1. HABERLER

  2. YURT VE DÜNYA

  3. Cumhuriyet'e içerden taş attı!
Cumhuriyet'e içerden taş attı!

Cumhuriyet'e içerden taş attı!

Fuat Kozluklu Cumhuriyet Gazetesinin önemli isimlerindendi. Gazetede nasıl yalan haber yazdıklarını itiraf eden Kozluklu'nun ilginç iddiaları;

A+A-

Gazeteci Fuat Kozluklu, Türkiye'de yalan haber ve yalan köşe yazısı yazan insanlarla birlikte nasıl mesai yaptığını, Cumhuriyet Gazetesi'nde çalıştığı dönemdeki yalan haberlerini deşifre ederek açıkladı.
Toyluk dönemlerinde yanlış, iyi araştırıp soruşturmadan dedikoduyu haber diye yazdığını söyleyen Kozluklu, bu durumu şöyle anlattı: "O zaman Cumhuriyet Gazetesi'nde çalışıyordum. Vatan Caddesi'nin üzerinde bir lunapark vardı. Orada etekli bir kadın şeklinde dönme dolap vardı. Üzeri branda ile kapatılmıştı. Hani Fatih bölgesine de giriyor diye, lunaparktaki o kadın figürlü dönme dolap için geldim ve şöyle yazdım: "İslamcılar dönme dolaptaki etekli kadına tahammül edemediler" Cumhuriyet Gazetesi'nde kocaman çıktı hem de birinci sayfada. Yalan haberdi, çok kötü, yazıklar olsun bana."

Kozluklu, 28 Şubat sürecinde ABD'ye gelmiş olan dönemin önemli generallerinden Çevik Bir ve Milli Güvenlik Kurulu Genel (MGK) Sekreteri İlhan Kılıç'ın söylediklerini Cumhuriyet'e haber olarak gönderdiğini ancak sansürlendiğini belirterek şunları söyledi: "28 Şubat sürecinde Ülker Grubu için "yeşil sermaye" diyorlardı. Ama ne zaman ki Cumhuriyet Gazetesi'nin içinden bir adam Ülker Grubu'nun yönetim kuruluna alındı, Ülker Grubu "yeşil sermaye" olmaktan çıktı. Bunları söylediğim için "kavgacı ve geveze adam" oldum. Cumhuriyet'e çalıştığım dönemde, Hikmet Çetinkaya, Fehmi Koru'nun dünyaca ünlü ve köklü eğitim kurumu olan Harward Üniversitesi'nden mezun olup olmadığını sorgulattı. Boston'da Harward'a gittim. Belgesini buldum ve faksta geçtim, o faks da bende duruyor. Ama Hikmet Çetinkaya yayınlamadı. Kendisi lise mezunu mudur nedir, bilmiyorum bile. ABD'deki Türk okullarını ilk yazan ve fotoğraflayan benim. Mahkemeye verdiler, Cumhuriyet Gazetesi Fethullah Hoca'ya karşı bugüne kadar bir davayı kaybetmedi. O da bu davaydı ve Zaman Gazetesi'nde "Fuat Kozluklu burada haberin bütün kurallarını yerine getirmiş" diye yazdılar. Ama olayı saptırmak için başlığı "ABD'de Şeriat kampı" diye atan Hikmet Çetinkaya idi. Ben Cumhuriyet Gazetesi'nde yalan haber yazan, yalan köşe yazısı yazan yalancılarla çalıştım."

Cumhuriyet Gazetesi'nin içerisinde olup bitenleri 'www.sansursuz.com' isimli sitede yazdığını ifade eden Kozluklu, "Sansürledikleri ilanları, çalışanlar arasında nasıl terör estirdiklerini, sosyal adaletsizliğe bayrak açıp çalışanlarının büyük bir kısmını kadrosuz, sigortasız çalıştırdıklarını yazıyorum. Benim de emeğim çalındı. 2 yıl kadrosuz, sigortasız ve komik ücretlerle çalıştırdılar. Ama bu 2 yüzlülük ve emek sömürüsü sadece Cumhuriyet'te değil her yerde var artık. Karşı kampta yer alanlar da aynı biçimde yalan haberlere, yönlendirmelere, kışkırtmalara imza atıyorlar. Yabancı bir gazeteci arkadaşım bana "sizin ülkenizin ajana, kışkırtıcıya hiç ihtiyacı yok" demişti. "Türklük", "din", "laiklik", "vatan" "demokrasi" ya da "Cumhuriyet" iki dakikada elden gidebiliyor. Gazeteciler ortalıkta akbaba gibi dolaşabiliyor." diye konuştu.

