokula giderken çıkışta simit, kestane satardım. Bak ben Karadeniz çocuğuyum ama yüzme bilmem. Neden? Yüzmeye gitmeye zamanım olmadı çünkü. Hep çalıştım. 10 yaşımdayken annemle beraber inek sağardım, çay keserdim. Almanya’da işçi olan babamın yanına çalışmaya gittiğimde babam 8 saat çalışır paydos ederdi; ben 10-12 saat çalışırdım. Tüm inşaatın küreklerini, kazmalarını temizlerdim. Her gün 4 saat mesai yazarlardı bana. Ay başında çocuk olmama rağmen babamdan daha çok para alırdım ve bankaya yatırırdım. Sonra Almanya’da biriktirdiğim parayla İstanbul Habipler’de büyük bir arsa aldım. Mesela askerde herkes para yer değil mi ama ben para kazandım. Ayakkabı boyacılığı yaptım, oturdum diğer askerlerin ayakkabılarını boyadım. Yani benim bütün her şeyim çalışmak ve ticaret üzerine kurulmuştu.

* O halde her çalışan sizin kadar zengin olabilir mi?

Tabi ki Allah da yürü ya kulum diyecek, iş de size uyacak ama kazandığınız parayı çarçur ederseniz olmaz. Belki benden çok daha fazla fırsat yakalayan insanlar vardır ama paralarının kıymetini bilmediler. Ben hiç sigara içmedim; paradan sebep içmedim. Paralarımı hep biriktirdim ve mükafatını gördüm.

* Şimdiki şoförleri nasıl buluyorsunuz?

Şoförlük yaptığım dönem parayı kaptırmamak için tamirini de kendim yapıyordum. Şimdiki şoförlerin ise hepsi Kadir Gecesi doğmuş. Fren patlaması, lastik patlaması diye bir şey yok; araçlar da hep 2-3 yaşında. Ben 15 yaşında arabalara biniyor, çalışsın diye dua ediyordum. Şimdikiler en ufak şeyde hemen servise koşuyor.

31419

Babamın evinde kirayla oturdum

* Kimseden bir yardım almadan hakikaten çok şey başardım. Babamdan bile bir kalem dahi almadım; evinde kirayla oturdum. Almanya’dan dönüşte almış olduğum arazinin üzerine babam ev yaptı ve oradaki dairede kirayla oturttu beni. Anlayacağın çok ezildim ailemin içerisinde ama gocunmadım.

* Doğum günü, Sevgililer Günü nedir bilmem, hiç kutlamadım. Bayram günleri bile dolmuşçuluk yapan bir insandım. Sadece çalışmayı bilirim. Hâlâ her sabah 06.00’da evden çıkar, 07.30’da işe gelirim.

31420

Birahane görünce yolumu değiştiririm

* Altı çocuğum var. Çok şükür hepsi GS’li. İki kızımı Adana’ya gelin verdim. Tek dileğim Adana’dan kız almak.

* Büyük kızımı istemeye gelen damadım yanımda çalışıyordu, babası da çok samimi arkadaşımdı. Maalesef Beşiktaşlı çıktı, ben de 4 yıl vermedim kızı. Sonunda kızım geldi, “Baba ben evlenmeyecek miyim” deyince izin verdim ama çocukların GS’li olmasını şart koştum.

* Bir yerde dolaşırken ileride birahane varsa onun önünden geçmem, yolun diğer tarafına geçerim. Belki alkol almış birisi bana sataşır, belli mi olur. Korkarım alkolden.

Çocuklarım gece dışarı çıkamaz

* Çocuklarımın işten sonra eve gelmeleri gerek. Evli kızlarım da dahil çocuklarım hâlâ istedikleri yere gidemezler. Eğer bir yere gideceklerse, kardeşler beraber toplanıp gitsinler, ona bir şey demiyorum. Tek başına hiçbiri bir yere gidemez; bizim kitabımızda yok öyle bir şey. Mesela Reina’ya gidemezler. Öyle aşırıya kaçan yerlere izin yok.

* Tüm çocuklarıma belli bir maaş veriririm; ister bir günde yerler, ister 30 günde. Eğer onlara istedikleri kadar para verirsem paranın kıymetini bilmeleri mümkün mü?

* İnsan bu kadar çalışınca kendini şımartmasına da zaman kalmaz.

Evet, hiçbir zaman şımarmadım. Hiçbir zaman personelimden geç şirkete gelmedim ve hiçbir zaman personelimden erken şirketten çıkmadım. 35 yıllık iş hayatımda hiçbir zaman evden telefon edip, “Bugün hastayım, işe gelmeyeceğim” demedim. 40 derece ateşle bile işimin başına geldim, ilaçlarla akşam ettim. Kar var, yağmur var, hastayım demedim. Ben dersem benim yanımdaki insanlar bunu çok daha kolay söyler çünkü... Çalışanlarımın cenaze ve düğünlerine muhakkak giderim.

* Kaybetmeyi hiç sevmediğiniz doğru mu?
Evet, çok doğru. İnanmazsın, yolda yürürken bile en büyük adımı ben atarım.



Adnan Polat’a çok kırgınım maçlara kıskanırlar diye gitmiyorum

* Siz gördüğüm en fanatik insansınız. Sonunda ligler başladı ve artık bol bol maç izleyeceksiniz. Bu durum keyfinizi yerine getirdi mi?

Yok keyfim hiç yerinde değil Banucum. Nazar mı değdi ne oldu bize bilmiyorum. GS tarihinde 17’ncilik yok ve biz 17’nci sıradayız. Allah’ın izniyle başlayacağız puanları toplamaya, ondan sonra dost düşman belli olacak.

* Bu GS’ye duyduğunuz aşk mı yoksa hastalık mı?
Hem aşk hem hastalık. Bak keseyim parmağımı ne akacak?

* Maça ilk kaç yaşında gittiniz?

İlk maçımı stadın yukarısından kaçak seyretmiştim. Yıl 1972...

* Ne zamandır GS’lisiniz, bu sevginin kaynağına inmek istiyorum da biraz?

Ben annemden doğduğum günden beri GS’liyim. İlkokulda çikletlerin içinden Metin Oktay gibi GS’li futbolcuların resimleri çıkardı. Rize’de komşumuzun radyosu vardı, onunla iyi geçiniyordum ki maçları dinleyebileyim. Öyle başladı, bak 50‘li yaşlara kadar geldik işte.

* Bu kadar tutkuyla bir şeyi sevmek neleri feda ettiriyor?

Eşim doğum yaparken hemşireye para bıraktım ve maça gittim. Döndüm ki oğlum olmuş. Eşim doğumun hemen ardından beni göremeyince hemşireye, o gün maç olup olmadığını sormuş ve “O kesin beni bırakıp maça gitmiştir” demiş.

* Yani inanılmazsınız Abdürrahim Bey, ne diyeyim.

Dur dur daha bitmedi. Çapa Hastanesi’nde ciğer ameliyatı olduğumda da 43 dikişim vardı. Serum şişemle maça kaçmış adamım ben. Pijama, palto, ayağımda terlik ve bir yanda serum şişesi. Maçta kanamam olmuştu ve döndüğümde yoğun bakıma alınmıştım.

* Hadi tamam şirketinizin logosunun sarı-kırmızı olmasını anlayabilirim. Ama yani bir dönem sırf renkleri yüzünden Pirelli ve Shell’in bayiliğini almışsınız. Üstelik şirketinizdeki tüm çatal bıçaklar da mı sarı kırmızıymış, doğru mu?

Doğru. Battaniyemiz, çatal kaşıklarımız her şeyimiz sarı kırmızıdır. Gördüğüm her sarı kırmızı şeyi almaya çalışırım.

* Bunun sınırı ne peki, mesela iç çamaşırınız da mı sarı kırmızı?

İç çamaşırı sorulur mu kız? Yorum yok.

* Bir dönem takımın yönetimindeydiniz. Tekrar yönetime girmeyi düşünüyor musunuz?

Allah’ın izniyle, evelallah.

GS’ye başkan olmayı kim istemez ki, tabii ki ben de istiyorum

* Yakın gelecekte başkanlık düşünüyor musunuz peki?

Kız dur bir yönetime girelim önce (gülüyor). GS’ye kim başkan olmak istemez ama şu an önümde iyi ağabeylerim var. Onlarla çalışıp GS’liliğin örf ve adetlerini daha çok öğreneceğiz, sıra bize gelince de tabii ki “Ben de varım” diyeceğim.

* Adnan Polat seçimler sırasında sizi son dakika listesinden çıkarmıştı. Bir kırgınlık var mı kendisine?

Kırgınlığım çok. Haksız bir şekilde beni liste dışında bırakmıştı.

* Türk futbolunun en büyük yıldızı Arda Turan mı ne diyorsunuz?

Türkiye’nin en büyük yıldızı Arda bir kere. Kıymetini bilmiyoruz ama çok hırpalıyoruz.

* Futbolcularla birebir görüşüyorsunuz değil mi? Borç isteyen oldu mu mesela hiç sizden?