MEDYANIN KENDİ İÇİNDE ANDIÇ LİSTESİ VAR

Medyanın kendi içerisinde andıç listesi olduğunu iddia eden Kozluklu "Ancak Genelkurmay'ın hazırladığı andıçları eleştirenler, medya baronlarının hazırladığı andıçları nedense görmezden geliyorlar. Çünkü medyada maalesef egemen olan anlayış 'kadınsan haremime gireceksin, erkeksen kapımda köle olacaksın' diye özetleyebileceğim bir anlayıştır. Hala bağırarak ve işten atma tehdidi ile çalıştırıyorlar insanları birçok yerde. Amerika'da medyada yanında çalıştırdığı kişiye karşı sesini yükselten ve onu işten çıkarmakla tehdit edenler hukuken suçlu sayılıyorlar ve ceza işlemiş oluyorlar. Ama bizde hala bu anlayışa sahip yazı işleri ve haber müdürlerinin egemenliği sürüyor." diye konuştu.

Patron, iktidar, muhalefet, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) gibi dertleri olan insanların gazetecilik yapamayacağını ifade eden Kozluklu, şunları söyledi: "Şu anda bir iki medya organı dışında zaten gazetecilik yapılmıyor. Yanı başımızda harita yeniden şekillendiriliyor, uzman bir gazetecimiz yok, deneyimli ve de gelişmelerin analizini yapacak, uluslararası standartlarda tarihe tanıklık edecek habercimiz bulunmuyor oralarda. Ben bir gazeteci olarak, son üç dört yıldır Zaman ve Milliyet gazetelerini okuyanların şanslı olduğuna inanıyorum. Zaten 4 isim sayıyorum; Sedat Ergin, Ekrem Dumanlı, Umur Talu, Mustafa Karaalioğlu. Hep denilir ki, 'Gazeteci olacaksan Abdi İpekçi, Nezih Demirkent ve Çetin Emeç gibi olacaksın". Ben de diyorum ki günümüzde Sedat Ergin, Ekrem Dumanlı ve Mustafa Karaalioğlu gazeteciliği konuşulmalı"

Basın örgütlerinin bugün politik yapıda olduğunu ve bağımsız olmadığını ileri süren Kozluklu. "Benim cenazemi Gazeteciler Cemiyeti'ne falan da götürmesinler. Böyle saçmalıklarla uğraşmasınlar. Çünkü o cemiyetlerin evrensel anlamda bir meslek örgütü olmadıklarını gördüm. Meslektaşını andıçlamış, yıllarca işsiz bırakmış olanlar ölünce timsahın gözyaşları misali ikiyüzlü söylemler dile getiriyorlar. Bunların son örneğine sevgili Duygu Asena'nın ardından tanık oldum. Medya sektörü kesinlikle temizlenmesi gereken bir yerdir." dedi.

Kozluklu 'Medya kimlerden temizlenmeli?' sorusuna şu cevabı verdi: "Bu ülkede organize suç örgütleriyle işbirliği içerisinde bulunmuş ve bu telefon kayıtları ile ortaya konmuş insanlar hala haber müdürlüğü yapabiliyor. Borsa yönlendirmelerine karışmış insanlar, ekonomi bölümlerinin şefliğini yürütebiliyor. Patronları adına bakanlarla ihale pazarlığı yaptığı belgelerle ispatlanmış insanlar, genel yayın yönetmeni sıfatıyla herkese ahlak dersi vermeye devam edebiliyor. Yaptıkları haberleri yayınladıkları için değil yayınlamadıkları için para kazanan insanlar, topluma 'haksızlıklarla mücadele eden korkusuz gazeteci' olarak sunulabiliyor. Soyulan bankalarla kurulmuş medya kuruluşları var, onlar hak ve hukuktan, ahlaktan nasıl söz edebilirler ki! Ama Türkiye'de edebiliyorlar"

Türk halkı için en büyük tehdidin ehliyetini kötüye kullanan sorumsuz yöneticilerin elindeki medya olduğunu ileri süren Kozluklu, şunları söyledi: "Türkiye'mizde yangını çıkaran da söndüren de aynı itfaiyeci. Bir iki gazete ve bir iki televizyon hariç gerisi evrensel hukuk anlayışından uzak yayın yapıyorlar. Yani şimdi 'bunları yayınlayın da toplumunuz fuhşa, uyuşturucuya ve silaha özensin' diye CIA ajanları mı getirip kasetleri veriyor! Kendileri gidip alıyorlar, öyle sahtekârlık yok. Yani benim annem, Remziye Hanım televizyon kanallarına telefon açıp, 'ne olur kim, kiminle, nerede, ne yapıyor programları verin' mi diyor? Yok böyle bir sahtekarlık. 'Halkın talebi bu yönde' diyenler yalan söylüyor. Açgözlü, sınıf sorunları yaşayan, bir anda hak etmedikleri ölçüde parayla ve şöhretle buluşan insanların yaydığı bir dehşet var, bir terör var Türkiye'de."

HABERE YORUM KAT

UYARI: Yeni dezenformasyon yasası ve kişisel verilerin korunması kanununa göre; kişilik haklarına yönelik her türlü yayın suç teşkil ettiğinden, kurallara aykırı yorumlar onaylanmamaktadır. Lütfen bir aşağıdaki facebook yorumları bölümünü kullanınız
1 Yorum