Tabii, Hakan Şükür’ünden Arda’sına hepsiyle görüşürüm; yemeğe de gelirler. Borç isteyen zaman zaman olmuştur ama önceleri; son zamanlarda olmadı.

*n Maçları hep statta mı izliyorsunuz?

Genelde statta izlerim. Ama deplesmanlara bu aralar fazla gidemiyorum, gidemememin de bazı sebepleri var.

* Nedir o sebepler, iş yoğunluğu mu yoksa başka şey mi?

O da var ama şimdi oraya gitsem kıskanırlar. Futbolcular da sağolsun çok sempatik davranıyorlar bana, yakınlık gösteriyorlar. Ortamı bozar mıyım diye, rahatsızlık duyarlar mı diye çok özen gösteriyorum.

Mesut Yılmaz bu ülkede en büyük ihanete uğrayan başbakandır

* Ofis duvarınızda bile Mesut Bey’in fotoğrafı asılı. Mesut Yılmaz’a olan sevginiz nereden ileri geliyor?

Mesut Bey, bu merkez binamızın açılışını yapmıştı ve benimle ilgili şöyle bir şey söylemişti: “İkimiz de aynı yöreden geliyoruz, Rizeliyiz; ikimiz de aynı pencereden bakıyoruz, ikimiz de Anap’lıyız; ikimiz de aynı renklere gönül vermişiz, ikimiz de Galatasaraylıyız.” Mesut Bey’in daha ilk yemin törenindeki konuşmasında Rizeli olduğunu öğrenmiştim. 1983’te rahmetli Özal kabinesinin Dışişleri Bakanı’ydı. O zamandan aşık oldum. Ama son zamanlarda çok samimi olduk.

* Nasıl tanıştınız peki?

Galatasaray maçlarında tanıştık. Kendisini inanılmaz derecede severim. O da beni çok sever; her gün en az bir sefer konuşmazsak o da ben de rahatsız oluruz.

* Mesut Bey’in son yıllarda daha hızlı konuşmasında sizin de etkiniz var mı?

Yav kız ne yapıyorsun, benim ne etkim olacak (gülüşmeler). Mesut Yılmaz günde beş kitap okur. Hem de üçer satır üçer satır. Hızlı okuma kursuna gitmiş.

* Hızlı konuşamıyor ama hızlı okuyor yani.

Zamanı gelince konuşur; sadece biraz kızdırmak lazım hızlı konuşması için.

* Kaç yıllık bir dostluk bu aranızdaki?
20 yıllık. Hafta sonu da Bodrum’da evindeydim. Ne o bensiz ne ben onsuz olamıyoruz (gülüyor).

* Siyasete tekrar dönmeli mi sizce?

Dönmesini tavsiye etmem. Yoruldu, yıprandı. Bu ülkede hiç Mesut Yılmaz gibi hıyanete uğrayan başka bir başbakan gördünüz mü? Kendi adamları ihanet etti ona, bakanlar etti. Düşünsenize siz o insanın elinden tutuyorsunuz bakan yapıyorsunuz; o insansa sizin düşmeniz için elinden geleni sarf ediyor. Belki bu konuşmalarımdan dolayı Mesut Bey bana kızacak ama beyefendinin affına sığınıyorum.

* Bir maç sırasında Berna Yılmaz’ın belini sakat etmiştiniz, o zaman kızmadıysa bir daha kızmaz.

Sen geçen haftaki maçı bilmiyorsun. 2-0 mağlubken kendimi kaybetmişim. Beyefendiye bir tane koydum, “Bana ne vuruyorsun kardeşim, git futbolculara ya da antrenörlere vursana” dedi.

Kendi havayolu şirketimi kuracağım ve otel açacağım

* Ben tam bir Laz’ım çünkü...?

Bize Laz derler ama Lazca bilmeyiz biz. 20 yıldır her Çarşamba günü şirketimde Laz yemekleri daveti veririm, en çok buradan belli Lazlığım. Bu yemeklere 40- 50 kişi gelir; bakanlar, savcılar, meclis başkanları... En üst kademeden en alt kademeye kadar herkes. Kartvizitler alınıp verilir, sohbet edilir.

* Tayyip Bey de geldi mi mesela?

Geldi hem de iki defa. Zaten bizim Tayyip Bey’le köylerimiz Rize’de aynı dere üzerinde.

* Bir erkeğin hayatında mutlaka şu üç şey olmalı...?

GS, GS, GS.

* Yeni projeler var mı?

İstanbul’da iyi, marka bir otel açacağım. Bir de kendi havayolumu şirketimi kurup hava taşımacılığına gireceğim. (Banu Duran-Vatan)

HABERE YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız
35 Yorum